- 3045 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
Ayrılık ve nefret
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Çırpınışında yüreğinin ne denli çaresizlik soluyor bedenin. Ezgisini unuttuğun sözlerine müptela bir şarkı gibi aynı matemi vuruyor dudakların. Küskün çiçek, hissiz saltanatında kaçıncı dram bu, kaçıncı kaçış. Kaçıncı acı duruşu, başrolünde sahneyi kapattığın ağlayarak. Duru güzelliğini yitirdiğin kaçıncı düş, baharsız çöküş. Yemin bozan yalnızlığınla kaldığın tek kişilik kahkahadır şimdi yüzünde sulanan.
İnsanların uzaklaştığı yerde gölgendim sana. Yazmak küstü ellerime, uzak şiirlerim oldu sessizliği boğan. Ecel dokundu, ürperdi sev da diyen lehçeli bir tutku kendi adımda kaldım.
Yalancı rüzgârın dilinde konuştun, sustukça doğruları hayatın. Seni durmaksızın tecrübe ettim bir ilmeğin dokunuşlarında, soğuk bir inançla. İnatçı tavrımdı ölen, umursamazlığımdı kaybettiğim, yağmur düşüşünde parçalandı sevim. Damla damla aktı beklemelerim, denizine coşan nehirler gibi. Sonrasız ayrılıklardır canımızı acıtan böylesine yakan ve sevmektir ayrılığı başlatan.
Bana söyleyecek sözlerin olmalıydı, biriktirmeliydin içinde. Bunca zaman hiç seni düşünmedim deme unutmaya çalışmakta düşünmektir aslında ve yormaktır sevgiliyi bilinçsizce. Gerçek sevgiler düşüncede başlar ve orada kalır ebediyen. Ayrımların izleri hayatın kesikleri gibidir, bazen çok derin bazen yüzeysel ama hep acı verici.
Unutma eylülü, yüreğinde acı hasadını yapmıştı, yalnızlık labirentine düştüğünde İstanbul un, özlemin öfkesi buğulanmıştı gözlerin, çok sabah güneş anne sesinden ibaretti. Zayıflığının seni bıraktığı ilk kollara ihanetin, senin bencillik asaletin. Yalan düzüşen kelimelerinle beslediğin sevginde soldurduğun heyecanlardır şimdi sana öfke kusan kadehler. Puşt bir aşkı pazarlık masasında kaybetmenin mutluluğunda dik durmayı cesaret sayan sen gerçekten sevemeyecek kadar korkaksın.
Sen tapınırken soysuz resimlerine, tanrı bildiğin şatafatın, kaybettiğin mutlulukların özlemine yaklaşıyorsun. Melek kokusu sinmiş ellerini kirletirken, acısı başkalarına ödetmenin sessiz hırsında içini kemiren dürüstlüğünle ağla, gerçekleri yaşamak nedir ancak o zaman anlarsın.
Şimdi öykü yazmalı, karabasanlarının korkularıyla ter kan içinde uyandığın gece yarılarının koyu sayfalarına seni avutacak mutlulukları anlatan, yazmalı silinmez yazıtlar kadar geçmişe bağlı geleceğe uzanan. Anlatmalı ve anlamalısın gerçeklerin gördüklerin değil yaşattıkların kadar acı olduğunu.
....
Zamanın cetvelinde imdir yakınlaşmamız, aşk konuşmuş geçmişin, ezberinden geçer gibi biliyorum. Yürümek istediğim zamanın akışında ellerine bağlanmışım, kült bir savunma değil bu apaçık gerçek sadece senin bildiğin, umursamazlık içerisinde tövbelediğin.
Mumya soğukluğunda yüreğinin tanrılara öykünmesi nafile, ok yayında durmaz. Geçmişinden verdiğin seslerin hepsinde kullandığın ucuz dilin seni nice renkli göstermesine kanmak elbette benim absürt yaşantımın acemiliğindendi. Alın yazısına virgül koyulmuyor. Sevginin yüküne aldırmadım ne koyduysa heybeme taşıdım, ağırlığında ezildikçe mutluluk saydım, güneşi gece kovaladım sabah yakaladım velhasıl…
El dilinden alıntılarla anlattığın her düşün, acının, mutluluğun sahtekarlığında, geçiyor zaman ve sonra akıyor edinmek istediğin güzel kimliğinin makyajlı o pis yüzünden.
Hak ettiğimiz yerlerde dolaşıyoruz…
Hak ettiğimiz yerde seveceğiz, ölür gibi...
AsevimLİ
YORUMLAR
Normalde uzun yazıları okumak haz vermiyor bana ama senin kalemin olduğu sürece uzun yazıları hep seveceğim üstad.
Ali Sevimli
Tebrikler Ali Sevimli, deneme deyince bu sitede Ali Sevimli okunur.
saygılar...
Ali Sevimli
"Alın yazısına virgül koyulmuyor"
Bu ve bunun gibi bir kaç cümle var ki çok etkili.
Yazının tamamı akıcı ve sağlam belirtmden geçersem sevimsiz bir tanımlama olurdu:))
Keşke seslendirseydin diyemeden de geçemeyeceğim...
Takdirimle ...