TİCARİ İTİBAR
TİCARİ İTİBAR
Vakit, bir kış gününün akşam üstüdür. Kuru ayaz, bıçak gibi. Köye yaklaşan yolcunun bıyıkları buz tutmuş. Karakış, kışlığını yapmakta. Kar yok ama yer demir, gök bakır. Yolcuyu köyün köpekleri karşılar. Köpeklerden korunmak isteyen yolcu, o taşa sarılır, sökemez, bu taşa sarılır yok. Çünkü taşlar, toprakla beraber donup betonlaşmıştır. O saatlerde köy halkı da evlerine çekildiğinden kimseden yardım alamayan konuk, kendi kendine söylenir:
-Bu nasıl köy ise arkadaş, taşları bağlamış, köpekleri salmışlar!
Akşam haberlerini izlerken bu hikayeciği anımsadım:
Polis, bir çay imalathanesine baskın yapmış. İmalathane de imalathane haa! Tam teşekküllü! Görüntüler, polis kamerasına ait olmalı. Üst kattaki makine, kanserojen özelliğine sahip olduğu söylenen sunta parçacıklarını kıyıp yapay çay oluşturuyor. Yapay çaylar, bir boru marifetiyle aşağıdaki makineye aktarılıyor. Alt kattaki makine, onları kaçak çaylarla harmanlayıp önce poşetliyor, sonra yandaki makineye gönderiyor. O da poşetleri ambalajlayıp piyasaya sürülecek hale getiriyor. Böylece ürün, hiç el değmeden hijyenik bir şekilde piyasaya sunulabilir. işlem başarıyla tamamlanmıştır.
Tam o anda, yani, kameralar kayıtta iken imalathaneye bir tır yanaşıyor. Tır, yapay çayın ham maddesi olan sunta parçacıklarıyla yüklüdür. Tır sürücüsü, imalathane yetkilisiyle karşılaşmayı beklerken, polisle burun buruna gelmesin mi!
Kanal, haberi ayrıntısıyla göstermesine karşın, poşetlerin markasını özellikle göstermedi, gösteremedi. Çünkü sahtekar firmayı afişe etmek suçmuş. Markanın açıklanmasını yasaklayan erk, bir suçluyu korurken benzer alanlarda faaliyet gösteren diğer firmaları töhmet altında bıraktığını düşünemedi mi? Polis duruma el koyduğuna göre firma, yasaların ön gördüğü cezaya çarptırılır. Çarptırılır ama bu operasyondan önce üretilip piyasaya sürülen çayları hangimiz ne kadar içtik, kim bilir? Bundan sonra ne kadar tüketeceğimizi ise yalnız, Allah bilir. Bir vatandaş olarak beni yapay çayların şu anda nerede bulunduğu ilgilendirir. Marketten satın aldığım paketi, kahvede arkadaşlarıma söylediğim çayı bu imalathanenin üretmediğini nereden bileceğim ?
Haberi izledikten sonra piyasadaki çayların hepsine şüpheyle bakar oldum. Şüphelerimi giderecek bir makam ya da merci yok mudur?
Hikayecikteki taşları Allah’ın emriyle mevsim şartları gereği, ayaz bağladı. Sahtekarın adının açıklanmasını kim yasakladı? Bu yasakla taşları bağlamanın ne farkı var? İkisi de vatandaşın aleyhinedir. Firmanın ismi açıklansaydı o çayları almaz, böylece hem sağlığımızı korur, hem de halk olarak biz, cezalandırırdık, o firmayı. Ürününü almayarak.
Bir firmanın ticari itibarı, bunca halkın kansere yakalanma riskinden daha mı önemli?
Özelleştirmenin amacı, serbest piyasa ortamında rekabete dayanarak halka kaliteli ve ucuz ürünler sunmaktı. Yoksa hileli yollara baş vurarak kısa zamanda birilerini zengin etmek değil. Ya da ben öyle anlıyordum…
Not: söz konusu haber, Kanal D’nin 11.01.2013 tarihli akşam bülteninde yayınlanmıştır.