- 493 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
paragraf vı
Paragraf….
IV
Gün batımının bu kasabaya getirdiği sıradan suskunluklarının arasından yürürken Karen, etrafın deli gözlerle kendisine baktığını umursamadan, gözlerini eski yıkılmış kilisenin yıllanmış kırık haçına çevirmişti.
Çocukluğunda her gittiğinde o kiliseye, gözlerini tavana çakıp,o, çıplak tenli, beyaz kanatlı çocukların yanında oyun oynamak istediği çok olmuştu. Karen’in düşlere dalarak tılsımlı rüyalara gittiğini gören yaşlı Rahip Martin, o gün onun kulağına onların melek olduğunu fısıldamıştı.
O günden sonra hep kilisenin dışında durup, içindeki çocukluk arkadaşlarını hayal etmek için bu saatler uğramaya başlamıştı.
Aradan geçen onca zamandan sonra en çokta eski kilisenin mezarlığına gidip, Rahip Martin’in iskeletinden arta kalan cevizden yapılmış tabutun üstündeki toprağa, içindekileri haykırarak, kendisine yol göstermesi için, düşlerine girip birkaç söz söylemesini hep dualarla beklemişti.
Karen kendisi için ritüel yaptığı dualardı bunlar.
Sonunda ceplerine doldurduğu birkaç avuç toprağı, rahibin yattığı mezara ekleyip uzaklaşırken, elindeki kandille yeni gelen iki rahip, her zaman ki gibi Karen’i izlemişti. Karen kendini izleyenlerin gölgelerini umursamadan, kirpiklerinden süzülenleri silmeden, sırtını onlara çevirip, eski kilisenin mezarlığının paslı kapısından ayrıldığı esnada cebindeki Rahip Martin’in verdiği tespihe dokunmuştu…
V
Akşamın karanlığı onun yürüyen gölgesini ne kadar saklamaya çalışsa da birkaç soluk yüzlü sokak lambası onun gölgesinden arta kalan adımlarından kaldırımlara yankılanan ayak seslerini ölü ruhların kulaklarına fısıldıyordu.
Evine varıp ince bir mum yaktığında daha gecenin ilk saatleri sayılırdı.Duvarda pili sökülmüş saatlerin tıkırtı çıkarması, ya da bir gök gürültüsünden öncesi bir şimşek bile bu kadar sakin susamazdı, yaktığı mum kadar.
Güvelenmiş koltuğun döşemesine oturup, pencereden dışarı bakışlarını salıp bıraktığında iki omzuna birden bir ağırlık daha çökmüştü. Ayağa kalkıp kırışık saçlarını dışarı salıverirken, kasabanın ateşböceği gibi yanıp sönen kentin sokaklarını aydınlatan sokak lambalarına da göz atmıştı.
VI
Tekrar yerine oturduğunda diğer cebindekileri birer birer sehpaya dizdi.Başını kaldırıp düz tavana baktığında, eski kilisenin kubbesindeki eğik bir tavana yapışık, kanatlı o çocukluk arkadaşlarının görüntüsü düşmüştü gözlerine…Sanki gerçek gibiydi…
İrkilip kendine geldiğinde sayıklayan rüyalarından geriye, ısınmak için bir kelebek pencereden içeri girip yaktığı mumun etrafına döndüğünü gördü.Kendine benzetti bir ara onu. Ayağa kalkıp pencere kenarına doğru yürürken, yine o fısıltılı melodi dudaklarından çıkıp, önce duvarlara çarptı sonra pencerenin dış pervazlarına.
Sarı kanatlı bir kelebek halen bir mum alevinde ısınmaya çalışırken, şeytanın ıslığı sessiz sokakların tenhalığını fırsat bilerek, kol geziniyordu. Eski kilisenin suskun kalmış çanı halen karanlığın tüm bulanıklığındaki fısıltıları boş içine doldurmaya çalışıyordu….Karen ertesi gün yeniden gideceği yerde tırnaklarına saplanacak sızıyı hiç düşünmese de oraya sabahın il şafak vakti gitmek için sabırsızdı…..