- 926 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Godot'yu Beklemek
Düşündüm ve karar verdim, beklemekten caymayacağım. Kimi veya neyi bekleyeceğimi merak ettiğinizi sanırım biliyorum. Yalan söylemeyin, basbayağı merak ediyorsunuz. Haksızlık mı yapıyorum dediniz ? Bir söz vardı hani:‘’Hakkıdır hakka tapan milletimin… diye devam ediyordu,ama hatırlayamadım şimdi. Gülmeyin efendim,bilmediğimden değil,unuttum sadece, o kadar. Bakın,gülmeyin diyorum, çok fena olacak…Demek öyle, görürsünüz siz. Hey nöbetçiler dışarı çıkarın bu kazkafalı erkekleri, ama kadınlara dokunmayın. Bu akşam yalnızca onlara sesleneceğim. Daha ne duruyorsunuz,çabuk atın dışarı erkekleri…
Nihayet çıktılar. Peki onları neden dışarı çıkardığımı merak ettiniz mi? Kafanız karıştı şimdi de öyle değil mi? Kafanızın niye karıştığını da merak edeceksiniz haklı olarak. Endişe buyurmayın ve kendinizi bana bırakın. Ama sebebini söylemeden önce gecenin sonunda kim benimle beklemek ister burada, diye bir soru yöneltsem… Bunun için parmak kaldırmanız yeterli. Elbette ki, meraklılar önceliğimdir.
Zevzekliğin sırası değil, çabuk olun biraz. Merak etmiyor musunuz yani? Demek o kadar acizsiniz beklemekten. Doğrusu beni hayal kırıklığına uğratmadığınız için size müteşekkirim. Değiştiğinizi sandım,küçük bir ihtimal de olsa. Ah aptal kafam,nasıl da kandım.Nerede görülmüş insanın iki haftada değiştiği… Erkekler kafanızı karıştırıyor diye,onları dışarı çıkardım,buna rağmen hiçbir değişiklik yok. Hadi bunu da geçtim, haksız yere hakaret ettiğim için özür bile dilemiştim sizlerden. Niye ettimse artık. Tüh suratıma. Siz suratına tükürülemeyecek kadar alçak insanlarsınız diyeceğim ama, siz, alçaklığın da bir seviyesi vardır deyip övünmenizden korkuyorum kendinizle.
Şaşarım sizin aklınıza. Şaşarım!..
Gülmeyin öyle, gülmeyin. Kızım yüzüne tükürüyorum,gelinim sen git yıka,diyorum hâlâ sırıtıyorsunuz…Ya işte böyle sustururlar. Ben manyak mıyım kendi suratıma tüküreyim.Kaldırın başınızı ve bakın yüzüme. Hah şöyle aslanlarım benim.Hayvan muamelesi yapmıyorum.Sevgi sözcüğü bu. Babanız aslanım diye hiç okşamadı mı saçlarınızı yoksa. Anladık herhalde cancağızım kadınlara aslanım denilmeyeceğini. Elbette ki ceylanım denirdi. Aman neyse artık,bu konuyu kapatalım.
Size hitap edebileceğim bir isim bulmak lazım. Ne olabilir mesela? Sevgili Halkım…Ama yok bu biraz sıradan oldu. Tamam buldum: Cancağızım… İtiraz istemem,bu olacak.
Hoşunuza gitmedi mi? Ne yani koyun mu deseydim. Koyun gibi yaşamaya alıştığınız için mi çok sevdiniz bu hayvan-ca-ğı-zı.Hem o şansı kaybettiniz. Size ne güzel sevgili aslanlarım diyecektim. Yok biz hayvan mıyız,yok bize hakaret ediyorsunuz,aşağılanıyoruz…Hayvan oğlu hayvanlar, diyecek halim yok ya. Terbiyem müsaade etmez bu laflara. Terbiyesiz değilsiniz doğru,ama pekâlâ terbiyeli de. Daha yolun başındasınız.Zamanla alışacaksınız…Sizi dövmediğime dua edin. Kadına el kaldıramam ama,sözüm meclisten dışarı nefret ederim onlardan. Bir hikâye anlatmamı ister misiniz bununla ilgili? Geçen pazartesi akşamı,buradan çıkarken,kocasından dayak yiyen bir kadına rast geldim.Öylece oturup bekliyordu kaldırım taşlarının üstünde. Gözleri mosmordu. Terk edilmiş bir hali vardı biraz da. Ağlıyordu ve öyle bir ağlıyordu ki,dayanamadım yanına gittim. Daha ne oldu diyemeden devriye gezen bir polis aracı durdu yanımızda. ‘’Sakın kımıldama,yat yere,yet yere’’ diyerek beni tevkif ettiler. Kadın, o bir şey yapmadı dese de,yine arabaya bindirip cebren götürdüler. Kadını orada mı bıraktılar yoksa unuttular mı işte onu hatırlamıyorum. Karakolda ne mi oldu? Önce pis bir dayak yedim sonra pardon…
Kıssadan hisse: kadından uzak duracaksınız…
Hiç hayatınızda birilerini beklediğiniz oldu mu peki? Bu sefer ben merak ettim cancağızım. Bizim de zaman zaman merak ettiğimiz konular olmuyor değil hani. Sıkıldığınızın farkındayım.Ben bile sıkıldım söylediklerimden,ama katlanmak zorundasınız.Ben bile katlanıyorsam eğer... onca zamandır kahrınızı çekiyorum hem. Katlanmayı da göze almazsanız yakışık kalır mı size? Gerçi sizin gibilere her şey yakışır. Mamafih sizden vazgeçemiyorum elimde değil. İnsan nefret ettiği insanları özler mi? Ben özlüyorum işte. Evet, itiraf ediyorum.Çok mu komik? Bizi birbirimize bağlayan bağ da bu.Tabii siz nereden bileceksiniz. Mesela sizin beni sevmediğinizi bilmeme rağmen neden burada olduğumu hiç düşündünüz mü? Hatta bir kaşık suda boğacak kadar tiksindiğinizi de. Herkes farkında aramızdaki bu paradoksun. İçinizdeki tüm pisliği kusabilirsiniz. Nefret ediyorsunuz diye adalete şikâyet edeceğimden mi korkuyorsunuz yoksa. Eder miyim hiç? Adalete olan güvenimi çoktan yitirdim. Adalet benim nazarımda manavın terazisinden başka bir şeyi çağrıştırmıyor bu aralar.
Herkes yerine geçsin lütfen,Godot’yu bekleme zamanı geldi…
Aralık 2013
YORUMLAR
O zaman ben Estragon olayım sen de Vladimir ol ve Godot'yu beklemeye devam edelim sevgili Harun...
Samuel Beckett'in ünlü eserlerinden bir tanesi...ve ateist olduğu söyleniyor...ilginçtir hani hiç araştırmadan önceki bir düşüncemi paylaşmak istiyorum seninle...Godot bende neyi çağrıştırıyor biliyor musun Tanrı'yı...Estragon ve Vladimir kimi neyi beklediklerini bilmiyorlardı...sadece bir ulak aracılığıyla Godot'un her gün geleceği haberi veriliyordu ama gelmiyordu...ben ise Godot'u Tanrı'laştırdım...neden bilmiyorum...oyunu da bilmiyordum...ilk okuduğumda bu kelimeyi böyle bir düşünceye düştüm...belki de kökteki ses benzerliğin hem ingilizce hem de almancaya yakınlığından...halbuki eser fransızca yazılmış ve fransızca da Tanrı "Dieu" demekmiş...almancada "Gott", ingilizcede bilindiği gibi "God"...sonra bir fikir daha aklıma geldi dedim ki belki yazar burda bir kelime oynuyor...belki bu tek kelimenin altında birkaç anlam yatıyor...bu sefer de ot'un ne demek olduğunu merak ettim...ilginçtir ingilizcede Od Ana demekmiş...ne kadar doğru emin değilim ama...
neyse ben yine de aslında yazarın içinde bastırmaya çalıştığı tanrısız hayat anlayışını bir bakıma bu şekilde bilinç altında yaşattığı kanaatine vardım...gerçi hemen doğruluğu saptanamaz bu şekilde bir oyundan yola çıkarak...birkaç kitabını da okumak ve ona göre yola çıkmak gerekir ama ben nedense burda Tanrı'ya seslendiğini düşünüyorum...
Ben zaten Estragon kılığına girdiğim için yarın neyi beklediğimi, kimi beklediğimi zaten unutacağım ve kalkıp gitmeye niyetlenirken senin beni dürtmeni bekleyeceğim...
Bu arada bu oyunu "San Quentin" cezaevinde hükümlülere de oynanmış...mahkumlar soluksuzca izlemiş...ve sonra Godot'un ne olduğu mahkumlara sorulduğunda "dış dünya", "toplum" gibi yanıtlar almışlar...elbette bu insanların demir parmaklıklar arkasında en özlediği hayat neyse o şekilde anlam kazanmış kelime diye düşünüyorum...
Bazen bekler insan kimi...neyi...ne olduğunu bilmeden...bekler sadece gelmesini...
yazı çok basit görünse de bence araştırmaya iten yanlarıyla da ele almalı...sadece düz ve basit dil anlatımıyla değil, düşündüren yönüyle de çok ilgimi çekti benim...sırf bunun için bile olsa teşekkür etmek istiyorum sana...
teşekkürler sevgili Harun...belki vermek istediğin mesajı yeterince algılamamış olabilirim ama senden çok şey öğreneceğim kesin...
sevgiyle...
Harun Aktaş
Nasıl baktığınızla alakalı biraz da bu. Merak edip kelimenin etimolojisine bakmanız da işin bir başka boyutu: merak ediyorum çünkü varım. Fakat unuttuğunuz bir şey olamaz mı? Büyük yazarların yazdıkları tuzaklarla doludur,dikkat edilmesi gerekir. Kelime oyunu yaptığını sanmıyorum? Siz öyle kabul ediyorsunuz. Ya da,sahi olabilir mi? Kesin konuşmak bize yakışmaz. Godot niye …? Neden o kadar beklediler? Bir oyunun içinde olduklarını bilmiyorlar mıydı yoksa? Sorular çoğaltılabilir.
Kimilerine göre tüm zamanların en iyi oyunu olan Godot’yu Beklerken…Neden aklımıza ilk geleni söyleme cesaretine sahibiz? Tuhaf ama, Kafka’nın Dönüşüm’ünü hatırladım bende şimdi.
Tam olarak anlamak için Samuel Beckett’ı Marcel Prous’un incelemelerini okumanın farz olduğunu söylemeye gerek var mı acaba?
…
Bir filmde izlemiştim; Öğretmen öğrencilerine birkaç soru sorar,fakat öğrenciler bu garip olan öğretmenin suratına sadece bakmakla yetinirler. En sonunda da merak edip sorarlar: Hocam bize ne öğreteceksiniz,diye.
Hoca,kendinden son derece emin bir şekilde: Ben ders vermem,hayat, gerektiğinde size zaten ders verecektir,deyip ilk dersini bitirir.
Teşekkür ederim…
Gule
"Neden aklımıza ilk geleni söyleme cesaretine sahibiz?"
Bu soruya birkaç cevap çıkarılabilir...benim ilk vereceğim cevap şöyle olurdu...
Kimden korkuyorum?..düşüncemi bir sır gibi içime gömersem ve üstü kapalı konuşursam kendimi nasıl ifade edebileceğim?..doğru anlaşılacak mıyım?..düşünceme de zincir vurmak istemiyorum...
ben de çok teşekkür ediyorum...
şiir ve edebiyat hakkında düşüncelerimizi paylaşmanın faydalı olacağını düşünüyorum... özellikle kendi adıma...
senin bu yazını okumasaydım bu yazarı hiç merak etmeyecektim...şimdiye kadar hiçbir kitabını okumuş da değilim...ama şimdi bu yazı sayesinde okunacaklar listesine eklendi bile...