GEÇ GELEN SADET !
Nerden bileceksiniz?
Ben bile bilemem, oradaki "bile" den maksat bu öyküyü anlattığım halde bu güzel Rus hatunun tanımadığımı vurgulamaktır bilesiniz.
Ben sadece Alibeyköy Pazar içinde bir mahalle kahvesinde bana ısmarlanan kaçak katkılı demli ve ağzıma buruk tat veren çayı içmek ve anlatılanı dinlemekten ibarettir.
Ne anlatılanlara ne de masada oynana okeye yanımda oturan dişlerini evde unutmuş amca gibi müdahalede bulundum.
Sadece dinledim ve kaydettim hafızama.
Gülünecek yerde herkesle güldüm, dugulanacak yerde duygulandım, ağlanacak yerde gözlerini silip ağlamış gibi yaptım.
Yok, ağlamak derken gülmekten ağlamak demek istedim, yoksa anlatılan hikâyenin ağlanacak bir tarafı yok.
En azından ben bulamadım. Ama çıkar okuyuculardan biri ağlarsa ona da bir şey söyleyemem. Fakat merak ederim neresinde neden ağladı?
Benim karşımda oturan adamın eli iyi olmalı ki, ikide bir karşısındaki şişman adama kaş göz işaretleri yapıyor.
Çenesini oynatıyor, yerden taş çekerken ani hareketler yapıp heyecanlı davranıyor.
Şişman adam sakin oynuyor.
Rıza baba ile Önder kaş göz işareti yapan adama endişeli gözlerle bakıp, gözlerini kaçırtıyorlar.
Masanın yanında oturan (dişlerini evde unutan adam) oyundaymışçasına heyecanlı, oynanan taşların biriymiş gibi, bir çekiliyor, bir atılıyor, bazen istekaya diziliyor, bazen de boş taş olup tahtanın kenarında bekliyor sanki.
Ağzı da durmuyor “hay senin kırmızı ikilini s…m” diyor. Tek taşa çeken biteceği taşı çekemedi mi “elinin ayarını s…m” diyor. Konusunda uzmanlaşmış yaşlı beyin söylediklerini, daha doğrusu küfürlerini başını sallayıp destekliyor oyundakiler, işin kompetanı o ya, nereye ne konulacak biliyor.
Önder bir ara kahvenin burun kemiklerini çökerten kokularıyla aklımdan çıkmayacak mekânlara eklenen tuvaletine giden adamın arkasından diğerlerinin gözlerinden onay dilenen bakışlarıyla “ kodumun yengeci aklın varsa kendine sakla, bir karıya sahip olama gel burada oyuna musallat ol” diyor, fakat bir yandan da tuvaletin olduğu tarafa göz atıyor.
Yaşlı adam elleri ıslak sallanarak gelip masanın kenarındaki yerine oturuyor.
Başlıyor tuvaletteyken yapamadığı küfürleri sıralayıp arayı kapatmaya.
Yaşlı adam DDY den emekli baş makinist.
Emekli maaşı iki külfet bakar diyorlar. Doğrudur.
Fakat yaşlı adam işten güçten bir ömür evlilik yapamamış, emekli olunca da her şeyden emekli olduğunu zannettiklerinden ihtiyaç hanesinde “cinsellik” tahminleri yapılmadığından kardeşleri adamın her şeyden emekli olduğuna kanaat getirip memlekete dönmüşler.
Fakat adam içinde kabaran duygularını doyurabilmek için bir takım faaliyetler içerisine girmek mecburiyetinde kalmış. Bu organizasyonlar tecrübe ister yoksa hem maddi hem manevi ziyana sebep olur ki buna bir de duyulması halinde eklenen dedikoduları düşünürsek neticede ortaya çıkacak “facia” zararı karından yüz kat büyük sıkıntılara sebebiyet verir.
İlk atak Taksim civarında bir “birahane” de cereyan eder. Amca karşısında oturan sülün gibi genç bayanın dudaklarındaki kırmızılığa kendini kaptırınca “armudun sapı, üzümün çöpü” derken kedini Cihangirde rutubet ve alkol kokulu bir odada çırılçıplak halde bulan polislere “S…m parasını, şövalye yüzüğünü, aman kimse duymasın da” diye tembih edip baş komisere karakolun ihtiyacı olan televizyon sözü verince kayıtlara geçmeden ilk facia atlatılmış olur.
O geceden hatıra olarak kalçasına yapılan eşek figürlü dövme olduğu söylenir ,fakat bana görmek nasip olmadı.
İkinci “taarruz” resmi harcını yatırmış, vergisini veren,işyeri açma ve çalıştırma ruhsatı mevcut bir müessesede cereyan eder. Tekaüt adam ücreti mukabilinde söz konusu işyerine başvurup icraatta bulunmak için kapısında kendisi gibi yaşlı bir zatın” geç amca geç” ikazlarıyla renkli camının üzerinde erotik resimler süslü kapıdan içeri girince kahvaltı yapan bayanların “ az bekle de karnımızı doyuralım” ricasını kırmayıp girişteki bekleme salonunda oturur. O sırada mahallenin kopillerinden Fuat da bir iş için o civardan geçerken ne var ne yok babından içeri dalınca yaşlı adamla karşılaşır. Adam mahallenin kadrolu serserisini görünce önce utanır fakat Fuat “sakın çekinme bu işlerde ar olmaz sen rahat ol” dediyse de adam kalkıp gitmek ster. Bu arada kahvaltısını bitiren bayan “amca sıra sende gel bakiyim içeri” diyerek yaşlı adamı perdenin arkasına alır.
Yaşlı bey bütün takatini ve dikkatini işe vermiş halde büyük bir ciddiyetle gayret ederken kadın dişlerinin arasında çıkardığı yemek artıklarını çiğneyip yutar.
Fakat ne yazıktır ki amca bey bir türlü gençliğindeki performansı yakalayamaz ve kadının kahkahaları bütün koridora yayılır. Sırf kahkaha olsa neyse, kadın hem kahkaha atıyor hem de “lan bir işi beceremedin, tüh sana” diye bağırır.
Amca bey perdeyi kaldırıp kendini dışarı atınca pantolonları sıyrılmış sıra halinde bekleyen vatandaşların alaycı gülüşlerini görüp bayılır. Gözlerini taksim İlk Yardım hastanesinde açınca başında Fuat, her tarafına geçirilmiş kablolar bulunmaktadır.
Fuat “ doktor dedi ki, on dakika geç kalsaydınız adam gitmişti, hayatını kurtardım amca bey” der kulağına usulca.
Üçüncü faaliyet iki ay sonra gerçekleşecekken polis tarafından basılan evden paçalı donla nezarete alınır. Karakolun ihtiyacı olan bilgisayar teslimatı yapılınca amca bey derin bir nefes alı ve mahalleye döner.
Artık akıllanan amca bey evlenmeye karar verir. İlk önce televizyonlardaki evlilik programlarına başvurur. Emekli maaşı, dört dairesi ve bir de kiradaki dükkânını öğrenen gelin adayları kardiyolojik muayenesi neticesinde sağlam olduğu anlaşılan amca beyden daireleri üzerine yapmalarını, yurt dışına seyahat, çocuklarının bakımı gibi olağan isteklerinin karşılanması durumunda bu izdivacın mümkün olduğunu beyan ederler.
Bütün derdi sıcacık bir yuva kurmaktan başka bir şey olmayan amca bey tam görüşme odasında işi hallederken Fuat kolundan tutar ve adamı alır götürür.
“Ben tam sana göre bir hatun buldum. Kadın Rus. Çoluk çocuk yok. İstediği sadece mutluluk senin gibi yalnız yaşamış şimdiye kadar. Hele sen onu bir gör ondan sonra istediğinle evlen. Fakat ben sana karşı kendimi sorumlu hissettiğimden vicdanım senin televizyonlarda rezil olmana müsaade etmedi” diyerek amca bey’i alır ve Aksaray’daki bir etele götürür.
Lobide heyecanla bekleyen amca beyin yanına gelen yirmi sekiz yaşlarında sarışın uzun boylu ve mahcup kadın elini uzatıp “ benım adim Ninockha, salam nasilsiniz?” diyor inci dişlerinin arasından sızan kelimelerle. Amca bey içinde “herhalde bunun anasıdır benim için düşündüğü” diye geçirirken Fuat gömleğinin düğmelerini ilikleyerek yanına gelip “Bak amca Nino, eline erkek eli değmemiş bir kadındır. Başından mutsuz bir evlilik geçmiş. Adam sabah akşam dövermiş, sarhoş i…ne, kıymetini bilememiş zavallının. O sadece mutlu olmak evinin kadını olmak istiyor” diye açıklama yapınca amca bey şok olmuş.
Lafı uzatmayalım Ninockha yüz görümlüğü, başlık, beşi bir yerde, cumhuriyet falan dayatmadan sadece “mutlu bir yuva” uğruna yaşlı adamla nikâhlanınca mahallenin en sevilen kadınlarından biri olmuş. Amca bey de yeni yaptırdığı dişlerin parıltılarıyla dolanıp, etrafa ne kadar mutlu olduğunu gösteriyormuş.
Ninockha mahallenin hemen bütün kadınlarıyla tanışmış. Kadınlar onu çok sevmiş.
Tabi kocaları da.
Bizim memlekette adettir sevdiğin insan sevgini belli edersin. Bizde erkekler bile karşılaşınca yanaklardan öperler bir birlerini. Bir de Nino’nun rahatlığı, ince giyimi ve içlik giymemek gibi alışkanlıkları olunca deme gitsin. Mahalleli yeni gelen komşusuna sıra ile sevgisini gösteriyor, bu durum mahallenin kadınları arasında dedikodulara sebep oluyormuş.
Fakat Ninockha sıcakkanlı, sırnaşık ve sevimli haliyle bütün herkesin gönlünü almayı biliyormuş.
Ramazan ayında orucunu tam tutan Nino cami hocasının “Senden benden daha kâmil” iltifatlarına mazhar olmak için elinden geleni ardına koymuyor, hocadan bizzat itikadı konularda ders alıyor, hoca efendi de bu meraklı ve gayretli Rus hatunu imana tam getirme konusunda elinden geleni yapıyormuş.
Amca bey akşam kahveden eve gelince terliklerini ayağına takıyor, yemeği hazırlıyor, televizyon seyrederken arkasına yastık koyuyor, ilaç alma saatlerinde bir elinde su bardağı, diğerinde ilaçlar ile yanına gelip oturuyor, ilaçları zamanında ve muntazam almasını temin ediyormuş.
Her akşam karaborsadan aldığı cinsel gücü arttırıcı ilaçları hiçbir faydasını göremese de amca beye içiren Ninonun hedefi ona bir erkek çocuk verebilmekti. yaşlı adamın da bütün hayali kucağına oğlunu aldığı günü görmek, ve ona babasının adını koymak;”Nizamettin”
Hacı bey bazen gözlerini kapayıp haline şükrediyor içinden “durduk durduk turnayı gözünden vurduk” diye seviniyormuş.
Bazen de “ben de ona büyük bir iyilik yapmalıyım” diye geçiriyormuş içinden. İçinin nesrinden geçirdiğini bilemiyorum ama bayağı bir geçirmiş olacak ki bir akşam Nino’yu karşısına alıp elindeki kutudan çıkardığı altın gerdanlığı boynuna takmış.
Ninockha “ Bu kadar para çok masraf, yok lazim bana koyla, sen çok iyi adam” diye yanaklarından öpmüş.
Bir hafta sonra Nino’ya mahalle bakkalı eliyle bir mektup gelmiş. Türkçe yazılmış mektubu amca beyle okuyan Nino annesinin ölüm döşeğinde olduğunu acilen ameliyat teminatı olarak üç yüz bin dolar yatırılması gerektiğini,paranın ameliyattan sonra üç bin dolarının masraflar için alınıp diğer kısmının her zaman olduğu gibi ödeme yapan hesaba iade edileceğini öğrenince fenalaşmış.
Odasına kapanan Ninockha’yı ikna eden amca bey iki daireyi satıp gerekli parayı eşine verip “ameliyatta başında olman lazım, o senin annen” diyerek uçak biletini alıp memleketine göndermiş.
Mahallede dedikodu almış başını gidiyor. Rus moruğu kandırdı, parasını yedi, bir daha geri dönmez” lafları yaşlı adamın bir kulağından girip, orda kalıyormuş. Fakat adam diğer kulağından çıkıp gitmiş gibi yapıyormuş.
BİRİNCİ BÖLÜMÜN SONU
İkinici Bölüm Özeti: Nino evine dönecek mi? Yaşlı adam çocuk sahibi olabilecek mi? Nino evine dönmeden yaşlı adam nasıl çocuk sahibi olacak?
Nino dönünce mi olacak yoksa dönmeden mi? Gece evi gözetleyen kim?
Karanlıkta pencereden giren kim?
Saadet neden geç geldi?
İşi mi vardı yoksa Saadetin sevdası mı var?
Yaşlı adam dolandırıldı mı?
Nino hamile mi?
Bilmiyorum valla.
Hamile mi?
Bilmiyorum dedim ya…
Ya sana mı soruyorum okuyanlar merak etsin diye yazıyorum buraya.
Nino aslında erkek mi?
Yok be ne erkeği kim dedi bu yalanı yaaa…
Lan sen nerden biliyosun ?
YORUMLAR
Sevgili Kardeşim.
Ben yazdığın sorulara takmadım kafayı ..Benim merak ettiğim Alp-er Tunga öldü mü? Issız acun kaldı mı ? Felek öcün aldı mı? Eminim bu yazının devamında onları da öğreneceğiz.
Allah seninb iyiliğini versin e mi? Bu sitede sen de olmasan kendim yazıp kendim güleceğim valla.
Çok hoştu...Özellikle de amca beyin ikinci icraati...O kısma öldüm gülmekten. Haa Yukarıdaki resme bakınca Nino'nun erkek olma ihtimali oldukça kuvvet kazandı.
Selam ve sevgilerimle.
erolabi
Abi Yukardaki resimden nasıl anladın Nino'nun erkek olduğunu...bu iki şey erkek mi yani?
Fekat şu öpüşe bakar mısın !
Sanki Sayın Brejnev kırk yıllık avradını öpüyor.
Sayın dedim diye ayıp olmaz de mi abi?
Her türlü ipneye sayın deniliyo şu zamanda da.
Yani ben de diyorum ki " Köp melgenşengilik mi?,gubeleşgelenginde düngledi mi?"
Selam ve muhabbetle...
sami biberoğulları
Öcalan İbnesine bile sayın dendikten sonra Brejnev niçin sayın olmasın ki