"Sana bir boyun atkısı gerek. Çünkü kış geldi."
Ben de herkes gibiyim ya da herkes benim gibi, bu ikisinin bir farkı var mı? Farkı olsa da bu farkın bana faydası olur mu bilemem. Renkleri ne kadar da çok sevsem, onlarsız nefes alamasam da bir ressamın paleti olmak er geç yoruyor insanı. Çünkü her geçen zamanla daha bir karışıyor, daha bir eskiyorsun. Tek bir an bile Zamana ait değilken, zamana dâhil olacağının çekincesi ağır ağır işliyor üzerine.
Ve bu dâhiliye kış mevsiminde üşümelerini artıyor mesela.
Güneşe kafa tutan bu soğukların, bir tek kendisi dışında herkes biliyor mevsimlere sıkışmış, geldiği gibi gidecek, geçecek olduğunu. Lakin yine de gökyüzünün şimdiki zamana hükmeden, şu soğuk kar rengi, göçebe hissiyatımı, üşümelerimi doruğa çıkarıyor. Öyle ki “Zaman” ile birebir konuşmak istiyorum. Ahşap, eski, denize bakan bir bankta yan yana oturup:
“ Çok acımasızsın, ben ne zaman hızlı akmanı istesem duruyor, ne zaman yavaşlamanı istesem su’yun akışına özeniyorsun” deyip onu suçlamak istiyorum.
Sonra ondan bir savunma bekliyorum. Beni teselli edecek, kendini mazur gösterecek cümleler kurmasını...
“Bak üşüyorum”
“Üşümen dışarıdaki soğuktan, onun da mı suçlusu benim?”
“ Yanılıyorsun geçen sene bu seneden daha az üşüyordum, her geçen sene azalıyor soğuğa direncim”
Derin bir iç çekiyor sonra güzel bir şiir mırıldanıyor:
"Sana bir boyun atkısı gerek. Çünkü kış geldi.
Ve sular bir uzun geçmişe hazırlanır. Nerdeyse.
Bir çocuk ölür. Bir kadın hastalanır. Odalar
bulutlanır.
Su içmekten. Uzak. Bir köfte kokusundan
İnsan
uzak
bir memleket havasından.
Belli belirsiz bir şeylerden utanır.
Yapışkan ve dayanıksız bir vidanın eşliğinde
Gece.
Hatırlarız bir günlerde üşümediklerimizi
Üşümeyeceklerimizi..."
Dinliyor ve ona:
“Sen yine de keşke; yılları aylara, ayları günlere, günleri saatlere bölmesen, çünkü ömrümü kronolojik olarak sıralamak istemiyorum. Hem William Saroyan boşuna mı demiş “Geçmiş hiç bir zaman ölmüyor. Hatta geçmiş, geçmiş bile değil.”diye, o vakit her bir günü alaycı bir takvim yaprağına dönüştürmek niye?” diyorum, her ne kadar bunun kuyuya taş atmak olduğunu bilsem de…
Hiç duymuyor gibi şiire devam ediyor…
“Bir kez daha söylüyorum üstümüze yağanları.
Uzun eski. Olumsuz. Güneşlere aykırı.
Haziran mintanları. Kopkoyu kent garları.
Alınıp götürülenler. Yerlerine konanlar.
Anladığımız ve.
Şaştıgımız kalabalıklar.”
Sinem Ilgın Omay
YORUMLAR
Sevgili Sinem.
Zaman diyeceğim yine...Evet, oldukça uzun bir zaman geçti seni bu sayfada görmeyeli. Özlemiştim yazılarını...Usta kalemini...Hoş geldin,
Çok haklısın, geçmiş geçmiyor, hatta geçmiş geçmiş de değil.
Yine farkını ortaya koyan çok güzel bir yazı kaleme almışsın..Tebrikler.
Selam ve sevgilerimle.
elimizde kalanlar
aklimizda yer edenler kar be nun...
Telden bu kadar :)
(( Seçil Nimet ))
Ya atkını al sar boynuna yada ben örüp göndereyim hemen en yünlüsünden....
Sevgimle Sinemcim...
geçmiş hiç bir zaman geçmez....şimdi şu an bile geçmiş oluyor... çok hoş bir yazı sağol usta saygılar
O qué
Teşekkür ederim bu güzel yorum için.
Saygılarımla daima...
Üzerinde düşünülesi bir yazı... 'Zaman'ın ısrarla büyük harfle yazılması onun aslında çok önemsendiğini mi gösterir yoksa bir birey olarak mı sesleniliyor zamana?
Ay,hafta,gün,... olmasa kafayı yerdik belki de..Ben yine de "iyi ki var" diyenlerdenim...
Güzel bir paylaşımdı...
O qué
İlk cümleniz için her ikisi de diyorum .
zamanı aylara yıllara haftalara bölme konusuna gelince muhakkak öyle benimki kuyuya taş atmaktan ibaret :)
Saygılarımla...
küsss
e o da güzel..
O qué
yok yok.
Sadece bazen sahiden istediğim bişeyi harflendirmiş oldum .
Evvela çok şükür nihayet..
Sonra bilmelisiniz ki uzaktan bakışlar ancak "aynı" gibi görür..-elbette zaman zaman bütüncül nazara da ihtiyacımız var-
Kendi adıma bu sayfanın hep bir farkı olduğunu hissederek okumaya geliyorum..bana / bize faydalı olanın size zarar olarak dönmesi garabet olur ki bu hususlardaki kaygınız bile önemli, değerli bir farktır.
Onca zaman sonra yazınızı bulmuşken yavaş yavaş, tekrar tekrar okumalı değil mi ya :)
Saygı, tebrik ve gönülden selamlar
O qué
Sayfamdaki varlığınız benim için hep mutluluk sebebi, bunu hiç unutmayın lütfen :)
Saygılarımla
M. Efruz Sermeda
Güzel,mahcup eden cevabınız için çok teşekkür ederim Sinem Hanım.
Kifayetsiz desteğim bir mutluluk sebebi olabilyorsa ne mutlu :)