- 1854 Okunma
- 17 Yorum
- 1 Beğeni
İstasyon
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
O gece pencereden bakarken dönemeçte bir araba gördüm. Farları yanıp sönüyordu. Odamdan dışarı çıktım. Merak etmiştim. Belki de yardıma ihtiyacı olan biridir diye düşündüm. Arabanın yanına gittiğimde, orada kimsenin olmadığını fark ederek sağa sola bakındım. Gözüm dönemecin yanından tepeye doğru tırmanan birine takıldı. Peşine takılıp yavaşça yokuş yukarıya yürümeye başladım. Onun erkek olduğunu düşündüm. Aramızdaki mesafe azalmıştı. Dolunay ışığında beline kadar inen uzun siyah saçlı kadını görünce şaşırdım.
Gecenin bu saatinde, ıssız yerde ne aradığını, neden buraya çıktığını merak ettim. Tepedeki düzlükte durup etrafına bakındı . Çantasından fotoğraf makinesini alarak vadiyi ve dolunayı çekmeye başladı. Arkası dönüktü. Ona seslenip rahatsız etmek istemedim.
Sessizce kayanın arkasından onu izledim. Bir ara yüzünü bana doğru döndü. Hayatımda o kadar güzel bir kadın gördüğümü hatırlamıyorum. Beni görmemişti. Büyülendiğimi itiraf ediyorum. Her deklanşöre bastığında yüzünde güzel bir gülümseme vardı. Çekmediği tek bir kare yok gibiydi. Mutlu ve neşeli görünüyordu. Bir sorun olmadığını düşündüm ve istasyona geri dönmeye karar verdim.
Bir kaç adım atmıştım ki ayağımın altındaki küçük taşlarla toprağın kaydığını hissettim. Yuvarlanmaya başladım. Dizim kanadı. Canım çok acıdı.
Ellerimle yüzümü kapadım. Dolunay sanki ortadan kayboldu. Ağladım.
Evet, yuvarlandığım yerde bir süre öyle kaldım. Parmaklarımın arasından sızan ışıkla kendime geldim. Ellerimi yüzümden çekip yeniden göğe baktım. Dolunay eskisi gibi parlıyordu. Geri dönüp kadını uyarmaya karar verdim. İnişte dikkat etmesini söyleyecektim.
Düzlüğe çıktığımda yoktu. Sağıma soluma bakındım. Aşağıya uçuruma, kayaların arkasına, her yeri aradım ama fotoğraf çeken kadını bulamadım. Ortadan kaybolmuştu. Tepeden aşağıya yürüyerek arabanın yanına geldim. Farlar hala yanıp sönüyordu. İstasyona yöneldim. Orada da yoktu.
Ne demiştiniz Maria mı? Adını sormadım. Hiç konuşmadım. Kaybolmasının benimle ne alakası olabilir. İnsanların hayatına girmiyorum. Onları rahatsız etmiyorum. Onlar gelip benim istasyonumda konuk oluyorlar. Onlara yardımcı olduğum zaman mutlu oluyorum. İşim bu. Burayı sevip sevmediğimi mi soruyorsunuz, evet seviyorum. Bir yere gitmeyi düşünmedim. Kadının nereye gittiğini bilmiyorum.
Temmuzun ikinci haftası, güzel bir dolunay gecesini izlemek için öylesine bakınıyordum. Uzaktan bir arabanın yaklaştığını gördüm. Uzun farlarını yakmıştı. Son sürat gelip istasyona girdi. Neredeyse ezilecektim. Bağırmak için başımı arabanın ön camına yaklaştırdım. Arabada yalnız bir kadın vardı. Kapıyı açıp arabadan dışarı çıktı.
Üzerinde ince gömlek, kısa etek ve ayağında kırmızı rugan ayakkabıları vardı. Kısılmış ses tonu ile benimle konuştu.
‘’Afedersiniz bayım, hızlı araba kullandığımın farkındayım ama arabanın kliması bozuldu. Hastayım ve ısınamıyorum, rica etsem ilgilenir misiniz’’ dedi.
Hayatımda hiç klima tamir etmedim. Arabalardan hiç anlamam, sadece benzinleri bitince doldurmayı bilirim. Müşteri ne kadar benzin isterse o kadar koyar yollarına devam etmelerini sağlarım. Kadının yüzüne baktım. Hava soğuk değildi.
‘’Üzgünüm, klima tamirinden anlamam’’ dedim. ‘’
Öksürüyordu.
‘’ Çok üşüyorum, böyle yola devam etmem imkânsız. Kalabileceğim bir yeriniz var mı?’’
‘’ Çok üşüdüğünüz belli oluyor, titriyorsunuz bayan, arzu ederseniz burada kalabilirsiniz. Sizin için sobaya bir kaç odun atarım ısınırsınız…’’
"Peki‘’ dedi.
"Rahat olun bayan, isterseniz uyuyup bir güzel dinlenin, ben pencere kenarında sandalyede uyurum. Benim için sorun olmaz‘’ dedim.
Bir kedi gibi sobanın kenarına kıvrıldı. Ayakkabılarını çıkarıp kenara koydu. Çantasından sigara paketini alıp bir sigara bana uzattı. Bir tane de pembe rujlu dudağının arasına sıkıştırdı ve benim yakmamı bekledi. Önce onun sigarasını yaktım. Dumanını uzun uzun içine çekerek yüzüme üfledi.
‘’ Öksürüyorsunuz bayan sigara içmeseniz iyi olur.’’
Bana aldırmadı. Bir süre boş boş yüzüme bakarak konuşmaya başladı.
‘’ Siz’’ dedi. "Adınız nedir?’’
Bir kadının adımı soruşu hoşuma gitmişti. Çekingen biri sayılırım. Buralar ıssız yerler, her gece beş veya yedi arabanın geçtiği bir yerde insanlarla konuşma sansım pek olmuyor. Bazıları istasyona uğramadan geçer. Bazıları ihtiyaçlarını gidermek için uğrarlar. Pek konuşmazlar, paralarını ödeyip yollarına devam ederler.
Kısa bir sessizlikten sonra .
‘’ Salvatore, Salvatore Este…’’ dedim.
‘’ Ben de Teodora.’’ dedi.
Ona battaniye verdim. Sıkı sıkı sarıldı. Bir bebek gibi uyudu. Sırtı bana dönüktü. Sıcaktan terlemiştim. Bir bebek gibi uyuduğunu neden söyledim. Hayır, aslında bir bebek gibi uyumadı. Ben öyle olmasını istedim. İç çekişleri canımı acıtıyordu. Bir kadının iç çekişi bana her zaman dokunaklı gelmiştir.
Teodora sabaha kadar sayıkladı.
‘’Anne, en temiz dönüşlerim hep sana.’’
Böyle bir şey diyordu. İçim acıdı, sanki uzun karanlık bir yolda yürüyordu. Hiç bilmediği sokaklardan geçip ayaklarına, kırmızı ruganlara bakıp içindeki hayvanları kaldırım taşlarına kusuyordu. Neden kustuğunu düşündüm. Kusmasını istedim. Belki de hiç kusmuyordu.
Sabah uyandığımda onu göremedim. Arabası dışarıda duruyordu. Belki de Maria gibi yoldan geçen bir arabaya binip gitmişti.
Biraz soluk almama izin verin lütfen. Teodora’nın gidişinden bir gün sonra dışarıda uyumaya karar verdim. Bu sivrisinek vızıltısına hiç tahammül edemiyorum. Işığın önünde dönüp durdular. Saat kaçtı düşünmem lazım. Sanırım üç gibiydi. Öyle bakınıyordum. Uzaktan bir arabanın yaklaştığını gördüm. İstasyona girmedi. Yolun kenarında durarak farlarını söndürdü. Arabadakilerin hayatları beni ilgilendirmiyordu, sadece şoföre çay ikram etmek istedim. Bir bardak çay alarak kırmızı tıra doğru adımladım.
Arabanın içinden iniltili sesler geliyordu.
Şoförün yalnız olmadığını anladım. Arabada bir kadınla sevişiyor gibiydi . Utanarak geriye dönmüştüm ki kadının bana camdan baktığını gördüm.
Dolunay ışığında kadının gözleri parlıyordu.
İçimden sineklere küfür ettim. Perdeyi sıkı sıkı kapatıp uyudum. Neler olduğunu inanın bilmiyorum. Sabah uyandığımda tır aynı yerdeydi. Kapısı açıktı. Elleri aşağıya sarkan birini gördüm. Ona doğru koşmaya başladım. Gövdesi parçalanmış yer kan gölüne dönmüştü. Ayaklarım kana bulaştı. Adamı ellerinden tutup toprağın üzerine yatırdım.Yanında kimse yoktu.
lacivertiğnedenlik
YORUMLAR
Otostopçuları asla arabanıza almayın ve terk edilmiş yollardaki istasyonlardan işiniz biter bitmez ayrılın.Genelde korku hikayelerinde ikisi karşı taraf için tehlikelidir ama burda Salvatore ile birilkte biz ters köşe oluyoruz hikaye biterken bize bıraktığı soru işaretleri ile...Theodoranın hikayesini merak ediyoruz kimbilir belkide haklı bile bulacağız yaptığını ya da karşımızda hiç tahmin edemediğimiz ruhunu karanlığa teslim etmiş belki yaptığından zevk bile alan masum,güzel bakan bir seri sapık var galiba hiç bir zaman bilemeyeceğiz gerçeği...???
lacivertiğnedenlik
Herkesin farklı olmaya çalıştığı yerde farklı olmaya çalışmak sıradanlıktır. O zaman farklı olmaya çalışanların arasında sıradan kalmak fark yaratmaktır. Görselin boyalarıyla oynamak onun net çizgisiz bırakır ve netlik anlaşılırlılığı artırır. Bu bağlamda yaptım oldu en güzel cevaptır. Okurken içinde kalamadığım yazılar sonuçsuz bırakıyor beklentilerimi. Kendimce.
Dikkat çekici tebrik ederim...
Tam konuya konsantre olmuşken, yüzünün desenini alırken, astarını dışına çeviriyorsun, sen bunu hep yapıyorsun : )
Düştüğüm yerden kalkıyorum ve ben de etrafı bıraktığım gibi bulamıyorum. Temmuz ayında soba yakıyor, kan ter içinde bırakıyorsun. Laci; sen bize neler yapıyorsun? : )
Anasayfayı süsleyen bu sürükleyici öykünün kalemini gönülden kutlarım.
lacivertiğnedenlik
Teşekkürler
Zeynep Süberk
Dağ nerde?
Yandı bitti kül olduuuuuuu :)
Ben de o kadınların hangi köşeden çıkacağını merakla bekliyorum : )
Zaten üşümüştüm, daha da ısınmam sanırım:)
Tebrik ederim sevgili toprağım. Nefes nefese koşan, sürükleyici bir hikaye olmuş.
Sevgilerimle.
lacivertiğnedenlik
Teşekkürler toprağım.
bir sağ bir sol okuyucu nakavt....bunu herkes yapamaz....kalemin kaviliğini çok iyi biliyoruz .....hakettiği yerde saygılar
lacivertiğnedenlik
eyvallah.
Senin bu sıradışı, metaforik hikayelerini severim yaaa...
Dolunayda fotoğraf çekmek istedim ... :)
lacivertiğnedenlik
Temmuz'un ikinci haftası, açık gökyüzü, sivrisinekler ve bunların karşısında odun atılmaya hazır soba. Öte yandan isimler hispanik, sanki Güney Amerika'yı (yani Güney yarımküreyi) işaret eder gibi. Ama pompacı yabancıya çay sunmaya eğilimli. Güney Amerika ve çay? Öykünün detayları da anlatıcı gibi sizi bir oraya, bir buraya yönlendiriyor.
Salvatore bir Norman Bates havası verse de ben onu Eco'nun Salvatore'sine yakın hissettim. Saygılarımla.
lacivertiğnedenlik
Hispanik isimler, olabilir,pekala başka yerde yaşıyor olabilirler.İtalyan biliyorum bu isimleri.
Çok teşekkürler sayın İlhan.Saygımla.