- 1272 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Kızım Eylül'e
Kızım,
Sana bu satırları ben henüz yirmi bir yaşımdayken yazıyorum. Kime benzersin bilmiyorum. Hatta birgün doğar mısın onu bile bilmiyorum. Henüz beynimin ücra köşelerinde, sönmekte olan bir yıldızın üzerine yakıştırdığı sıfat gibi silik bir hayalsin sadece. O kadar erken yani sana bu satırlar.
Adın neden "Eylül" olacak bilmek istersin belki. Baban olacak adam bundan yaklaşık beş yıl önce Lösev’de gönüllü palyaçoluk yapardı. Çeşitli hastanelerde hayata 1-0, 2-0 yenik başlamış çocuklar için. Onlara moral olsun diye hediyeler dağıtır, şakalar yapardı. Boyalı suratıyla, kocaman kırmızı burnuyla. Onlara acıdığını belli etmeden, herşeye inat güler bir yüz ile. Orda tanıştığı henüz 8 yaşında bir kız çocuğuydu Eylül. Tanrım, o kadar tatlıydı ki. Gözleri, yüzü, dili. "Palyaço abi" deyişi. Hayatta her erkeğin "böyle bir kızım olsa" diyebileceği bir kız çocuğu. Ya da baban olacak adama öyle geldi. Eylül diğer çocukların arasından sıyrılırdı hemen. Babana göre dünyadaki masumiyetin vücut bulmuş haliydi. Allah’a -gençlik döneminin de verdiği cehalet ile- sanırım ilk kez o zaman isyan etti baban. "Allah’ım ne yaptı ki Eylül ona böyle bir hastalık verdin? Allah’ım adaletin böyle mi işliyor? Çalışma prensibin bu mu?"
Eylül’ü ilk palyaço etkinliğinden sonra düzensiz aralıklarla iki kez ziyaret etti baban. İkinci sefer de zaten tamamen saçları dökülmüştü artık. "Kötüye gidiyor" dedi gizliden bir ses. Ağladım, çok ağladım kızım. İşte o zaman karar verdi baban. Bir kızı olacaksa adı kesinlikle Eylül olacaktı. Eylül yaşamalıydı tüm benliğinde. Şimdi anladın mı kızım? Sana haksızlık yaptığını düşünme sakın babanın "Beni başkasının yerine koyup seviyor" deme sakın. Sen henüz cenin bile değilsin ama inan seni çok seviyor baban.
Üçüncü tekil şahısla anlattım sana bunları. Ama artık birinci tekile dönüşme vakti geldi sanırım. Hani derler ya; "kafamda kırk tilki dolaşıyor, kırkının da kuyruğu birbirine değmiyor" diye. Öyle işte. Kafamda sana dair, geleceğimize dair o kadar soru var ki. Öncelikle senin doğmana vesile olarak sana en büyük kötülüğü yapacağım diye düşünüyorum. Bu sahte dünyaya gerçek bir prenses edasıyla geleceksin önce, seni türlü oyunlarla eğlendirmeye çalışacağım, gece ağlamana uyanacağım sonra. Ben uykunun en derin yerindeyken epilepsi nöbeti gibi gece vakti ağlayacaksın. Bazen çok bunalacağım bu durumdan ama her seferinde yüzünü gördüğümde bu durumdan bunaldığım için kendime okkalı bir küfür edeceğim. Hastalandığında yatağının başında sabaha kadar gözümü kırpmadan bekleyeceğim sonra. Büyüyeceksin, çocukken sana çok güzel gelen hayat daha sonra canını yakmaya başlayacak. Nefretin tohumları yeşermeye başlayacak yavaş yavaş içinde. Bunu ilk kez herhangi bir kusurunda sana gülen sınıf arkadaşlarını gördüğünde fark edeceksin. Ama sen onların herhangi bir kusurunda gülmeyecek kadar asil olacaksın. İyi bir dinleyici olacaksın. Arkadaşlarının derdine ve sevincine ortak olmayı öğreteceğim sana. Daha sonra bu arkadaşların seni başkalarına tercih edecek. Bazen yalnız kalacaksın. Bazen sana bunları öğrettiğim içinde nefret edeceksin benden.
Dünyanın düşlediğin gibi bir yer olmadığını keşfetmen senin lise yıllarına denk gelecek. Birgün çok sinirli, hayata küsmüş gibi olacaksın, birgün çok neşeli. Her iki durumda da yanında olan arkadaşların senin gerçek arkadaşların olacak. Aşkı tanıyacaksın bu dönemde. Yalanı tanıyacaksın. İhaneti tanıyacaksın. Bazen heyecandan sabaha kadar uyumadığın günler olacak. Bazen ağlamaktan yorulduğun günlerin. Ama ben hep senin yanında olacağım. Söz veriyorum.
Lisenin son yılı kariyerle ilgili düşüncelerle geçecek. Sonra düşlediğin bölüme giremeyeceksin. Çünkü hayat seni farklı bir yere savurmuş olacak. "Hayırlısı buymuş" demeyi öğreneceksin. Daha sonraları bu cümleyi çok sık kurduğunu farkedeceksin. Hayatta birçok şeyin istediğin gibi olmadığını, yanlış insanlara güvenip, yanlış erkeklere aşık olduğunu keşfettiğinde kendine de kızmayı öğrenmiş olacaksın. Ama her seferinde benim prensesim biraz daha donanımlı, biraz daha tecrübeli olacak. Tabi biraz daha nefretle dolacaksın. Benden utandığın zamanlar da olacak elbette. "Neden böyle bir babam var" diye isyan edeceksin bazen. Birgün benden uzaklaşma fikri cazip gelecek ve uzaklaşacaksın.
Daha sonra diye devam ettiğim cümleler burada bitiyor. Çünkü bundan sonra ben yanında olamayacağım. Seni çok uzaklardan seyredeceğim. Artık hayatı öğrendiğinde, dünyanın beş para etmez insanlarla dolu bir cehennem olduğunu farkettiğinde "keşke doğmasaydım" diye düşüneceksin. Sonra benden daha fazla nefret edeceksin. Daha önceleri sık sık geldiğin mezarıma artık bayramdan bayrama geleceksin. Sonra tamamen unutacaksın.
Prensesim, herhangi bir başarında insanlar seni takdir ederken "bunu rahmetli babam için yaptım" türevi bir cümle hiç çıkmayacak dudaklarından biliyorum. Daha önce bahsettiğim gibi senin dünyaya gelmene vesile olarak sana büyük bir kötülük yapmış oldum veya olacağım. Ama inan seni benden fazla seven de hiç çıkmayacak bu dünyada.
İmza : Baban olacak adam.