- 914 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
SİYASETTE KÜRT MODASI
Ülkemizin geri kalmışlığının en açık kanıtıdır seçim öncelerinde iktidarların yaptıkları ve iktidar adaylarının vaat ettikleri, aslında sonuçta tüm ülkenin geleceğine zarar veren saçma sapan uygulamalar.
’ Onlar kaç vermişse ben beş fazlasını vereceğim !’ deyip alkış alan meşhur siyasetçimiz, seçim öncesi adli ve mali af çıkarıp dürüst, namuslu vatandaşı enayi yerine koyanlar.
Yıllar önce çıkarılan bir Bağkur affı ile , yıllarca hiç Bağkur’a müracaat bile etmeyip, beş kuruş prim ödemeyenler, hiç faizsiz, taksitle komik paralar ödeyip kısa sürede emekli edildiler bu ülkede. Sonrasında Bağkur batacak duruma geldi.
Yine seçim önceleri dağıtılan sözde çiftçi ve esnaf kredilerinin önemli bir kısmı bu işlerle hiç ilgisi olmayan ve geri ödemeyeceği yenilen ekmek gibi bilinen insanlara verilerek Ziraat ve Halk Bankaları adeta yağmalattırıldı.
Bir ara kaçak konutlara, gecekondulara, iskânı olmayan binalara alt yapı, hatta telefon bile bağlayan devlet görevlilerine beş yıla kadar hapis cezası getiren bir kanun çıkartıldı. O kanun da bir seçim öncesi kaldırılıp geçmişe dönük af bile çıkartıldı.
Belediyeler gecekondulaşmaya, arsa ve hatta orman işgallerine, katliamlara bile göz yumdular seçim uğruna. Kaçak yapılarda her fazladan kat çıkılmasına açık bir tarife uyguladı belediyeler. Şimdi bu kaçak yapılara af çıkartmayı ne kadar çok isteseler de içinden çıkamıyorlar.
Benim şu anda aklıma gelenler bunlar. Eminim ki şu anda hepinizin aklına kaç tanesi daha geliyor.
Bunlardan hangisi gelişmiş bir ülkede yapılabilir ?
’ Yumurta mı tavuktan çıkmış yoksa tavuk mu yumurtadan ’ sözünden başka da bir izahı olmayan Kürt meselesi yıllardır ülkemize de insanlarımıza da çok şey kaybettirdi. Kazanan asla olmadı ve olmayacaktır da !
Kürt meselesinin çözümü asla Özgür Kürdistan falan olamaz. Aklî selim Kürt vatandaşlar bunun farkında olup da ülkede gerçek demokrasinin gerçekleşmesi için ve bu uğurda mücadele eden güçlerle birlikte olsalardı , gerçek demokrasilerde etnik kıyımın, sömürünün, asimilasyonun , yasaklamaların zaten olamayacağını görüp çok daha kazançlı çıkacaklardı.
Kürtler etnik milliyetçilik yerine, birlikte, demokrasi içinde yaşamayı seçselerdi, bu mücadele belli ölçülerde olsa da, şu anda kazanılmış olabilirdi.
Bakın gelişmiş ülkelere ; hangisinde asimilasyon, etnik kıyımcılık, ayrımcılık, yasaklamalar var ? İstisnalara takılmayın lütfen.
Mevcut iktidarı takip ediyoruz birlikte. Her seçim öncesi dağıtmalar, yardımlar, aflar ve vaatler. Halkımız da bu yapılanlara ve vaatlere kayıtsız kalmayıp tam destek vermeye devam ediyor. Onlar da bu işi ticari kurallara göre uygulamaya devam ediyor.
’İktisat na ahlâkidir ’ der İktisat kitaplarında. Açıklamasında da - bizzat o kitabın yazarı hocamdan dinlediğim şekilde - ticaret mutlaka kazanmak için yapılır ve bu uğurda ahlâkî kurallara uymak gerekmez. Yani siz, müşterilerinizin istedikleri hizmeti vermeli ve onlaraın taleplerine göre arzınızı şekillendirmelisiniz. ’ Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz ’ gibi yani.
İşte bizimkiler de halk neye prim veriyorsa onu sunuyorlar. Çok da iyi beceriyorlar bu işi doğrusu. O yüzden de ülkenin son yıllarına hatta geleceğine damga vurmaya devam ediyorlar.
Şimdi sahnede Kürt oyunu var. Üst üste üç yılda yapılacak ve ülkenin tüm geleceğini belirleyecek seçimlerde mutlaka başarılı olmak için akla izana sığmayan icraatler ve vaatler var akıllarında.
Kürt meselesinin çözümünden söz ediyorlar. Bu aslında çok tehlikeli bir kumar onlar için. Siyaseten bitmelerine sebep olabileceğini bizzat kendi teorisyenleri, danışmanları hatırlatıyor. Bu yüzden de arada bir geri adım atmak zorunda kalıyorlar.
Borsa rekor üzerine rekorlar kırıyor. Ülkenin notu dışarıya karşı gerçekten de olumlu. Devlet güçleniyor. Fakat durumu günden güne iyiye giden belli bir kesim. Ülkeyi yöneten de onlar zaten. Onların durumu güçlendiği için devlet de güçlenmiş görünüyor. Oysa halkın çoğunluğunun alım gücü her geçen düşmekte, yine bu kesimin borç ve batak durumu gün geçtikçe artmakta.
İnsanların çoğunluğu borç batağında. Yani gelir adaleti yok. Güçlü devletin güçlü zenginleri ve gittikçe yoksullaşan geniş halk kesimleri var.
Halkın geçim durumu bir tarafa atılmış, ’ Nasıl olsa seçim zamanı yapılan sosyal yardımlarla onları hallederiz !’ ziniyetiyle, tüm ağırlık Kürt sorununa verilmiş. Öyle ki, sanki ülkenin başka bir sorunu kalmamış gibi.
PKK’nın silâh bırakmasından söz ediliyor. Bu nasıl olacak ? Bence çok zor. En büyük olasılık, bu güne kadar olduğu gibi, verilecek gizli tavizlerin karşılığında seçim önceleri bir süreliğine eylemsizlik kararı almaları. Bu güne kadar böyle bir şey olmadığını iddia edecek kadar fanatik değilsiniz herhalde !
PKK, gerçekte kesinlikle Kürt halkının bağımsızlığı, refahı, mutluluğu için falan mücadele etmiyor. Onlarınki de iktidar mücadelesi. Özerk ya da Bağımsız bir Kürdistan’da yönetimi ele geçirip saltanattan pay almaktan başka bir şey değil. Bizimkilerin siyaseten verdiği mücadelenin bir örneğini onlar silâhla, dağda veriyorlar. Bakınız Kuzey Kürdistan’daki Barzani saltanatına. Barzani şu anda çok zengin. Tüm destekleri, kaynakları kendi sülâlesine aktarmış. Halk ne alemde acaba ?
Bu yüzdendir ki ; Kürtlere ne kadar hak verilirse verilsin, Özerklik ya da Bağımsızlık verilmedikçe, yani kendilerine saltanat yolu açılmadıkça PKK’nın silâh bırakması, kendini lağvetmesi mümkün değildir.
Kürt halkı aslında ne ister ? Eşit yurttaşlık, kültürel haklar, anadil özgürlüğü..
Atatürk bunları vermemiş miydi ? Hangi kanunumuzda Kürtlerin ikinci sınıf vatandaş olduğu yazılı ? Hangi okul, devlet dairesi,iş yeri Kürt olduğu için yurttaşlarımızı dışlayabilir ?
Peki buna rağmen isyanlar neden çıktı ? Yasaklar neden getirildi ?
Saltanatları sona eren ağalar, şıhlar ve PKK gibiler yüzünden çıktı o isyanların tümü ! Onlar kışkırttılar halkı ve bu güne kadar yapılanlara , kaybedilenlere sebep oldular.
Ne devlet ne de ordu, asla Kürt düşmanı olamaz. Hiç bir şey sebepsiz olmadı. Aslında bunu tartışmanın bu saatten sonra bir yararı da yok. ’ Yumurta tavuktan da çıkar, tavuk yumurtadan da !’
Bu iktidar bir genel af çıkartabilse bile PKK bitmez. Sadece geçici bir süre eylemsizlik olabilir bunun karşılığında. Kaldı ki af da çok zor, çünkü tabanında çok oy kaybeder.
Özerkik verilebilir mi ? Açık bir özerklik verilemese de yeni anayasa ile dolaylı olarak başkanlık ve eyalet sistemi getirildiğinde bu mümkün olabilir. İşte Kürtlere üstü kapalı olarak vaat edilen ve onları umutlanmaya sevk edebilen en önemli seçenek budur. Direkt bağımsızlığın zaten arzu edilen bir seçenek olmadığı ve Özerkliğin de Bağımsızlığın ilk ayağı olduğu zaten herkesin ve onların da bildiği bir şeydir.
Yeni anayasa ve başkanlık sistemi ile gerçekten bu işi çözmüş gibi görünebilirler. Bu işin bir kısmı yerel seçim öncesi, bir kısmı Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi, sonrası da genel seçimler sonrası olabilir.
Bu durumda olası gibi görünen bu işin bir de yarım kalma olasılığı var. Sırf kendi tabanından hatta içinden bile bölünme olasılıklarını göz ardı etmemek gerekiyor. Yarım kaldığında da bu işin yargı yolu var. Balyoz ve Ergenekon’dan çok daha ağır yargılanma ve cezalarla baş başa kalmaları da olmayacak işler değil.
Bunlara göz yummayacak, bu uğurda elinden geleni yapacak, hatta kanının son damlasına kadar savaşmayı bile göze alacak , sayıları azımsanmayacak bir de çoğunluk var karşılarında. Yani ne kadar mümkün görünse de , tereyağından kıl çeker kadar kolay olmayacak bu iş.
Bu konuda iktidara söyleyecek hiç bir sözüm yok. Çünkü onlar kökenlerinden kalma ticari zihniyetle, ticaretin kurallarına göre siyaset yapmaya kararlı görünüyorlar. Yani, kazanmak için her yol mübah onlara göre.
Kürt asıllı yurttaşlarımıza söyleyecek bir kaç sözüm olabilir : Lütfen duygularınızdan çok aklınızla, mantığınızla düşünün. Yapılanların sorumlusunu karşılıklı olarak tartışmaktan vaz geçelim. Geçmişin hesabını görmeye kalkarsak eğer, iki taraf da zararlı çıkar, düşmanlık artar, kan dökülmeye devam eder. Bunun da sadece düşmanlarımızı sevindireceği açıktır.
Uğruna, Atatürk’ün yanında, omuz omuza savaşıp, vurulup şehit olduklarında koyun koyuna yatan dedelerimizin savaşarak bize armağan ettikleri bu güzelim vatanda, tüm zalimlere, sömürücülere, eşkiyalara, demokrasi ve halk düşmanlarına, kendi saltanatları uğruna bizi birbirimize kırdırtan kan emicilere karşı birlikte mücadele edelim.
Ancak ortak mücadele sonunda ülkedeki vahşeti, sömürüyü bitirebilir, gerçek demokrasiyi inşa edebilir ve hakça, kardeşçe, adilce, insanca birlikte yaşayabiliriz.
Bölünme Kürt halkına asla mutluluk getiremez. Aksine etrafı düşmanlarla çevrili topraklarda sözde bağımsızlığın kimseye yararı olmaz. İran, Irak, Suriye’de Araplar ve Türklerle düşman olarak nasıl yaşayabilirsiniz ?
Yazımın sonunda madalyonun diğer yüzünü de hatırlatmak istiyorum. PKK’nın kurucuları arasında bulunan ve yıllardır yöneten, Türk düşmanlığını körükleyen Ermeniler, PKK’nın silâh bırakmasına engel olamasalar bile, düşmanlıklarından asla vaz geçmeyip, başka bir örgüt altında da olsa düşmanlıklarını sürdüreceklerdir.
Son zamanlarda yeniden kendini göstermeye başlayan DHKP-C, ya PKK’nın yerine Ermenilerin yeni taşeronluğuna ya da muhtemel bir Özerk Kürdistan’da yönetimde söz sahibi olma çabasına soyunmuş olabilir.
Fikret TEZAL
YORUMLAR
Değerli arkadaşım.
Bu konu ile ilgili ben de bir şeyler yazacaktım ama sen her şeyi yazmışsın.
Benim yazmayı düşündüğüm şey şuydu: Son zamanlarda Apo denilen piçi sevimli gösterme modası bile başladı..Neymiş efendim Apo beş vakit namazında niyazında bir adammış..Ulan köpekler..Diyelim ki doğru 30 senedir bilinmiyordu da şimdi yapıldı bu keşif. Ne yapmaya çalışıyorsunuz..Dindar halka beş vakit namaz yutturmasıyla o iti sevimli gösterip sonra da salıvermek mi derdiniz..Yazacaktım...Bol küfürlü bir yazı olacağı için yazmadım. Malum benim zemberek boşalınca kendimi tutamıyorum...Ne varsa dümdüz gidiyor.
Güzel ve anlamlı bir yazı olmuş. İnşallah küt vatandaşklar da anlar..
Selam ve saygılarımla