- 395 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
DARBE YAPMIŞIZ!
Takvim yaprakları 11 Eylül 1980’ i gösteriyordu.
Günlerden cuma’ydı.
Askerlik görevimi yaptığım 5. ANA J.Üs K. Muhafiz bölük emrindeydim.
Er ve erbaş yemekhanesinde öğle yemeğimizi yedikten sonra ortalıkta hafiften bir telaş ve hazırlık çalışması seziliyorsa da biz bunun nedenini bilmiyorduk.
Cuma günleri saat 17.00 da yapılan olağan törene hazırlık yapmak istediğimizde, törenin iptal edildiğini öğrendik.
5.Üsse gittiğimden beri, hiç bir hafta ertelenmeyen törenlerin yapılmayacak olkuşu enteresandı ama biz bu inceliğin sırrına vakıf değildik!
Ben; Muhafız bölük, bando kıtasında olduğumdan, birlik içinde bulunduğum sırada, benim törene katılmamam mümkün değildi.
Cuma günü mesai bitimine doğru, Bando kıtası sazını alır, sıranın en önüne geçerdi.
Bizim ardımızdan bizim bölüğün geri kalanı çoğunlukla seferi giyinir, yürüyüş kolunda yerini alırdı.
Tören kıyafeti giymiş 10 kişilik manga İstiklal marşı eşliğinde bayrak çekeceği gönderin önünde hazır beklerdi.
Bando kıtası yürüyüş marşı çala çala Cezaevi istikametinden Karargah’ın önündeki yerini alırdı.
Bizim yerimizi almamızla birlikte, en önde komutanları olmak üzere Savaş Harekat Gurup Komutanlığı, onların ardından İkmal Bakım Gurup Komutanlığı ve en sonra da erli birliklerin komutanlığını yürüten Destek Gurup Komutanlığı personeli, üs Komutanımızı selamlar, yürüyüşünü tamamlardı.
Yürüyüşü tamamlayan subay ve astsubaylardan oluşan personel, cuma gününe has bir uygulamayla Karargahlın köşesiyle bizim top sahasının kenarını park etmiş araçlara biner, evlerine giderleken, erli birliklerin her biri de kendi bölük binasına giderdi.
Fakat bu defa ortada bir terslik vardı, ne tören yapılmıştı, ne de mesai üssü terk etmişti!
Akşam yemeği için yemekhaneye gitmiştim, yemeğim bitirdim, dışarı çıktım, bölük binasına gitttim.
Bizim gazinodaki çay ocağından bir çay, aldım, yudumlamaya başlamıştım ki, nöbetçi çavuş içlerinde benim de olduğum 8-10 kişiyi ayırdı, isimlerimizi aldı, sakın buradan ayrılmayın diuye de tembihledi.
Çavuşun ayırdığı arkadaşların neredeyse tamamı benim gibi 60/ 1 devrelerdi.
Bu duruma hiç şaşırmamıştık,biz en alt devreydik, bütün angarya işler bizi buluyordu.
İsmimiz yazılmöasaydı, ufak yollu araziye uyabilirdim, ama adımızın yazılması hesabı bozmuştu.
Yarım saat kadar sonra bir araç geldi, bizi aldı, araça dolouştuk, yola koyulduk.
Merzifon’a gidiyorduk,ama neden gittiğimizi bilmiyorduk.
Merzifon’u boydan boya geçtik, şehir çıkışına yakın yere konumlu HAKİK’in (Hava Kuvvetleri İstihkak Kooperatifi) önünde araçtan indik.
HAKİK’in önünde bir de Tır vardı.
Bir astsubay uzaktan bize seslendi, astsubayın peşinden, HAKİK’ten içeri girdik, medivenleri tırmandık, tavan arasına çıktık.
Tavan arasında bir sürü katlanmış ranza, yatak, battaniye vardı, tamamı da tozlu kaplıydı.
Astsubay emriyle, önce ranzaları aşağı indirdik, kapının önünde hazır bekleyen TIR’a yükledik.
Ardından da tozlu yatak ve bataniyeleri de ranzaların üzerine attık.
Tır tamamıyla dolunca hareket etti, biz de bizi bekleyen araca bindik, üsse geri döndük.
Nizamiyeden içeri girince bölük binasına gideceğimizi sanırken, aracın, Oto Tabur Komutanlığı Gazinosunun önüne park ettiğini gördük.
Araçtan indik, TIR’ın üzerindeki ranzaları gazinoya taşıdık.Bir bölümümüz ranza taşıyordu, bir bölümüzüz ise ranzaları kuruyor, yatağı üzerine yayıyor, üstüne de battaniye seriyordu.
Oto Taburu’nun gazinosu ranzayla doldu, boş yer kalmamıştı, Tır’ın üzerinde hala ranza vardı.
Bizi Tır’a bindirdiler, Tır hareket etti.
Bu kez istikamet bizim cezaeviydi.
Bizim cezaevi’nde 4 oda vardı.
Tır’daki ranzaları içeri taşıdık, 4 odayı da tıka basa ranzayla doldurduk.
Anamız ağladı, o gece anamız güngür güngür 00.50 yi bulmuştu.
Hemen uyumam lazımdı, o gece 03-05 nöbetim vardı.
Yattığım gibi uyumuşum.
Beni uyandırdıklarında nöbet saatim geldi sanmıştım.
Saatime baktım, saat 01.30 u gösteriyordu, bu işte bir yanlışlık vardı.
Nöbet için en zından bir saat daha vakit vardı.
Veya ben öyle sanıyordum.
Bir de baktım ki,uyandırılan sadece bir kaç kişi değildi, alarm verilmişti, bütün bölük uyandırılmıştı.
Kalktım, yüzümü yıkadım, emir üzerine seferi techizat kuşandım, bölük binasının önüne çıktım.
Merzifon ve havalisinde sık sık mezhep çatışması çıktığından, bizim bölük de ara sıra da olsa önleme görevine çıktığından gecenin bkör bir saatinde uyandırılmaya alışıktık.
Ama bu dafa durum farklıydı, bütün bölük kaldırılmış, seferi giyindirilmişti.
Bölük binasının önünde sıraya girdik, yemekhaneye yürümeye başladık.
Gecenin 2 sine doğru yemekhane personeli de ayaktaydı.
Kahvaltımızı yaptık, bölük binasının önüne geri döndük, sıralandık.
Bölük komutanımız HV.P Yüzbaşı Hadi Sandıkçıoğlu’da evine gitmemişti, ayaktaydı.
Bizleri manga manga ayırdılar.
İçlerinde benim de olduğum 10 kişi, bir çavuşun komuıtasında cezaevi’ne doğreu giderken, diğerlerinin kamyonlara bindirildiğini ve nizamiyeden çıkış yaptıklarını gördüm.
Biz ceaaevi’ne gittik, bir odaya girdik, kurulu yatakların üzerine uzandık.
Başımızdaki çavuş’un söylediğine göre, Denetleme varmış, biz de Cezaevi’ni koruyacakmışız!
Koruduk!
Uykumuzda koruduk!
Öyle bir uyumuşuz ki, sabah kahvaltısını kaçırmışız!
2-3 kişi yemekhaneye gittik.
Yemek; yenmiş, bitmişti, içerisi yıkanıyordu.
Çaresiz kantine gittik, kendi paramızla yiyecek gıda maddesi aldık.
Kantinci er aslında gıcığın biriydi, küçük dağları ben yarattım havası taşıyordu.
Ne var ki o gıcık çocuk bile o sabah şeker gibiydi, bizle bile konuşmaya tenezzül ediyordu.
Heyecanlı, heyecanlı; duydunuz mu? Darbe olmuş dedi, gerisini de bir çırpıda anlatıverdi.
Bu gece yönetime el koymuşuz.
Ecevit, Demirel,Erbakan yakalanmış!
Türkeş ise firardaymış, aranıyormuş.
Duyduklarımızdan şoka girmiştik.
Darbe yapmıştık, ülke yönetimine el koymuştuk ama bizim bundan haberimiz yoktu.
Bizimkine olsa olsa uykuda darbe yapmak denirdi ve biz de zor olanı becermiş, uykuda darbe yapmayı başarmıştık!
YORUMLAR
Değerli Arkadaşım.
Sizin askerlik yaptığınız o tarihte ben de öğretmen olarak çalışıyordum...Sabah bir bütünleme sınavı varı..Soru hazırlamak için okula gidiyordum güya. Askerler '' Hooop nereye..Duymadın mı darbe oldu'' diyerek geri döndürdüler beni...Nereden duyabilirdim ki gecenin köründe olan darbeyi...Velhasılı kelam ben de sizin gibi darbeyi uykuda karşılamışım.
Hoş bir yazıydı...O yıllar da keşke bu anılar gibi hoş olsaydı.
Gönlünüz dert görmesin...Keyifle okudum yazınızı.
Selam ve sevgiler.