- 689 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
AKIL AĞIRDIR
Hayata aşkın gözüyle bakabilmek; yükümüzü hafifletmenin yoludur. Veya hayatı yaşanabilir kılmaktır. Hayatın zorluklarının başında gelir; ispatlama, yorumlama, akıl yürütme çabaları. Aklın emirlerine uyan beyinle mi yoksa aşkın emirlerine uyan gönülle mi yönetilmek istiyoruz?
Tekrarı olmayanı bilerek, tekrarı varmış mantığına mı vurmalıyız. Mantıklı olmayı veya mantıksızlığı hangi ölçütlere göre değerlendirmeliyiz? Mantıklı olarak görüp de mantıksızlığın çıkmazlarında kıvrandığımız, çıkış yolu aramaktan bitap düştüğümüz nice durumlarla karşılaşmışızdır.
Havaya, suya, duyduğumuz ihtiyaçla mukayese ettiğimiz nice durumların arkasına yapıştırdığımız unutulmuşluk yaftaları süsler düşünce arşivlerimizi. Hangi düşüncemiz her dem tazeliğini koruyabiliyor ki? Düşüncelerimizin üzerinde; onlardan arınmış aşk hariç.
Boşluk kabul etmeyen zıtlıklar âleminde yaşıyoruz. Herhangi bir duygumuzun boşalttığı alanın boş kalması mümkün değildir. O duygunun zıddı sırada bekler ve boşalan alanı anında doldurur. İşte o soruyu sorup cevap bulmaya çalışmalıyız. Zıtlıklar birbirinin varlık sebebi midir?
Birbirimize olan zıtlıklarımız, farklılıklarımız değil midir çekiciliği gerçekleştiren? Aşk, hayata bütünüyle bakıp kabullenebilmektir. Zıtlıklardan, ayrılıklardan, ikilemlerden sıyrılıp teki yakalama çabasıdır. Farklılıkları ortadan kaldırmak için harcanan çaba yersizdir. Sevgiyi hissetmek için nefrete, iyiyi tanımlayabilmek için de kötüye ihtiyaç duymuyor muyuz?
İnsanız ilkönce insani özelliklerimizi tanımaktan başlamalıyız. İçimizdeki canavarın da meleğin de resmine bakabilmeliyiz. Hatta öyle ki o resimleri kendimiz çizebilmeliyiz. Yok saymak çözüm değildir. Kendini tanımayan hangi bilinmeyeni keşfedebilir ki? Hissetmeliyiz, dokunabilmeliyiz meleğimize de canavarımıza da.
Hoş bir bakışla, güzel bir sözle tatlandırmasını bilmeliyiz hayatı. Bazen kuş cıvıltılarında dinleyerek hayatın en mahrem seslerini, bazen de gül goncasına hayatın resmini çizerek. Yapaylıktan uzak, kıvamında tatlılık varken daha fazlanın önüne hırslardan meydana getirdiğimiz atları koşmanın; daha fazlaya soluksuz koşmanın kaybettirdiklerini düşünmeye zaman ayırmalıyız.
Dün yoktun. Bugün de yoksun. Dünden farkın ise bugün eksikliğin var. Aşkı, yormak lazım yoruluncaya; nefessiz kalıncaya kadar. Dilin bağını çözmek lazım söylemek isteyip de söyleyemediği tek hece kalmayıncaya kadar. Kalemi özgür bırakmalı çalakalem keyfini çıkarıncaya kadar.
Evet sık sık geriye dönüp bakmalıyız. Hiçlikte varlığı yakalamak, görmenin önündeki engelleri aşmak için.