- 745 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TEORİK SAVAŞLAR-3-
TEORİK SAVAŞLAR ve YÖNETSEL SORUN (3)
Makyavelyan yaklaşıma dikkat çekmek istiyorum; bakar mısınız ?!
‘Türk Krallığı’nı zapt etmenin zor, Fransa Krallığı’nın ise kolay olduğu anlamındadır..Fakat bir zapt edilirse,Türk Krallığı’nı yönetmenin kolay, buna mukabil Fransa’yı yönetmek zorluğudur!..’(1)
“Oratoresler, Bellatoresler, Laboratoresler”(2) derken, hep üç renkli bayrak çözümlemelerinde de kalmamalı idi… İki renkli ve kırmızı beyaz olanın üçüncü rengini görmek belki ferasetti... Ben bilimsel ve öldüresiye merakına, şaşırma ve de tepkili ‘İsyan’ına yakıştırabiliyorum, yapmalı ve yapılmalıydı ?!
Çağrışımı algıya veya tersi bir duruma çevrimleme ya da indirgemenin zorluğunu yaşıyor haldeyiz.
Türk Krallığı veya Türk Devleti ?..
Türk müdür İbrani mi, Kürt müdür Yahudi mi ? İkide bir yazıp durduğu, -tehcir gönderme Ermeni- ve -mübadele gönderme Rum/Elenleri- çelişkilerden zıtlara vardırmak amaçlı olmak gerekmektedir.
Yoksa zıtlarımızı çelişkileştirmek halindeliğine yakın durumları, kendilerine pek ve de hiç yakışmamaktadır...
“ esas üniversiter çalışma tezdedir. bana göre insan, ‘işte bakın ben bir kitap yazıyorum, bütün kitaplar yanlıştır.’ diyorsa kitap yazar. böyle bir iddia olmadığı takdirde kimse kitap yazmamalıdır.”(3)
Yanlışları yazarak doğrulamak bir yöntem olsa da, doğruları ayırımsızca, hep şüphe ve sui zan altında bulundurarak oluşturulacak model, para-dezenformatiflik(4) riski hep yüksek bilgi aktarımı olmayacak mıdır ?
Ve her derde devadır tercih yaklaşım, ne olsa da, makyavelyan ve takkiyeci(5) bir yaklaşıma, bilimsel olandan daha yakında durmaktadır.
Farkında olmanın iradiliği, başlangıç noktası aldığınız yer olarak ve kesin bir karar verilmişlik zemini ile mantıklıdır. Bu çoğulsal aksi halindelik kendilerinde oldukça sık görülmektedir !
Bize gelince, hiç de öyle buyurdukları gibi; putlaştırarak öldürmeye meraklı, “Mesih” etmek ya da peygamberlerin Tanrı’ya ihtiyacı vardır halet-i ruhiyesinde olmanın saçmalığından bakanlardan olmadık…
Kendi uslub-u beyanlarıyla buyurdukları gibi bunları “ Masaldaki Mesih”imize(!?)(6) dokunuldu diye ise hiç yazmadık!..
Bakıyorum yazdıklarıma, maalesef öznesi "yok" olanın varındadır... Ve cümlelermiz, karıştırıcı devrik yapısallık arzetmektedir...Anlaşılmamayı, üzerinde düşünmemek ve birikim noksankolaycılığının doğrulanması sayıyorum. Çelişkisel ya da çoğulsal yanlışları yazarak, doğrulamaya varmayı kastetmek şeklinde anlayabilirsiniz !
Sosyal bilimler, çoğulsal doğru veya yanlışlar oranlanması ile net değil, irrasyonel veya reel arası bir yerdedir. Belki de ve bu yüzden; kimi zaman en anlamadığımız an, en anladığımız zaman dilimi olabilmektedır !
Burada anlamak, insan aklının yaratılışı doğası gereği olan yazılım ve karşılığındaki çağrışım zenginliği ile anlamlandırmaya varmak şeklindedir. Anlatabildiğimi varsayıyorum !
Ve yine kendilerinin yaptıkları bir durum tespitinin ifadesi ile devam etmek istiyorum; “makro bakmak” ilk ve genel bakmaktır önermeli olsalar da, umudumuz öfke ve korku yoğuna yakın değil, saygı/sevgi ve muhakkak ki; kendilerinden umutvar olmaya yoğundur.
Böyle bilinmesi arz’ıyla..
“ Teorik zaman : Tanımlayıcısını da ortadan kaldıran hareket ya da eylemdir. Eylemli öznenin zaman sorunu olmuyor.."(7)
Özeti, soneti ve de -ehemi mühim-iyle, anlatımlarında belirttikleri gibi kendileri; ”Li Mahabatil-Muhalefe Fi Külli Şeyin” haldedirler ve -reddiye-i münevveran- kısmındadırlar.(8)
Bu kısım, aydın tanımına uysa da, reddiyeciliğindeki teorik yerine koyuşlar, belirsizi belirli veya belgisiz bir süreç yarattığından dolayı, goşizme yakın belki de, ilginç bir -ulusal goşizm- denemesi görünümü vermektedir.
Çözümlemelerinde ‘ tam görmek’e varacağını can-ı gönülden umarak temenni eyliyoruz...
Tam illa ki bütündür. Bütünümüz illa ki tam bağımsız bir Türk cumhuriyetidir. Her ortak kabul edişin tezi, emperyalist ve dayatmasını, içselleştirmeyle “yemek” olacaktır !
Türk; toplumcu, halkçı ve ilerici/devrimci karakterli özgün bir “tam ve tüm” Türk ulusalına varmalıdır... Batı ve Doğu merkezli kaynaklardan alınan toplumsal referanslarla bire bir örtüşen, ‘Türkiyeli’liğe veya ‘Anadolu’culuğa değil...
Bu yaklaşımdaki tezleri merkez alarak yapılacak her çıkış; Şark sorunsalı ve oryantalist tezlerine de varmaya, daha kolaylıkla gidebilecektir. Demokratik cumhuriyet, ılımlı İslam cumhuriyeti, İkinci cumhuriyet önermeleri eni sonu, Şark sorunsalına (emperyalizm) hizmet eder ve onun işine gelir çünkü...
“Batı dillerinde ‘theatre’ iki anlama geliyor; birisi savaş alanı ve diğeride tiyatro’dur. Tiyatroyu ise, eninde – sonunda, ışık oyunu olarak görebiliriz; çok zaman sahnede olanların hepsini karartıp ışığı birisinin üzerine yoğunlaştırıyoruz, hep ışıklandırdığımızı görüyoruz. Öyleyse, resmi tarih karartma ve gizli tarih aydınlatmadır; ışık oyununu tersine çeviriyoruz.”(9)
Evet, gerçeğe giden yol ışıklandırılmalıdır mutlaka, ama dedikleri gibi ‘enin de sonun da’ ışığa da dikkat etmek gerekir. Kaynağı nedir, şiddeti nedir, soyutu, somutu ve boyutu nedir ?! Sonunda zaten olan biten “ışık oyunu”dur.
Kavramınız -gölge oyunu- olsun, kimin kiminle oynadığı ve kimlerin neleri oynattığı, orada daha Doğu ve Türk kavramsalında ve daha da bizden olarak belirginleşecektir...
“kitap, artık silahtır..hegemonya savaşının en güçlü silahlarından birisi artık kitaptır.benim kitaplarım da silahtır.
amerikan yönetiminin icat etmek istediği kalkan füzeler misali bir kalkan-kitaptır. şebeke’ye karşıdır.topraklarımızı ve değerlerimizi işgalden korumak için bir kalkan-silahtır.
ister edebiyat ve isterse bilim olsun, yazan bir süre sonra yazdıklarına bağımlıdır; eğer dürüstse, kendi bulduğu ve dizmeye başladığı maddenin direksiyonunu kabul etmek zorundadır. bu nedenle, yazmak, düşünmek kadar yaratıcı olabilmektedir; her has yazıcının bunu duyduğundan kuşku duymuyoruz.”( *f)
Karartma ve obscurantizm, bu belirleyenden sonra anlamlı bir derece/mahiyet farkı içeriğiyle çözümlendiğinde; anlam-tanım-eylem ve model dizgesinde bir kavramsal/değerliliği ifade edebilecektir...
- “Yıktın perdeyi eyledin viran !..”
Bu tirattaki hale düşmemeye dikkat edilmesi dileğiyle...
“Karagöz oynatıcısına hayali, hayalbaz denir. Yardımcıları çırak, yardak, dayrezen, sandıkkâr’dır. Oyunda konuşmaların değişmesi baş hareketleriyle yapılır.”(10)
-"Ol hay-i hak.."(11)
Yapılanı, kapitalizm, emperyalizm ve Doğu/Batı sömürgeciliği düzlemindeki üç boyutluluğun, ulusalını ‘az’da kısmileştirerek, evrensel düzeyde bir yerellik ile, tekrar iki boyutluluğa dönüştürmek olarak görebiliyorum.
Asıl varmak istediğimiz nokta olması gereken, hiçbir yerde ve özellikle de, yönetsel sorun bağlamında bulundurul(a)mayan, varlığına tahammül dahi edilemeyen, Osmanist ve İslamik politize olmuş bulaşık ulusal hareketçilik ile, Türk uluslaşma sorunu farkını elzem görmeyi anlamladırmak ve bunun doğal sonucu olan ‘Türk’ü, birey ve ulus/halk toplumsalında iktidara getirmek olmalıdır...
Ahmet Kutlu Ayyüce
Göktürkmen
Açıklamalar:
(1) Hükümdar, Machiavell
(2) Oratoresler, Bellatoresler, Laboratores: Devletler ve bayrak renklerine göre toplumsal sınıflar. Konuşanlar, savaşlanlar ve çalışanlar.
(3) Enis Batur’la Söyleşi,Cogito Dergisi.
(4) Para-dezenformatiflik:S.T.K’lar gibi düşünebilinecek özellikte faal, iç/dış oligarşice fonlanmış, devlet aleyhine olan,yine devlet tarafından göz yumulmuş bilgi aktarımı.
(5) Makyavelyan ve takkiyeci: Doğu ve Batı kültüründe yönetsel amaca ulaşımdaki ilkesiz mübahiyet.
(6) “Mesih” etmek: Tapınılıcılaştırmak.Kastımız Büyük Kurucu bağlamındadır.
(7) Reddiyeci ve muhalif aydın Arabi söylenişi,Tekelistan,Prof.Dr.Yalçın Küçük
(8) Gizli Tarih, İsyan 1, Prof.Dr.Yalçın Küçük
(9) Şebeke/Network,Prof.Dr.Yalçın Küçük
(10)Gölge Oyunları Hk.Bilgi
(11)Bu perde görme, öğrenme ve ders çıkarma yeridir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.