- 740 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
HATIRALAR YAZILDIKÇA GÜZELLEŞİR
(Kalemimin mürekkebi yettiğince yazmaya çalıştım.Nergis kokulu babaannem anlattı,ben de onun hatırasını,yüreklerimizde yer etsin diye,dilim döndüğünce kağıtla buluşturdum.Neden mi yazdım?
-Hayatımızda ne de çok saat geçiyor öyle değil mi?Çok çok saatler.Binlerce dakikalar.On binlerce saniyeler.’Zaman’ kavramını bu denli yakından hissederken nasıl yazmayacaktım ki? Bu büyük bir haksızlık olmaz mıydı?
Babaannem hayatının çoğunu yaşamış bitirmişti.Yaşlılığın verdiği burukluk ve kaybetmenin verdiği yitirmişlikle bana yaşadığı bir gününü uzun uzun anlattı.Ben de onun hüzünlü yüreğine tanıklık ettim,bu hüzne harflerle libas giydirdim.Okunsun,paylaşılsın,anlaşılsın diye yazdım.
Bir yandan sobanın üzerine koyduğu kestaneleri çeviriyor bir yandan da beni ne kadar çok özlediğini söylüyordu Ayşe Sultan.Biraz telaşlı biraz da yakınarak.Kestaneler pişiyor,sobaya odun atılıyor,dışarının ayazına inat sıcacık bir atmosfer yaşanıyor Aydın’ın İncealan Köyü’nde.Ocaktan alınan çaydanlık ta sobanın üzerine konuyor,çay gibi hatıralar da demleniyor.Demlendikçe bir bir süzülüyor dudaklarından yaşanmışlıkları yaşlı kadının.Bense dinliyorum.Perdeyi hafif aralıyorum.Dışarıda kış,elimde çay,kulağımda hatıralar,aklımda geçen zaman,dilimde sükutum.Sadece dinliyorum.Kulağımla değil yüreğimle de duymaya çalışarak.İşte babaannemin dilinden geçmişinin bir günü.’Geçen’ aslında ’geçemeyen’ bir günü.)
Dipnot:Hatıralarını bana anlatıp beni onurlandırdığı içinse kendisine ayrıca minnettarım.
HATIRALAR YAZILDIKÇA GÜZELLEŞİR
Büyük randevu,bilsem nerede,saat kaçta?
Tabutumun tahtası bilsem hangi ağaçta?
NFK
"Yağmur yağdı yağacak.Şemsiyemi de almadım yanıma.Zaten romatizmalarım iki gündür eklem yerlerimi ele geçirdi.Yaş arttıkça sıkıntılar da artıyor haliyle.Doktor da kolesterol,tansiyon,şeker ne varsa saymıştı.Kendime dikkat etmem gerektiğini altını çize çize tembihlemişti bana.Bir çekmece dolusu ilaç yönetiyordu artık bu zayıf bedeni.Hayatım zor geçiyordu.
Okula beraber gittiğimiz mahalle arkadaşım Mustafa Bey’i kaybettiğimiz haberini aldım dün gece.Gece tüm soğuğuyla ve karanlığıyla gösterdi kendini.Şoktaydım.Ölüm gerçeğini bir kez daha hissettim.Hey gidi Mustafa Bey hey! Küçük torununu askere yollarken ne de çok duygulanmıştın.Aslan torunum benim,koçum deyip hayırlı teskereler dilemiştin.Onun gelmesini beklemeden hemen de kaçıverdin ha!
Fatma Hanımlara taziye ziyaretine giderken yağmur eşlik ediyor bana.Hafif çiseliyor,damla damla olup yüzüme değiyor,yanaklarımdan aşağı süzülüyor.Gözlerimden akan yaşlar eşlik ediyorlar bulutların ıslak nağmelerine.Gökyüzündeki hüzün bir çizik gibi dokunuyor kalbime.Yukarısı mavi değil bugün,siyah,simsiyah.Hani Necip Fazıl’ın da dediği an.Kara göklerin kül rengi bulutlarla buluştuğu,yıldırımların evlerin bacasını kolladığı zaman.
Evime yakın mesafede olan Fatma Hanımlara doğru yürürken boğazım düğümlendi,yutkunamadım.Derin bir nefes aldım,kendimi toparladım,ağır adımlarla ilerlemeye devam ettim.Cenaze evine yaklaştıkça sokaklar kalabalıklaştı.Herkes telaşlı bir o kadar da şaşkın.Kapıdan içeriye girerken zorlanmadım desem yalan olur.Fatma Hanım gelen misafirlerle konuşuyor,acısını paylaşıyor.Uzaktan akrabaları gelmiş,hayır duasında bulunuyorlar.Yaşlanıp yataklara düştüğü zaman yanına bile uğramayan kızı da gelmiş.Yaşarken değil kaybederken yanında olmak istemiş babasının.İlginç!?
Önce yıkıyorlar arkadaşımı,sonra beyaz elbisesini giydiriyorlar,tabuta yerleştiriyorlar,namazını kılıyorlar.Herkes imamın duasına amin diyor,gözyaşları akıtılıyor,haklar helal ediliyor.Mustafa Bey’i bu sonsuz yolculuğuna uğurlarken rüzgar eşliğinde ninniler söylüyorum ona ve kulağına hafifçe fısıldıyorum dualarımı.Kapıya kadar gözlerimi ayırmadan bakıyorum,bir daha göremeyeceğimin farkında olarak.Bana şaşkın gözlerle bakanları bile umursamayarak el sallıyorum dostuma.Gidiyor dostum.Güle güle git...
Hayat arkadaşı toprağa götürülürken evde kalıp Fatma Hanım’ın ellerini sımsıkı tutuyorum.Onun yüreğini dağlayan ayrılık ateşinin közleri benim yüreğimi de sarıyor,kül ediyor.Ayrılık sen ne yaman dertsin diyorum.
Gün boyu Fatma Hanımlardaydım.Oradaki en yaşlı kadın ben olduğum için herkes bana ayrı bir hürmet gösterdi.Sıranın bana geldiğini ima eden pek çok yüzle karşılaştım.Tuhaftır ki ölümden korkmuyordum bugün.Zamana inanan birisi olduğum için,ölümden kaçamayacağımı bildiğim için hiç korkmuyordum.
"Artık demir almak günü gelmişse zamandan,meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan." diye fısıldıyordu Yahya Kemal.Zihnimden ölümle ilgili bir sürü şiir geçerken gelen misafirler de yavaş yavaş dönüyorlardı artık evlerine.Kalabalık kayboluyordu.Biliyordum birkaç gün sonra herkes unutacaktı Mustafa Bey’i yolladığımızı.Ölüm olgusu sıradanlaşmıştı çünkü zihinlerimizde.Tekerrür eden bir hadiseden farkı yoktu.Doğum gününün heyecanını günler öncesinden yaşayan bizler,öleceğimiz günü nasıl olur da basite indirgenmiş bir durum olarak karşılardık?Aklım almıyordu.Bu çok büyük bir çelişkiydi.
Akşam saatlerine kadar Fatma Hanım’ın yanında kaldım.Ona zorla bir şeyler yedirmeye çalıştıysam da başaramadım."Ayşe abla seni de bu yaşında yordum hakkını helal et,evine git,yat,dinlen" dedi Fatma Hanım.Orada kalan üç beş kişiye hayırlı geceler dedikten sonra yavaşça doğruldum,evimin yolunu tuttum.Adımladıkça yaklaşıyordum evime.Adımladıkça yaklaşıyorduk son’a.Hayat da yol değil miydi zaten,adımlarımızla bitirdiğimiz?
Ahh Ayşe Hanım! Bak kaç yaşına geldin.Zamanı seyrediyorsun yorgun ve nemli gözlerinle.Kırışmış yüzünle aynaya da bakmak istemiyorsun artık.Ufacık işleri bile büyüttükçe büyütüyorsun gözünde.Hemen yoruluyorsun,çabuk kırılıyorsun,olur olmadık her şeye alınıyorsun.Gittikçe daha da çocuklaşıyorsun! Neler oluyor sana,zamanla ne de çok değişiyorsun?
İncir ağaçlarının yazı beklediği gibi bekle ölümü.Zamanı gelince olgunlaşıp kuruyan incirler gibi dalından ayrılacaksın.
Bekle kestane ağaçları gibi kışı.Zamanı gelince dikenlerinin arasından bir bir çıkaracaklar.
Bekle zeytin ağaçları gibi yağmuru.Elbet bir gün ıslak toprakla buluşacaklar.
Bekle ölümü Ayşe Sultan,seni de yolcu edecekler.
Senin Mustafa’yı yolcu ettiğin gibi.
Senin için de üç beş gözyaşı akıtacaklar.
El sallayacaklar.
Sen de kaybolacaksın.
Nemli toprakla sarılacaksın.
Elif gibi uzanacaksın.
Saatler senin için de duracaklar.
Tik tak seslerini bir daha duyamayacaksın.
Akrepsiz yelkovansız bir zamanı yaşayacaksın.
Bir çekmece ilaç olmadan.
Sessiz,uzun.
Büyük randevuyu bekleyeceksin.
Şimdi uyu.
Sonuna yaklaştığın gecelerinden birini daha yitir."
Babaannem anlattıkça gözleri doluyordu.Anlatırken yorulmuştu.Tekrar yaşamıştı Mustafa Bey’i yolladığı anı.Tekrar üzülmüştü.Yorgun gözlerinden akan bir damla yaşa kıyamayacağım kadına sımsıkı sarıldım.Hayatının sonlarında olsa bile ölüm bizi ayıramayacaktı.Ruhlarımız birbirini bulmuştu çünkü.Biliyordum ki biz onunla bir yerlerde tekrar karşılaşacaktık.Sonra elini tutup kalbime koydum.Bu kalp seni hiçbir zaman unutmayacak dedim.Gözleri kapandı babaannemin.Uyuyup kalmıştı kucağımda.Uzanmasına yardım ettim.Üzerini örttüm.Kapanmış gözlerine bir de öpücük kondurdum.Yanına kıvrıldım.Uyudum.
Ezcümle:Yazabiliyorsak Yazdıran’a Hamd Olsun.
Hatice AYDIN
Kış;2011
HATIRALAR YAZILDIKÇA GÜZELLEŞİR Yazısına Yorum Yap
"HATIRALAR YAZILDIKÇA GÜZELLEŞİR" başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.
YORUMLAR
7 Ocak 2013 Pazartesi 10:34:01
VARKEN VAKİT
Yalvarmak olurmu ,
Yatağa düşünce baş .
Bildiklerin çevirir etrafını ,
Hep acıyan bakışlar .
Gözlerin feri kalmaz .
Duvardaki o gençlik resmin .
Tanımaz olursun etrafını ,
Sesler bir başka gelir .
Azraile bitir dersin .
O konuşmayan gözlerinle .
Yeter artık yaşadığım .
Muradımı bir görsem .
Bilinmez kabrin acı sırları .
Kurtların böceklerin olur ,
O güzel kıyamadığın bedenin .
Henüz daha vakit varken...
Paylaştığınız için teşekkür ederim saygılarımla.