- 1395 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
HANİ MUKADDER BAŞEĞMEZ'Dİ
Eski dostum Mukadder Başeğmez…
Gördüğüm, bildiğim insan.
Bugün onu yazmak istiyorum. Hemen peşin olarak söyleyeyim, bildiklerimi yazacağım. Gerçeğe uymayan bir şeyler yazarsam, anlayın ki, hafızamın beni yanıltmasındandır. Kabul edelim ki, yaşlandık. Şayet böyle bir şey yazarsam sizlerden ve kendisinden peşinen özür dilerim.
Gördüğüm Mukadder’i Refah Partisinin ilk kuruluş yıllarında tanıdım. 1984 diyelim. İstanbul İl Mali Komite Başkanı idim. O, Şişli ilçemizde görevli iken, İl Başkanlığı tarafından, kurmakta çok zorlandığımız Bakırköy ilçesine başkan olarak görevlendirildi. Genç, heyecanlı, çalışkan ve konuşkan bir insandı. Hepimiz gibi maddi imkanları çok kısıtlı olmasına rağmen, yardımlaşarak ve destekleşerek kısa sürede Bakırköy’ü faal bir duruma getirdi. 1984-1991 yıllarında yokuş çıkan bir kamyon gibiydik. Zorluyor, yırtınıyor, çırpınıyor, ama hep ilerliyorduk. O da paralel olarak Bakırköy’ü ilerletiyordu. Eski dostlarımızdan Naci Çelik, Ünal Kaçır, Ahmet Taş, Muzaffer Kara, Rahmetli Necip Yarız ve diğer arkadaşlar... Bakırköy’de görevli bu kardeşlerimizin bu çalışmalardaki emeklerini anmamız gerekir.
Gördüğüm Mukadder’in, etrafında bulunan insanların kılık kıyafetlerine fazla müdahil olan bir yapısı vardı. Bu yüzden bazen yumruklaşmalara varan arbedeler de yaşıyorduk. Eski TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin’in, gördüğüm Mukadder’e laf sokuşturması yüzünden bir üyemizi yumrukladığını hatırlıyorum.
Gördüğüm Mukadder’i 1991 yılı genel seçimlerinde İstanbul milletvekili olarak TBMM’ne gönderdik. Hatırladığım kadarıyla İstanbul’dan 2 kişi seçilmişti Refahlı olarak. Diğer milletvekilimiz de Mustafa Baş idi. Mustafa Baş ile ilgili yazılası çok anılarım var. Ama başka bir yazıya bırakıyorum.
Gördüğüm Mukadder, TBMM’de bulunan Refah gurubunun renkli bir üyesi olarak görev yaptı. Bir dönem değil galiba üç dönem görev yaptı. Sık sık medyada görünür, renkli bir kişilik yansıtırdı. O dönemlerle ilgili sık görüşmelerimiz olmadığı için bilgilerim azdır. Ancak İstanbul’a teşkilat programlarına geldikçe görüşebiliyorduk. Beni her gördüğünde sırtıma vurarak, harekete büyük hizmetler etmekte olduğumu, sessiz çalışmalarımı çok az kişinin bildiğini ifade etmeye çalışırken ben onu bu konuda fazla konuşturmazdım. Sadece onu değil, başkalarını da pek konuşturmayı sevmez, sözü değiştirirdim.
Gördüğüm Mukadder Fazilet döneminde partiden istifa ettiğini açıkladı. Galiba 2001 yılıydı. Şok bir haberdi benim için. Çünkü karakteri ile hiç bağdaşmadığını düşündüğüm Liberal Demokrat Parti’ye geçeceği haberini aldık. Ama çok değil 2 gün sonra istifasını geri aldığını açıkladı.
Gördüğüm Mukadder İstanbul’a geldiğinde istifa ve geri alma olayını özel olarak bize açıkladı. İstifa ettiği gece Merhum Liderimiz Erbakan’ı rüyasında görmüş. Ona bu istifanın manevi olarak yanlış olduğunu, bu yanlışlığı düzeltmesini rüyasında söylemiş. Ertesi gün de Erbakan’ı görmüş. Kendisinden, gece gördüğü rüyasını ima eden anahtar sözler duyunca, koşa koşa gidip istifasını geri almış. Bundan çok etkilendiğini biz de fark etmiştik. Erbakan Hocamızın keramet sahibi ve ermiş bir kişi olduğunu, bu yanlışlığı asla bir daha yapmayacağını ifade ediyordu.
Gördüğüm Mukadder, dediğini de yaptı. Akparti ayırımında vefalı isimlerin başında yer aldı. Çalışmalara katıldı. Konuşmalarıyla gayretleriyle Saadet Partimiz’in destekçisi ve tabanda bir elemanı olarak koşmaya devam etti. Çalışmalarda hep Erbakan Hocamız için övücü sözler sarfeder, rüyasını anlatırdı. Bir dönem de İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adayımız olarak gayretli ve özverili çalışmalarını beraberce yürüttük. Ama beni her gördüğü yerde yukarda yazdığım türden iltifatlarını ifade eder, kitaplarımı metheder ve tarih bilgimi tv kanallarından izlediğini, beni tebrik ettiğini söylerdi. Söylemekle kalmaz, gecenin ilerleyen saatlerinde bazen takdirlerini belirtmek için bana telefon ederdi. Anlardım ki tv seyretmiş.
Gördüğüm Mukadder’in beni en çok şaşırtan hareketi, Saadet’in 11 Temmuz 2010’da yapılan olağanüstü kongresinde, Liderimizin ikaz ve yol göstermelerine rağmen, ayrılıkçı kapıları açan listede yer almasıydı. Neden, niçin, nasıl anlayabilmem mümkün değildi. Böylece gördüğüm Mukadder, “Kördüğüm Mukadder” haline dönüştü.
Kördüğüm Mukadder, ayrılıkçı başı Numan Kurtulmuş ile beraber yürümeye başladı. Saadet’i ele geçirmeye muvaffak olamayınca, “Has” macerası ile yola devam etmek için yine ön saflarda yer aldı.
Kördüğüm Mukadder’in Has Büyük Kongresinde yaptığı konuşma, kördüğümü katmerli hale getirdi. Daha önce keramet sahibi olduğunu her gittiği yerde ifade ettiği Liderimizin, kul hakkı ile iki büklüm olmuş, yürümekten aciz hale gelmiş olduğunu söylemesi, doğru söyleyeyim ki herkesi olduğu gibi beni de hem şaşırtmış, hem de öfkelendirmişti. Ne var ki bu dava, öfkeyle hareket etmeye müsaade etmeyen bir davadır.
Kördüğüm Mukadder’in bu şaşırtıcı konuşmasından kısa bir süre sonra, Liderimizi Hakk’a uğurladık. Onu cenazeden sonra bir kere gördüm. Kanaatim o oldu ki, üzgün, pişman, utancından ezilmiş biri olarak buldum. Ya da bana öyle geldi. İnternette şahit oldum. Milli Görüşçü gençler onu adeta kıstırmışlar, o ipe sapa gelmez konuşmayı soruyor ve yer yer kaba sözlere varan tepkiler koyuyorlardı. Kendisi de bu konuşmada Erbakan’ı kasdetmediğini ifade ederek, aynı tonda gençlere cevap yetiştirmeye çalışıyordu. Gençleri teskin etmek için bazı cümleler kurdum ama tepkiler bitecek gibi gözükmüyordu. Anladım ki Lider ile helalleşememiş. Eziliyor büzülüyor. Agresifleşiyor. Söylediklerine bin pişman gibi gözüküyor. Muhtemelen rüyasında bir takım şeyler görüyordur. Evvelki gördüğü türden şeyler olabilir.
Kördüğüm Mukadder’in, her nasıl ikna edildiyse, bindiği Has teknesinin, gidip de kendisinin ömür boyu mücadele ettiği bir siyasi hareketin limanına demirlemesinden sonra ne hale geldiğini, nasıl kahrolduğunu görmesem bile tahmin edebiliyorum. Ömür boyu “Başeğmez” olarak şöhret yapan bu insan, öyle sanıyorum ki, şimdi dizleri üzerine iki büklüm çökmüş, yaptığı yanlışların ve sarf ettiği o cümlelerin altında ezilmiş durumdadır. Nitekim Akparti’ye transfer töreninde, arka sıralardan birine iki büklüm oturmuş, kimsenin yüzüne bakacak hali kalmamış bir insan görünce içim cız etti. Ömür boyu koltuk hırsı nedir bilmeyen bu insan nasıl bu duruma getirildi diye!
Kördüğüm Mukadder’e acizane ve 30 yıllık hukukumun verdiği cesaretle şu öğüdü vermek istiyorum:
Kardeşim Kördüğüm Mukadder! Yanılmaz olan bir Allah’dır. Kendini kahretme. Tövbene devam et. Çok sevdiğini yakınen bildiğim Lider ile sağlığında helalleşememiş olabilirsin. Bu durumun seni nasıl üzdüğünü de tahmin edebiliyorum. Ama aklına hiç geliyor mu, Erbakan vefat ettiyse evladı ve ahfadı var? Bir gün bir ziyaret gerçekleştirerek hiç olmazsa onlardan helallik istemen, durumunu biraz olsun rahatlatır diye düşünüyorum. Belki çekiniyor olabilirsin, benden sana bir tiyö olsun: Hocamızın o eşsiz nezaket ve hoşgörüsü, şükürler olsun ki evlatlarına miras olarak geçmiştir. Kimsenin hatalarını yüzlerine vurduklarına şahit olmadım. Sana karşı da yumuşak olacaklarına kalıbımı basarım.
Körüğüm Mukadder Kardeşim! 60 lı yaşlara girdik. Eli kılıçlı Azrail etrafımızdaki çemberini daraltıp duruyor. Kul hakkı ile, hele hele kerametini senden duyduğumuz Lider hakkıyla öbür tarafa gitmeni asla istemem. “Başeğmez”liğini kendin aştın. Bari gurur yapma da o ziyareti gerçekleştir. Çekildiğin inziva sana fayda vermez. Dilersen ben aracı olabilirim. Seni sevdiğimden bunu diyorum. Samimi olduğumu da en iyi sen bilirsin!
ÇÖZ KENDİNİ!
Divan günü Yüce Allah ne der,
Hep onurlu gördüğüm Mukadder?
Bekleme bir kılıç, bir İskender,
Çöz kendini, kördüğüm Mukadder!..
Ekrem Şama
[email protected]
YORUMLAR
Haa...onun adı Mukadder mi?
Biz de onun Erzurum edebiyattan mezun zamanında sizin partinizden Kağıthane belediye başkan adayı olmuş efendi,muhsin,beyefendi Mukadder zannetmiştik de...
Sonra Milletvekili olnuca sesini tipini değiştirip "MUKADDES" olmuştu diye hatırlıyoruz..
Bir de ATV de bir siyaset meydanında MOSMOr olmuştu iyi anımsıyorum.
Şu LONCA araştırma ile alakalı bir söyleşi vardı