- 946 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
Bunu Kocasına Nasıl Söyleyecekti ?
Aynı koltukta, yanı başında oturan kocasına bir türlü söyleyemiyordu. Saatlerdir açık duran televizyondan gözlerini ayırmayan kocası, kendisinin de yanında oturduğunun farkında bile değildi. Kumandaya uzanıp düğmeye basarak televizyonu kapatmayı çok istiyordu ama sonrasında neler olabileceğini tahmin bile edemiyordu.
Bazen sohbet etmek için harekete geçmek istediğinde kocasının o çok iyi tanıdığı ve hatta artık nefret ettiği yüz hatlarını görünce bundan vaz geçiyordu.
Düşünceleri sadece bir konuya odaklanmıştı.
Bunu kocasına nasıl söyleyecekti?
Yorgun ve bitkindi. Arada açık olan televizyona bir göz atıyor hep aynı program. Kumandaysa kocasının elindeydi. İki de bir kanaldan kanala atlıyor bir tek kelime etmiyordu kendisiyle.
Birkaç saniye haberler, sonraki bir kaç saniye belgesel sonra magazin sonra yaşına uygun olmayan müzik programı. Hep aynı kısır döngü. Çoraplarını çıkarmış rastgele fırlatmış yerdeki halının üzerine, çıplak ayaklarını sehpanın üzerine uzatmıştı. Kocasını izlerken midesi bulanıyordu adeta. Arada bira şişesine uzanıyor kafasına dikip şişeyi masaya yerleştirince bu kez fıstıklara uzanıp tabaktan avuçluyor, ağzına atacakken az önce yudumladığı biranın etkisiyle geğiriyor seslice. Ağzına doldurduğu fıstıkları yerken uzanıp bu kez çıplak ayak parmaklarının aralarına masaj yapıyor. Daha doğrusu masaj mı yapıyor parmak aralarında birikmiş pislikleri mi temizliyor belli değildi.
Bütün bunları görmemek için televizyondan gözlerini ayırmak istemeyen kadının gözleri acımaya başlamıştı. Artık dayanamadı ve:
-Bir yerde kalamaz mısın sen? Başım döndü senin kanal kanal dolaşmandan.
-Niye ki? Dedi kocası sırıtarak. Hepsi aynı bok işte. Doğru dürüst bir program mı var? Diyerek elindeki bira şişesini sehpaya bırakıp elini eşofmanının içerisine sokup kıçını kaşıdı. İğrendi kadın onun bu hareketinden.
-Böyle o kanaldan diğerine atlayarak bir bok olmadığına karar veremezsin ki, diyerek kocasını ikna etmeye çalıştı. Sonra onun yaşlanmış ve eskiye nazaran şişmanlamış suratına ve iyice belirgin olan gözaltı torbalarına baktı. En az üç günlük sakalı vardı. Dişleri sararmıştı, sigaradan değil üstelik, bakımsızlıktandı.
Kızgın bir hareketle elindeki kumandayı karısının önüne fırlattı.
-Al kendin seç programını, diyerek sağ elinin serçe parmağını kulağına sokup sarsarak kaşımaya başladı.
Çekinerek aldı koltuğun üzerinde dizine yapışık duran kumandayı. Kanalları gezmeye başladı. Resim sanatıyla ilgili bir programa takılı kaldı. Ünlü bir ressamın resimlerinden söz ediliyordu. Birbirinden güzel resimlerdi bunlar. Hafif tebessüm ederek arkasına yaslandı kadın.
Suratı asıldı kocasının.
-Ne bu saçmalık şimdi? Diyerek sordu.
-Sanat işte! Diyerek kitaplığındaki dergi bölümünü işaret etti parmağıyla.
-Bok sanatmış. Buna mı bakacağız şimdi? Hem ne demeye çalışıyorsun ki bununla? Yani benden daha kültürlü, daha bilgili olduğunu mu söylemeye çalışıyorsun? Benden daha akıllısın yani…
Karmaşık duygular içerisinde gidip geldi kadın. Kızgınlık, nefret, tiksinti beyninden çıkıp yüreğine yerleşmiş dolanıyordu.
-Bunu sana ispatlamak zorunda değilim, dedi sessice.
Bu kez dişleriyle oyalanmaya başladı kocası. Seyrek dişlerinin arasından havayı içine çekerek sinir edici bir ses çıkarıyordu. Çisszzt, çisszzt! Durmadan tekrar tekrar çıkarıyordu bu sinir edici sesi.
Kocasının bunu neden yaptığını biliyordu. Az öncesine kadar yediği fıstık kırıntıları seyrek, çürümüş, kimilerinin dolgusu düşmüş dişlerinin arasında kalmıştı. Belki de kahvaltıdan kalma ekmek artıklarıydı. Geçmiş günlerden kalan az sayıdaki güzel günlerini hatırladı. O zamanlar dişlerini fırçalardı kocası. Onunla öpüşmeden önce mutlaka naneli bir şeker ya da sakız alırdı ağzına. Sigara içen biri olduğu halde çok fazla kokmazdı ağzı.
Şimdiyse sehpanın üzerindeki sigara paketine uzanarak, parlak kâğıdından yırtıp aldı ve katlayıp inceltti. Kâğıdı kürdan gibi kullanıp, dişlerinin arasına soktu. Gözlerini kapatıp kâğıdı seyrek diş aralıklarına sokup ileri geri ittirmeye başladı. Sehpaya doğru eğildikçe üzerindeki eşofman altı aşağıya kayıyor ve kıçının yarısı açıkta kalıyordu.
-Öyle kâğıtlar sokuşturacağına gidip adam akıllı dişlerini fırçalasan ya, dedi çekinerek.
-Çıktı, çıktı, dedi üzerine alınmadan.
-Hatta gidip bir duş al sen, dedi. Kocasının en son ne zaman duş aldığını bildiği için.
-Çıkardım, çıkardım, dedi yeniden.
Çisszzttt, çisszztt!
-Yeter ama, bırak şu gıcık sesleri çıkarmayı.
Sırıtarak:
-Neden rahatsız olduğunu söyler misin?
-Şu dişlerinle çıkardığın gıcık sesten bahsediyorum. İğrenç, mide bulandırıcı bir ses bu.
-Öyle mi? Diyerek sırıttı. Bekle, bak şimdi, deyip kıçını yana kaldırıp yırtılırcasına osurdu.
Kadın sinirinden ağlamak istedi.
Oturduğu yerden duvardaki saate baktı kadın. Geç olmuştu. O anda kocası da:
-Yatağımıza gidelim mi artık? Diye sordu yılışık bir ses tonuyla. Bunu söylerken de elini karısının dizine koyup okşar gibi yaptı. Yüreği korkuyla doldu kadının. Korkularla kuşatılmış, dolmuştu zaten yüreği. Korku, tiksinti ve nefrete varan duygular karmaşığı idi belki de. Korkuyla ama sanki çok ilgiliymiş gibi gözlerini televizyondan ayırmadı. Bunu gören kocası belki de kendisini rahat bırakır ve yalnız başına giderdi yatağa.
-Ben daha sonra gelirim, dedi kadın. Hem benim henüz uykum yok.
Karısına yaklaşıp yanağına bir öpücük kondururken eliyle de karısının sol memesini sıktı. Karısının memelerini acıtırcasına sıkmak onun romantizm anlayışıydı. Bunun da karısının hoşuna gittiğini sanıyordu. En azından öyle olduğunu söylüyordu karısı. Ama onun her defasında yalan söylediğini bilmiyordu kocası.
-Ama ben seninle birlikte yatağa gitmek istiyorum, dedi fısıldar gibi. Böyle fısıldayarak konuşmasının daha çekici olacağına inanıyordu. Her şeyiyle, yaptığı her davranışıyla itici ve tiksindiriciydi. Tıpkı kırmızı beyaz çizgileriyle pijamayı andıran eşofman altı gibi, tıpkı neredeyse karısının memelerinden daha da büyümüş sarkık göğüsleri gibi, ya da içerisinde neler depolandığını düşünmek bile istemediği göbek deliği çukuru gibi.
Televizyonu işaret etti, ondan kurtulmak için.
-Bak bu çok ilginç bir program. İstersen sen de otur izle, derken onun bu tür programları sevmediğini biliyordu.
Kocası göz ucuyla televizyona baktı.
-Hayır, sen tek başına izle. Ben önden gidiyorum, sen de hemen gel, dedi.
Karısı başıyla onaylar gibi yaptı ve iyice yerleşti koltuğa, gözlerini televizyondan ayırmadan.
-İnşallah çok geç kalmazsın, dedi. Kapı aralığında bekleyip karısına bakarak: Biliyor musun? Seni seviyorum! Dedi.
Böyle söylemesi karısını sevindirmek yerine canını acıtıyordu sadece. Gözlerine akın eden yaşlar sızlattı gözlerini.
-Ben de, dedi kısa ve sessiz.
Kocası, başıyla selam verir gibi yaptı ve yatak odasına yöneldi. Arkasından baktı kocasının. Yatak odasına girdi ve kapıyı kapattı.
Bir saat kadar oturdu tek başına televizyonun karşısında. Durmadan saate baktı. Uyumuştur diye dualar etti içinden. Kendisi de uykusuzluktan bitkin düşmüştü.
Yeniden aynı sorular gelip yerleşti kafasına.
Bunu kocasına nasıl söyleyecekti?
YORUMLAR
kesinlikle kadını da aynı, evlilik bu yüzden heyecanını yitirir, oysa bir sevgiliyle buluşmaya giden kadın ya da erkek giyinir süslenir, evde durum daha farklı, bu yüzden makyajsız halimizi gören erkek ya da evişleriye haşır neşir bakımsız halimizin nesi çekici? güzel konular ustadım yazmaya devam edin, başarılar...
Denklem mi yanlış kurulmuş baştan, ya da sonra birbirini elde etmenin garantisiyle bir şeylere mi boş verilmiş, ya da geçen zaman içerisinde bir tarar kendini daha da mı geliştirmiş? Sonuçta çatlak sesler gelmeye başlamış, işte aldatmalar da hep bu çizgiden sonra başlar. Ne diyelim umarım herkes kendini görüp düzeltirde, zaten rekor seviyeye giden boşanmalara bir yenisi daha eklenmez.
Tebrikle Usta
çoğu böyle bu adamların, sonunda seni seviyorum filanda demezler! hadi ben gidiyorum hemen gel, deyip gider göbeğini kaşıyarak, tebrikler çok eğlenceli bir yazıydı...
Hüseyin Akdemir
:)))
maalesef erkeği de kadını da var bu örneklerin.
acıdım kadıncağıza adamdan bende çok iğrendim....teşekkürler ustam....harikaydı...
Hüseyin Akdemir
beğenin için teşekkürler...
Gerçekleri anlatan hemen hemen tüm ailelerde yaşanan benzeri durumları anlatmışsınız kutluyorum
Hüseyin bey.. Müsadenizle facebook sayfamda paylaşmak istiyorum saygılarımla..
Hüseyin Akdemir
Saygıyla...