- 698 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Kim-Se-Siz-Lik
Kimseye anlatamadığım rüyalarımın izindeyim yine
Anlatamadım, dilim dönmedi, gücüm yetmedi.
Oysa en az bir kişi anlasın istemiştim Kalbimi.
En az bir kişi elini uzatsın elime istemiştim.
Çok görenler, layık bulmayanlar,
“Evet. Ama…” diyenler..
!
Eyvallah.
Şimdi gereği de kalmadı zaten.
Hiç işitilesim yok artık nedense.
Boşvermek gibi basit değil, ucuz değil.
Seçtiğim “siz”sizlik.
Kimsesizlik.
Belki de, kendimsizlik.
Diyelim ki, Ölümsüzlük.
Yalnız yürünüyormuş meğer bu içsel yolda.
Yolarkadaşı bulamamak da, şaşılası değilmiş bu yüzden.
Zaten Talibi de azmış bu yolun.
Zormuş, gidilesi değilmiş, de onun için seçilemezmiş.
Yarı yolda kalmaktansa, hiç cesaret de edemezmiş yüreği yetmeyenler Kaf Dağına seyr-ü sefer etmeye.
Olsun işte. Ne olacaksa öyle olsun.
Bütün olmayası olasılıklar yok olsun.
Dedim ya, artık gereği de kalmadı zaten.
Elimi birisi tutmadan da yürüyebileceğimi anladım sonunda.
Ölüm olsa sonu, Ölüm bana Dost.
Varsın seyreylesin Alem.
/
Yaşatmayı sevip,
bütün ölümleri kendime çektim çekeli,
ÖLÜM bana Dost.
Yaprağı dalından kopartmamayı,
Sırf O yaşasın da, yemyeşil gülsün diye elimi cebime saklayabilmeyi,
Birileri üzülmesin diye, çok üzülsem bile, yine de öyle değilmişim gibi görünebilmeyi,
Yolları duraksamadan yürümeyi,
Gidince tam gitmeyi,
Dönünce yüzümü, tam dönebilmeyi,
başka bütün yönlerden ve yüzlerden gözümü çevirebilmeyi,
Susuzluk kavursa bile, bir damlaya mihnet etmemeyi öğrendim öğreneli
ÖLÜM bana Dost.
/
Ölüm herkese, her şeye Dost.
Ölüm Nimet-i Hakk.
Ölüm, Rahmet-i Hakk.
Dünya kabuğunun, et-kemik bedenin kırılıp (terk edilip)
Öz’ümüzün Bağ’sız, Bağlayan’sız, apaçık Hürr olması demek.
Ölüm; artık Akıl’a ihtiyaç kalmadı demek.
Onun görevi tamam oldu, aramak bitti, varılacak menzile de varıldı demek.
Her şey böyle, eteğinden yakasından çekiştirilmeksizin yalın hale büründüğünde
Artık kimsenin kimsesi olmasa ne çıkar ki.
Kimin bir başkasına ihtiyacı kalır ki.
Kimse ses vermediyse,
hayatın bu ağrılı kalb atışlarını göğsümüzde bir başımıza taşıyabildiysek,
derin bir yara gibi kanayıp durduysa yalnızlığımız,
ve biz buna rağmen nefes alıp verebildiysek eğer,
artık kimseye ihtiyacımız kalmadı demektir.
/
İnsan annesinin karnındaki kadar güvenli bir sığınağın hasretini taşıyor ruhunda, hayatın devinimlerine de hiç alışamıyor bu yüzden.
Sallanmalarımızın sebebi de bu.
Duramıyoruz durduğumuz yerde,
çünkü dayanacak emin bir sığınağın yoksunlarıyız.
Buna alışmakla hayatın içinde güçlenmeye başlıyoruz.
Çünkü ancak alışmak çare olur iyileşmeyecek olan yaralarımıza.
/
Sığınmak HissiM!
Bu, “emelsizlik vadisine” ulaşılsa bile insanı terk etmeyecek sanırım.
Ve hiçbir yaradılmışın mukabele edemeyeceği,
Ancak insana Sahibi ve Yaratıcısının cevap verip, mukabele edebileceği bir duygu.
İnsanı bu duygu ile Yaratan Rabbimiz,
Bunu ancak ve ancak “sadece kendisine bağlanılsın” dileği ile, var etti sanırım.
O yüzden bin yıl yaşasak sığınabileceğimiz kimseyi bulamayacağız! O’ndan başka.
Ve o yüzden, Sığınmak ihtiyacımız hiç bitmeyecek ve bitmesinde zaten.
Bunu yanlış saha ve varlıklar ile tedarik etme şaşkınlığımız sona erer umarım.
/
Kar kadar örtmüyor hiçbirşey toprağı.
Ve toprak kadar sarmıyor hiç kimse insanı.
Topraktan yaratılmış olduğumuz için olsa gerek,
daire-i mührünü yine kabirde vuruyor bedenlerimize toprak.
Ruhlarımız kabuğundan ayrılmak iştiyakında,
ÖZ’üne çekiliyor hiç duraksamadan.
İç’imize dönme ihtiyacımız bundan olsa gerek.
Anlatamadığım rüyalarımı nasıl yazacağım?
Bir kalenin burcunda yersiz köksüz duvarların üzerine nasıl çıktım bir anda?
Ve sonra yerler yarıldı da, ben derinlerine nasıl çekildim, yutuldum ansızın?
Anlaması güç olsa, belki anlarım diyeceğim.
Ama..
İmkansıza değecek kadar güçlü değil ellerim.
Daha az evvel başımı koyduğum yerde, gözlerimi kapatmış, kendi yangınımda eriyordum
Gözyaşlarım içime akarken, bir sıcaklık ile kalbim tutuşuyordu.
Şimdi ne vakit buza kesti güneşim? Bilmek imkansız.
/
Hayallerimi soyut bir zemin üzerine nakşetmek sevdasında değilim,
Yazmamın tek sebebi var,
O da, Ruhuma iyi gelebilecek bir çözüm yada kurtuluşa bu yol ile ulaşabileceğimi hissediyor olmam.
Her şeyden vazgeçebilirim.
Ruhum yıpranmasın yeter.
Bütün yaralar günler içinde iyileşebilir çünkü,
İyileşmeyecek olanlarada illa alışkanlık ile tahammül geliştiririz nasılsa.
Acılarımız bile, zamana teslim eder varlıklarını da geriye cılız bir hatırası kalır yaşanılanların.
Ama kırdığımız bir insanın uzağına düşmek bizi hayatın da dışına atıyormuş meğer.
İçim huzursuz, geri kalan her şeyim de buna bağlı mutsuz.
Huzursuzluğumun sebebi sadece bu,
Kırdığımı biliyorum,özür dilemekle bile kırdığımın farkındayım,
Elimde imkan olsa sesimle gözlerimle pişmanlığımı anlatacaktım,
Ama imkansızlık bütün cüssesini serdi önüme işte.
Kendi kırıklık ve kırgınlıklarımda aynı şiddetle karışıyor bu acayip huzursuzluk ağıtının içine.
Çıkabilirsem bu depremden birgün
Çıkabilir ve çıkarabilirsem onu da
O zaman en lirik satırlarla uçacağım sanırım bu sayfalarda.
/
YORUMLAR
Harika bir yazı okudum kaleminizden. Şiir ve tasavvuf bir arada. Şiirsel ifadelerle anlatılan çok güzel söylevi var yazınızın. Dilerim daha çok yazınızı okumak nasip olur.
Tebrik ederim.