BEN DEĞİL SEN
Yağmurlar halinde yüzüme dökülen kış güneşi,gözümü açmaya fırsat vermiyor.Gölgelik gibi kullanmaya çalıştığım kirpiklerim ne kadar da yetersiz.
Bu ışık seline yakalanmaktan kurtulamayan gözlerim,nafile bir çabayla sımsıkı yumuldukça daha çok ışık yağmuruna tutuluyor.
İçimi ısıtan güneş dışımı donduruyor.
Kitap okumak için indiğim parkta,bunu yapamayacağımı anlıyorum.Tabiatı seyre koyuluyorum.O bir kitaptan daha çok şey anlatıyor,bir şiirden daha çok duygu yüklüyor.Huzur bütün bedenime yayılıyor.Bilemediğim bir alemde seyyahım şimdi ama ne geçmişte ne gelecekte.
Tam transa geçmişken kulağımı tırmalayan çirkin bir sesle irkiliyorum.
‘’Kurban olurum ,dünya güzelim’’diye çığlık atan kadın koşuyor.Anlam veremediğim bu ani haykırış birden zaman , mekan kargaşası yaşatıyor bana.
Üzerimdeki uyuşuklukla ne yaptıklarını çözmeye çalışıyorum.Kadın salıncaktan düşen çocuğu kaldırıp üzerini silkeliyor,öpüp ,koklayıp,kucaklıyor.Kadının ani bağrışı istemsiz bir kalp çarpıntısı hediye ediyor bana.
Bu kadar güzel ve sevgi dolu sözcükleri bu çirkin sese yakıştıramıyorum.
Gözlerim çocuğa takılıyor.
Sümükleri akmış,kumlar sümüklerine yapışmış,koca kafalı bir şey
.Çocuklar masumluklarından dolayı hep tatlıdırlar tabi ki de ,biraz önceki reklamların ardından hemen görüntü gelince şaşırdım sadece.
Bu görüntü bana türlü pencereler açıyor.Sevgi nasıl bir şeydir ki diye düşünmeden edemiyorum.Benim gördüğüm ile bu kadının gördüğü aynı değil miydi?Bizi ayıran ne?
Sonra kadının sadece gözüyle değil sevgi ve merhamet penceresinden baktığını fark ediyorum.Kafamdaki soru ve cevaplar hızla gelip geçerken bulduğum sonuç şu oluyor.
Aynı kandan olma!
Soru ve cevaplarla sersemleyen ruhum çok yorgun.Bundan dolayı iç alemimde bir kavgaya başlıyorum kendi kendimle.
‘’Sana ne günün keyfini çıkarsana ,binbir düşünce ile dalda asılmaya mı çıktın’’ diyorum.
Sanki bende benden bağımsız binlerce yaramaz cin var.Birini tutup çeksem diğeri dışarı fırlıyor.Bir tanesi aniden elimden kaçıp’’Hainlik bu’’ diye bağırıyor.Tam onu yakalayıp hesap soracakken bir diğeri’’Bencillik,kendini beğenmişlik’’diye haykırıyor ortalık yerlerde.
Az sonra başka bir tanesi boy gösterip ‘’Ne yani sen nesin ,ne özelliğin var?’’ deyip kaçıyor.
Ah bir yakalarsam ben size sorarım haliçten gazel okumak neymiş.
Tam bitti galiba deyip bir oh çekecekken , gevrek tavırlarıyla o mavisi ‘’sanki çok matah bir şeysin’’ diyor ve ukalaca dişlerini temizliyor.
Kendimi kızgınlıktan,yorgunluktan gülmeye veriyorum. Gerçi ben vermiyorum, sinir bozukluğundan kendisi geliyor.Elimden de bir şey gelmiyor .
Birden çok da haksız olmadıklarını düşünüyorum.
Kadının çocuğa olan sevgisi birden gözümde çirkinleşiyor,durum çirkinleşiyor,kadın çirkinleşiyor,çocuk zaten çirkindi.
Biraz sonra kendimi fark ediyorum.Tebessümle ve mayhoşlukla izlediğim kadına gayri ihtiyari kaşlarım çatılmış,kinle saplanmış bir halde olduğumu farkediyorum.Bunu yorulan alnımdan çıkarabiliyorum.
Bir müddet sonra yerimden doğrulup kadının yanına varıyorum.Önünde bir külhan beyi edasıyla durup ona yetimhanedeki çocuklardan bahsediyorum.İstismara uğrayan sevgi ve şefkat görmeyen ev sıcaklığını özleyen çocuklardan haber veriyorum.Onların bir zamanlar ne kadar mutlu olduklarını ailelerinin üzerlerine ne kadar titrediklerini ama kaderin onları nasıl buralara attığını falan anlatıyorum ama kadın tınlamıyor.
Duyarsızlığı ve gaddarlığı beni tahrik ediyor.Dahada ileri gidip kadını bundan sorumlu tutuyorum ona ’’ sizin gibi kendi kanından olmayanları sevmeyen,kibirli insanlar yüzünden bir aile bulamıyorlar’’ diyorum.
Kadın çok kızıyor ama ben daha çok öyle ki kendimi tutamayıp ona vuruyorum.
Hareket mekanizmam beynime değil de duygularıma bağlanmış.Bağırdıkça bağırasım vurdukça vurasım geliyor.Kendime engel olamıyorum hem nasihat ediyor hem kınıyor hem de vuruyorum.
Aman Allahım bu ben miyim?Ben ne yapıyorum?Diyorum ama ellerim dilim beni dinlemiyor.İçimde bir sürü çok ses var.Hepsi aynı telden çalıyor.Hiç denemediğim bu yolu süslü gösterenler de var.
En son hatırladığım şu cümle oluyor ‘’Bir gün nerden bileceksin ki seninde gözünün nuru olan bu çocuk yalnız kalmayacak’’
Artık gözyaşlarım akıp duruyor.Tıpkı o çocuk gibi ağlıyorum,anlatıyorum,yalvarıyorum,kınıyorum,vuruyorum.
Karmakarışık duygular içerisinde bitap düşmüş bir haldeyim.Acım utancım sonsuz…Bir yandan da biri beni durdursun diye yalvarıyorum içten içe.
Uzaktan gelen sesler çok tanıdık.
Gittikçe yaklaşıyorlar
.Bir polis arabasından ekipler iniyor.
Üst kattan yarı beline kadar sarkan bir kadın parmağıyla beni işaret ederek ‘’şu şu memur bey kareli montu olan mahallede huzur bırakmadı.Şizofren mi neymiş!’’
Polislerin arasından giderken dilimden şu kelimeler dökülüyor:
‘’Aslında ben de hiç çocuk alıp bakmadım ki’’
YORUMLAR
Ustalıkla kaleme alınmış bir yazı...Kurgu veya değil her halukarda iyi bir gözlem yapılmış. Şizofrenlik olayına gelince o hepimizde az veya çok olan bir durum. ''Bende şizofrenliğin Ş si bile yok'' diyebilecek kaç kişiye rastlayabilirsiniz ki..Hem artık öyle ayıplanan, kınanan bir şey de değil şizofren ya da psikopat olmak...Hatta daha da ileri giderek bazıları bunu bir iftihar vesilesi bile edebiliyorlar...
Sonuç olarak: Farklı ve sarsıcı bir yazıydı...Kutlarım.
Selam ve sevgilerimle.