- 1086 Okunma
- 4 Yorum
- 1 Beğeni
Öylesine Şeyler
Hayal kırıklığından bahsedeceksek daha somut şeyler üzerine konuşmak isterim. Bu konuda romantik olamayacağım. Mesela Oscar’lık bir yönetmen olma hayalleriyle girdiğim üniversitenin Tv sinema bölümünden mezun olduğumda kendimi 900’lü erotik hatların reklam filmlerini montajlarken buldum. Bir sene sonra bütün erotik telefon hattı ve seksi video satışı reklam filmlerinin yapımından sorumluydum. (Kariyer dediğin böyle olur!)
Önce utandım. Herkes beni ayıplıyor sandım. Sonra gösterdikleri ilgiye şaşırdım. Şirkete en fazla para getiren reklamlar bunlarmış. Herkes bunlar sayesinde maaşını alıyormuş. (Vay be!) Bir toplantı sonrası mankenler, onların vücutlarını reklamlarda çok başarılı bir şekilde pazarladığım için bana teşekkür ettiler. Kibarca gülümseyip bu başarının onların güzelliğine ait olduğunu söyledim. Çünkü hepimiz profesyoneldik. İşimizi yapıyorduk. Zaten nerede bir profesyonellik varsa orada rezilliğin ağa babası vardır.
Neyse... Votkana biraz daha portakal suyu ekleyeceğim. İçki içerken yüzünü buruşturmandan nefret ediyorum. Hem çabuk sarhoş olmazsın. Sarhoş olunca eski sevgililerinden bahsediyorsun. Keşke kimsenin eski sevgilisi olmasa. Değil mi? Gün gelir sarhoş olduğunda benden de bahsedersin. Nasıl olsa ayrılacağız. Senin için normal. Benim için gerçeğin ta kendisi. Çünkü mutluyum. Ne zaman mutlu olduğumu düşünsem her şey tersine dönüyor. (Sen çabuk unutursun nasıl olsa... Ben ömür boyu unutmam.)
Mutfaktan gelirken antrenin ışığını açık bırak. Biliyor musun? Antrenin ışığı açık kalmalı. Kötü bir rüyadan uyandığında... Ya da... Bilmiyorum işte.
Sen de benim gibisin. Sarhoş olduğunda uzun uzun kendi ellerine bakıyorsun. Bir insan ellerini neden bu kadar inceler? Bunu fazla konuşmayalım. Tamam mı? Ama bil isterim. Bunlar gerçekten bizim ellerimiz. Bunlarla neye dokunursan dokun bir yerinde izi kalır. Sen unutursun belki... Ellerin hiçbir şeyi unutmaz. (Ellerini tutabilir miyim?)
Cennete inanırım ben. Bulut Atlası’nda şöyle diyor: "Bir cennet hayal etseydim, onu açılan bir kapı olarak hayal ederdim." Ömrün boyunca özleyecek olduğun, hiç unutamadığın birine açılan kapı... Ne güzel değil mi? Bu yüzden dua ediyorum. Ben zaten on bir yaşımdan beri hep dua ederim. "Sabrettiğiniz için size selam olsun. Ahiret yurdu ne güzeldir!" -Rad Suresi 24. ayet- (Cennete inanır mısın?)
Nereden nereye geldik. Sen biraz daha iç. Ağlarsın... Ben hala içmeden de ağlayabiliyorum. Senin kadar katılaşmadım. (Çok şükür...) "Beni hayat böyle yaptı" diyorsun ya... Beni yapmadı. Neden hayat beni böyle yapmadı biliyor musun? Çünkü ben acı çekmeyi tercih ettim. Çünkü senin bugüne kadar başarı diye baktığın her şeyi ben rezillik olarak kabul ettim. Bedeli ne olursa olsun...(Çok profesyonelsin ama ağlamak amatörce bir iştir.)
Son doldurduğum votkayı da iç, sonra evi terk et. Biraz düşün. Tek başına... İnsan doğruları ancak yalnız kaldığında bulur. Lütfen bu sefer yalnız kalmaktan korkma. Ellerine daha dikkatli bak, çünkü her şeyi orada bıraktın sen!
Ben seni hep beklerim burada. Bu koltukta... Biliyorum, geleceksin. Tertemiz ilkbahar yağmurları gibi, cennetin tüm güzel kokularıyla... (Geleceksin.) Bunun için antrenin ışığını açık bırak. Öyle git.
kıyıdaki adam
YORUMLAR
..böyle bir resim karesi içinde, sessizliğe yelken açmış bir saatin saniyeleri yağmur gibi berrak damlacıklarıyla bir yerde ( mazide) buluşuyor gibi.
liriği muntazamdı yazının..
Önder Kızılkan
işte bu yazıyı çok sevdim. kanımca fazlasıyla güzel bir anlatım. Okuyanı içine çekiyor ve gülümsetiyor. Kader birliği olsa gerek :)