- 723 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
CUUU-VAAAA-RA
Doğu Anadolu’nun kuş uçmaz kervan geçmez bir köyünde sınıf öğretmeniyim.Doğu batı demeden ,gitmediğin yer senin değildir anlayışını kendime rehber edinerek idealist bir inançla göreve başladım.İlk görev yerim on- on beş haneden oluşan şirin bir köydü.Ortasından yaz mevsimi başlarına kadar suyu şırıl şırıl akan sonra kuruyan bir dere geçiyordu.Uzun yıllar okulu olmayan, okul yapıldıktan sonra da okulla öğretmeni bir arada bulamayan bu köy, gelişimi bir düğün sevinciyle karşıladı.Önce muhtarın evinde birkaç hafta misafir kaldım sonra okulun yanına birkaç odadan ibaret bir lojman yapıldı kerpiçten imece usulü.Köylüler beni el üstünde tutuyorlardı.Çocuklar çeşmeden suyumu getiriyorlar köylü kadınlar elbiselerimi yıkıyor, bana ekmek pişiriyorlar, yetiştirdiklei sebzelerin meyvelerin en güzellerini bana gönderiyorlardı.Anadolu insanın cömertliğini misafirperverliğini kulağımla değil gözlerimle test ettim.Hafta içi gündüzleri öğrenim çağındaki çocukları akşam saatlerinde ise okuma yazma bilmeyen genç ihtiyar köy sakinlerini okutuyordum.Kaymakamlık okuma yazma seferberliği başlatmıştı.Okuma yazma bilmeyen kalmayacaktı.İlk günler köylüler bu habere çok sevindiler.Köyde kahvehane yoktu.TRT 1’den başka da Tv kanalı yoktu.Akşamları can sıkıntısından kurtulur bir araya gelip güzelce vakit geçirirlerdi.Böyle düşünüyorlardı kursa davet ettiğim köylüler.İlk hafta birkaç gün kursa yoğun ilgi oldu.Bu durum beni çok sevindirmiş ve ramazan ayında camilerin tıklım tıklım olduğu ilk teravih namazlarını hatırlatmıştı.Sonraki günler ilgi yok denecek kadar azalmıştı.Samimi olduğum birkaç köylü ben kırılır diye hatıor gönül belasına geliyorlardı.Kaymakamlığı bu durumu bildiren bir yazı yazdım ilçe milli eğitim müdürlüğü kanalıyla.Ertesi sabah ilçeye giden muhtara verdim.Birkaç gün sonra yazımın cevabı gelmişti.Okuma yazma kursunun valilik emriyle bütün il genelinde yapıldığı, katılım az da olsa kurs takviminde belirtilen sürece titizlikle uyulması gerektiği belirtilmişti.Emir demiri keserdi.Çaresiz ite kaka kursu sonuna kadar götürdüm.Kurs bitiminde kursiyerlere sertifika verilecekti.Katılımcıların adlarını liste halinde ilçe milli eğitim müdürlüğüne göndermiştim. Sertifikaları vermeye vali bey gelecekti.Kursa nadiren gelen köylüleri vali beyin imtihan edebileceği ihtimaline karşılık tedbir almıştım.Çocukluğumda ilkokul öğretmenimin müfettiş gelmeden bizlere öğrettiği şablon sorulara benzeyen kalıplaşmış şeyler ezberletmiştim köylülere.Adları ve soyadlarını, köyün adını ve kaymakamın adını yazmayı öğretmiştim.
Günlerden pazartesiydi.Vali bey köye gelecekti muhtarda ve köyde hummalı bir çalışma vardı.Ben okulu ve kursiyerlerimi Cuma günü hazırlamıştım.Vali bey önce köy meydanında köylülerle ayak üstü birkaç dakika konuştı sonra programının yoğunluğunu gerekçe göstererek hemen okula geçmeyi ve kursiyerlerin sertifikasını vermeyi uygun gördü.Köye hakim tepe üzerine kurulan okula ulaşmak için yaklaşık iki yüz metrelik yokuşu tırmandık.Köyün bekçisi önden giip okulun kapısını açtı.Vali bey köy yerinde böyle güzel bir okul beklemiyor olmalı li çok şaşırdı.Şaşkınlığının nedeni okulu çok beğenmesiydi.Okul hakkında muhtardan ve benden bilgi aldıktan sonra kursiyerlere dönerek tahtaya yazdığı harflerin ne olduğunu sordu.Köylü kursiyerlerim bu sınavı zayiatsız atlatmışlardı.Sıra Kore gazisi iki yaşlı kursiyere gelmişti.Bu iki yaşlı köylü kurslara doğru dürüst katılmamışlardı katılsalar bir şeyler öğrenme çağını çoktan geçmişlerdi.Vali bey cebindeki sigarayı gösterip markasını kastederek amca bu ne ?diyerek sordu.
-Yaşlı köylü heceleyerek yerel ağızla:
"-Cu-vaaa-raaaa." dedi ve sorunun cevabını bilmiş olanlara has bir eda ile sağına soluna baktı.Vali ve kaymakam bey bu cevap karşısında bir süre güldüler.Yaşlı köylü verdiği cevabın çok beğenildiğini sanarak arkaları dökülmüş önleri ise sigara ve çaydan sararmış dişlerini göster göstere güldü.Vali bey Kore gazisi diğer yaşlıya dönerek ve ondan da benzer bir cevap bekliyor gibi gülümseyerek:
-Amca! Beni tanıdın mı? Diye sordu.
-Yaşlı köylü cevabını bildiği bu soruya zaman kaybetmeden cevap verdi.
-Sen vali beysin.
Vali bey bu cevaptan memnun olmuştu.Adımı biliyor musun benim amca?diye sordu yaşlı gaziye.Bu ikinci soru yaşlı gazinin çalışmadığı yerden gelmişti ve oldukça kazık bir soru sayılırdı. Ben bile valinin adını bilmiyordum.Soyadının Kaplanoğlu olduğü kalmıştı aklımda.Onu da resmi yazıların birinin altında görmüştüm.Yaşlı gazi bu soru karşısında biraz düşündü.Önce kafasındaki şapkayı öne arkaya götürüp getirdi sonra gözündeki gözlükle uğraştı.Sağa sola baktı kopya bekler gibi.Vali bey hadi amca der gibi bakıyordu muhatabının yüzüne.
Yaşlı gazi yarım cevap hiç yoktan iyidir der gibi vali beyin soyadını kastederek:
-Vallaha vali bey sen bir hayvanın oğluydun ama adını hatırlayamadım dedi.Vali bey ve kaymakam bey gece lambası gibi kızarmışlardı.Neye uğradığımızı şaşırmıştık hepimiz. Valinin az önceki neşesi uçup gitmişti yüzünden. Muhtar, babası yaşındaki yaşlı gazinin yüzüne öfkeyle baktı.Yaşlı gazi muhtarın yüzündeki öfkenin kırdığı pottan olduğunu anlamamıştı.Cevabı eksik verdiğinden dolayı olduğunu sanmıştı.Sanmıştı ;ama muhtarın ve diğer köylülerin öfkesini görünce bir kelime daha söyleyemedi.Vali savaş meydanında yaralanan bir kumandan gibi ağır adımlarla makam aracına doğru yürüdü.Gülmekle üzülmek arasında karar veremedim misafirleri makam araçlarına uğurlayana kadar.Onlar gittikten sonra muhtar ve köylülerle birlikte yere yatarak uzun süre güldük bu saf Anadolu köylüsünün hakaret içermeyen bu saflığına…