- 1320 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Kedi intiharı
Kedimin intihara meyilli olmasında benim bir kabahatim yok. Tüm suç kedinin genlerinde saklı. Aşırı dozda kuyruk yutmaya çalışmasıysa tamamen kendi yaratıcılığı. Mesela akvaryumdaki japon balıklarımı ele alalım. Açıkçası ben bu balıklara isim de vermiştim. Ama ikisi aşırı derecede birbirine benzediğinden isimlerini hep karıştırıyorum. Bazen kendi kendime sormuyor da değilim balıkları bana satan adamın aynı balığı iki kere verip vermediği hususunda. İşte bu balıklardan en japon olanı kendi kuyruğunu yutamadığından arkadaşının kuyruğunu yutmaya çalıştı. Ki yutmaya çalışırken de arkadaşının kuyruğu koptu. Kendisi kurtuldu ama arkadaşı öldü. Birkaç gün sonra da vicdan azabından öldü kendisi.
Teorime göre bu vicdan sahibi balık kuyruk yutma olayını kediden gördü. Şahsen şimdiye kadar bacağımı yutmak gibi bir girişimim olmadı. Demek ki balık beni örnek almamış. Hem ben yüzme de bilmem ki!
Aslında her şey o kadınla başladı. Romanlarda olması gereken duygusallıkta başlamıştı. Sıradan bir cuma akşamıy ve sinemadaydım. Arka sıramdan bir sesle irkildim:
- Pardon beyefendi başınızı biraz eğebilir misiniz?
- Özür dilerim o benim çiçeğim!
- Sinemaya mı getirdiniz çiçeği?
- Duygusal yaratıklar bunlar. Sohbeti seviyorlar. Ben de sinemadır, tiyatrodur gezdiriyorum işte. Ama her filmi bünyesi kaldırmıyor. Mesela David Lynch’in filmlerinde soluyor hemen.
- Çok ilginç. Peki, o solunca siz ne yapıyorsunuz?
- Hemen filmden çıkıyorum. Ve bekleme salonunda doğaçlama bir şeyler yapıyorum.
- Bence biraz da Nolan’ı deneyin.
- Nolan izleyince de kimlik bunalımı yaşıyor. Çok duygusal çok. Bu arada ilginç bir detay vereyim mi size?
- tabii...
- Çiçek açtığı filmler hiç terddütsüz oskar ödülü aldı.
Bu giriş konuşmasından sonra arkada oturan bayanla birlikt görüşmeye başladık. Aslında herhalimizle çok güzel anlaşıyorduk. Fazlasıyla da eğleniyorduk. Evini boyarken yaşadığımız o mutluluğu anlatamam bile:
- Duvarları sarıya boyamakla sarıyı duvara boyamak arasında ne gibi bir ayrım olabilir ki, demiştim.
- Sarı bir renktir akıllım.
- Bence sarının da bu durumdan haberi olması lazım.
- Seni boyamama ne dersin peki?
- Kendime dekor olurum. Zaten şu halimle de kaderin bir dekoru olmaktan öteye gittiğim söylenemez.
- Ah senin şu umutsuzluğun.
- İntihar edemeyecek kadar umutsuzum.
- Bence korkuyorsun ölümden.
- İlginç gelecek ama korkum ölümden değil.
- Neden peki?
- Çıplak gömülmüyor muyuz biz?
- Evet?
- Ulvi bir varlığın karşısına böylesine uygunsuz bir durumda çıkmaktan çekiniyorum.
- Elbiseyle gömsünler o zaman seni.
- Toprak altına uyumlu bir kıyafetim yok henüz.
Bir süre sonra yanıma taşındı. Aslında ne olduysa işte tam o anda başladı. Kavga etmeye başladık sürekli:
- İç çamaşırlarını etrafa atmak zorunda mısın? diyordu mesela.
- Onlar üzerimdeyken iç çamaşırı ama üzerimde değilken değiller.
- Neler peki bay çokbilmiş?
- Bir masalın yetişkinler için uyarlanmış hali. Ne yani bu yaşta yere ekmek kırıntısı mı atsaydım? Hem karıncalar da sözkonusu.
Önceleri iç çamaşırlarım seni kışkırtı. Şimdi bu tavrın neden?
- Açıkçası senin kilodunu giymiş bir sehpa beni fazla tahrik etmiyor.
- Sehpanın nesneleştirilmesine bir tepki sunuyorum.
- Ama tek ayağı ereksiyon olunca ben nesneleştiriliyorum.
Bazen de sırf şartlı refleks gereği ben başlatıyordum tartışmaları:
- Bilerek yapıyorsun değil mi? diye başlıyordum mesela
- Neyi canım?
- Üçüncü katta ev tutmayı...
- Üçüncü katın ne gibi bir kast sistemi var ki?
- Biliyorsun ben Hegelci diyalektiğe karşıyım. Ve sen hususi hep üçüncü katta ev tutuyorsun.
- İnan aklımın ucundan bile geçmedi.
- Böyle gülümseyerek söyleyince hiçbir inandırıcılığı olmuyor.
- Sinirimden gülüyorum.
- Sinirlenince gülmez insan. En fazla cinnet geçirip öldürür.
- Sen bu ölme olayına hayli takıntılısın son dönemlerde.
- Neden acaba?
- Nedenmiş?
- Geçen gün sinema-sever çiçeğimin intihar teşebbüsünü hâlâ unutmadım.
- O bir kazaydı.
- Hayır o benim sonumun bir öngörüsüydü. Etüd yaptın sanırım.
- Ne etüdüymüş bu?
- Acaba beni balkondan itsen tam olarak nereye düşeceğimin etüdü.
- Saçmaladığının farkında mısın?
- Evet, ama bunun için senin uyarmana gerek yok.
- Sinirlenince çok seksi oluyorsun.
- Beni böyle yumuşatamazsın.
- Yeterince sertleştiğini biliyorum.
- Yatak odası ne taraftaydı?
- Soldan üçüncü oda!
Tüm bu tartışmalar cereyan ederken sevgili kedim Canetti bu tartışmaların birebir tanıdığı oldu. Ve ezelden duyarlı bir kimliğe sahip olan hayvan bir sabah uyandığında bu hayatın ne kadar anlamsız olduğunu anlayıp kendi kuyruğunu yutarak intihar girişiminde bulundu.
Bana göre intiharı bu kadar kolay seçebilmesinin yanı çıplak olarak gömülmeyecek olmasıydı. Çünkü tüyleri vardı.
YORUMLAR
glenay
Bu arada okurken,yazarken bende takıyorum :)
Sizi ornek alsaydi kedi,siir/yazi yazardi kesin.
Keyifle okuyorum,soguk cayimla bu sefer.