- 1305 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Prometyus
Dilinde biriken çölün tadını düşündü: sarı, dahası eksik... Yalpalayan akbabanın açlığına bakılırsa gölgesi bile yem durumundaydı. İlerlemeliydi. Yürümekten fazlası lazımdı ona. Uçmak bile şu durumun kendisinden kurtulmasına yardımcı olamazdı. İhtiyacı olan dilinde biriken tadın silinmesi isteğiydi. Aklına en sevdiği yemekleri getirmeye çalıştı: çölden başka bir şey gelmiyordu.
Ah bir sis gelse de örtse her şeyi!
Bir dilek miydi buydu? Yoksa özünde gizlediği paslanmış bir Tanrı mıydı? Bir önemi yoktu. Çöl gibi kupkuru bu dileğin boşluğunda bir serap gibi dolaşıyordu. Kaybolsaydı ya... O zaman bir ümit bulabilirdi belki kendini, kendisizliğini, kendi-hiçliğini!
Boşluğun ortasında bir gagası çürümüş akbabaya baktı. Simsiyahtı gagası. Tüyleriyse kanla yamanmış gibiydi. Yaklaşsa saldırır mıydı ki? Durdu bir süre: ayaklarına biriken adımları sonraya, öteye sakladı. Yola adım borçluydu; olsundu! En azından mezara bir ceset bağışlamaktan iyiydi. Bekledi: belki bir ömür, belki de bir rahim bekledi. Bedenindeki uyku ölüp kokmaya başlayana kadar, alnından akan ter pıhtılaşıp silinene kadar ve görüşün kendisi bir söz gibi unutulana kadar bekledi.
Bir adım geri yürüdü. Sonra tekrarladı. Arkasını yinelememeye dikkat ediyordu. Ezelden beri hassastı bu konuda. Artık sırtı bomboş bir çöldü. Yürüdü. Akbabaya değil, akbabanın açlığına bakıyordu.
Ah o dağı çalmasaydılar!
Nereye saklanırdı ki bir dağ? Hangi taşın altına gizlenirdi ki? Ardından zincirlerini düşündü Prometyus.
Şimdi onlarla cehennemi mahkûm ediyorlar, ölemeyişim bundan!
Ciğerinden bir parça attı akbabaya. Oturup akbabanın açlığını doyuruşunu izledi. Kaburgasının biraz daha çürümesini izledi. En sonundaysa ağzındaki çöl tadının kayboluşunu izledi. Akbaba acıkana kadar özgürdü. Ellerindeki zincirin izlerini izledi Prometyus. Gülümsedi, ilk kez hem de... İlk günah gibi gülümsedi. Cezasıydı onun özgürlüğü.
YORUMLAR
Sayenizde Şato'yu biritip Akbaba'ya başlayabileceğim ve muhtemelen çürümenin kitabını bir kere daha okuyacağım...
bunlar bana iyilikleriniz, kütüphanem adına teşekkürler
hayal gücünüze diyecek laf yok ne yalan söyleyeyim yazdığınızı yaşatan bir kaleminiz var ki ben bu sitede yayınlanan düz yazıları kolay kolay okumam ancak bu kalem okutuyor ve merak ettiriyor ...
neyi mi?
bir sonraki yazıyı :-)
(pislik yaptım, farkındayım berbattı)
yara terbiyecisi
Filiz Şahin.
bu benim için keyif olur kütüphanem gayet sıkıcı bulunmuştur
taklit mi o niye o taklitler aslını yaşatır hiç bile taklit değil esinlenme kabul edelim :-p
glenay
sağlık olsun:)