Farkındalık
Neler hissettiğimi bilmiyorum.Emin değilim hiçbir şeyden ; tek emin olduğum bir şey var : Pişmanlık ve acı.
Hep böyle olmak zorunda mı? Kaderin sinsiliği , kötülüğü hep bana mı işler ? Tam mutluluk kokularının burnuma gelmesiyle her şey düzelecek derken bu burun tıkanıklığı da neyin nesi?
Hep uzaktan bakmaya mahkumum sanırım.Gururuma yediremediklerimi, yüreğime de yediremesem keşke. Yaşananlara bu kadar sağ duyuluyken neden bıçaklanırım sırtımdan? Bu bir isyan değil, bu bir isyan mektubu da değil. Bu farkındalık mektubu...Bu direnişin,inanışın mektubu. Her şeye rağmen ellerimin kalem tutuşunun, düşüncelerimin işleyişinin simgesi.. Ne kadar güçlü olsam da vardır zaafım elbet. Filin cüssesi neye yarar ; fareyi görüp korktuktan sonra ? Ben kabul etmişken her şeyi , yaşamı , acıyı. Neden bu ders verici olaylar diye nitelendirilen sınama bitmiyor farkındalığımın yanında?
Neden her zaman boşluktayım ? Uzayda yaşamıyorken , yer çekimine meydan okurmuşcasına kalbim.Öylece havada asılı. Düşüncelerim yerini bulamamakta ve kalemim bitap düştü,bedenimse yorgun...
Hiç susmayacak değil mi dilim? Durmadan yazacak elim. Ağlaya ağlaya , hıçkıra hıçkıra yazacak yeri geldiğinde. Ama yazacak,durmayacak. Bu ders verici olaylardan ders aldığımın bir kanıtı olmalı daima.Artık yapılmamalı sınavlar. Ruhum pes etmek için çok erken...
Uçurumun aşağısında ne olduğunu bildiğim için gitmedim hiç kıyısına.Ama şimdi bile , merakıma yenik düştüğüm için gittim kıyıya.Ve ucundan baktım sadece.Düşmemek için kendimi sağlam sandığım bir kayalığa bağladım.Uçurumun derinliklerinden sarkıtırken düşüncelerimi;heyecana,adrenaline kapıldım. Kendimi iple bağladığım kayalığa güvendim. Tam kayanın azizliğine şükrediyordum ki birden ayağım kaydı ve düştüm uçurumun tepesinden.Allah’tan uzak bir mesefa değildi. Sıcak bir iniş yaptıktan sonra kurtuldum derken hafif yaralarla , birden bedenimi emanet ettiğim , sabit sandığım kayalığı gördüm üzerime düşmeye hazırlanırken.Ve uçurumun tepesinden bakarken aşağıya doğru,yaşadığım heyecanı hatırladım.Yine yaşadım daha fazlasını;kayalığın bedenime doğru hızla düşüşünü izlerken.Kim bilir belki kayalığa güvenipte bağlamamalıydım kendimi iple oraya.Düşseydimde sadece yaralanırdım.Ama şimdi öleceğim.Hemde güven halatlarımı bağladığım kayalığın altında ezilerek.Ama tüm bunları sonradan düşünmenin ne anlamı vardı ki ? Bunları düşünürken çoktan iniş yapmıştı kayalık bedenime. Ve ben kendi umut denizimde boğuldum neticede...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.