KIŞ RUHU İNSANLARI
Elif Şafak bir söyleşisinde böyle diyordu. “Kış ruhu insanları”.
Ruhunda arıza, zihninde tereddütler olan detaycı, kafası karışık insanlar. Onların yanında kendini daha rahat hissettiğini söylüyordu.
Üzerinde düşündüm de;
Yetinmeyi bilmemek, araştırmak, ayrıştırmak, sorgulamak ve bir türlü tatmin olmayan bir ruhla dolaşmak olmalı kış ruhuna sahip olmak.
İnceleyen, ince eleyip sık dokuyan, ayrıntıları kurcalayan, gözlemleyen, samanlıkta iğne arar gibi detaylara saplanan insan. Kimi zaman kimsenin göremediği ayrıntıları yakalayabilir ama parçalara bakarken bütünü de kaçırabilir.
Büyük resmi görmek daha mı iyi? Yoksa parçaları ayrı ayrı görmek mi iyi olan?
Anlamaya çalışmak, anlatılmayanı anlamak, derinine inmek, en altındakini bulup çıkarmayı istemek, çalışmak, boğuşmak nasıl da yorar insanı.
En kötüsü yorulduğunda bile dinlenemez.
Hâlbuki verilenlerle yetinmek öyle mi?
Haline şükreder mutlu olursunuz. Ne iyi. Tevekkül mü bunun adı?
Karşındakini dinlerken satır aralarına da bakmak, gözlerinin ardındakini aramak, detaylara takık insanlara mahsus bir şey. Ve beynini yüzlerce parçaya bölerek kullanmak.
Her şeye, her konuya somut veya soyut sorgulayarak bakarsanız rahat etmek mümkün değil gibi. Hatta yargılarsanız, önünüze gelen her bir şeyi kotarıp, pişirip birlikte yanarsanız işin içinden çıkamamak da var.
Hep bir eksiklik duygusu tırmalar ruhu. Yarım bırakılmışlık hissi rahat bırakmaz insanı. Unuttuğum bir şey mi var diye aklınızı tırmalar durursunuz.
Beden ayrı, ruh ayrı dolaşır dünyayı. Sürgünde dolaşan bir ruhla dolaşmak çok zor oysa.
Sürgün bir kış ruhu, hep baharları bekleyecektir. Ama baharlar bir türlü gelmeyecek gibidir sürgün için.
“Sürgünün bir mevsimi olsa ne olurdu sizce? Her şeye rağmen umut dolu ilkbahar mı, yoksa hüzün ve melankoli yüklü sonbahar mı? “Diye soruyor sonra Elif Şafak.
Kışın kapalı, sisli puslu, insanı karamsarlığa götüren havası gibi olmalı belki kış ruhu insanlarının havası. Başının üzerinde gri bulutlarıyla gezmek gerginliğinin nedeni mi, yoksa tersi mi?
Hüzne yatkın, kafasında aynı anda birçok duyguyu barındıran insanlar. Ve eminim ki böyle insanların sanatçı kişilikleri de vardır ve yine eminim ki üretkendirler.
Sürekli ruh dellenmelerinden bunalıp, şiddetle kendini sevmemeye varan ve sevmek için de uğraşmayan kişi belki.
Öyle ki kendini sevmeyi başaramayan kişi bir başkasına vermesi gereken sevgiyi nereden bulacak ta verecek.
Ruh tutsaklığı içinde kendini kapatıp dışardaki rüzgârlara, yalnız başına kalmayı sevecek ve ana rahmindeki yatış pozisyonunda rahat edecektir.
Böyle bir ruha sahip olmak, bana hiç de yabancı gelmedi doğrusu…
Şükran Demirtaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.