BİR İBRETLİK RANDEVU (11 OCAK 2005)
BİR İBRETLİK RANDEVU (11 OCAK 2005)
Yeni bir yılın başlarındayız. Gönlünüzdekilerin gerçekleştiği bir yıl olması temennilerimi iletiyorum. Şu satırların yazıldığı sabah vakitlerinin, ülkemizi ve insanımızı daha parlak yarınlara taşıması dileklerimi paylaşıyorum.
Bazı tarihler vardır ki, milletlerin hafızalarında bütün tazeliğiyle kalması, o milletin dimağını zinde tutar, gereksiz düşüncelerden alıkoyar. İçinde bulunduğumuz ayın 11’ i de böyle bir tarihtir ve milletimizin unutmamasında yarar olduğunu düşündüğüm bir hazin vakayı hatırlatır. Gerçi Sevgili Arslan Başkan, hiç unutmaz ve mütemadiyen anlatır etrafına ama biz de bu satırlar aracılığıyla sizlerle paylaşalım istedim bu ibretlik hatırayı. Türk Tarihi sevdalısı sevgili dostum, Muğla Üniversitesi’nin Sağlık Kültür Spor Dairesi Başkanı Arslan Üzer Beyefendiye de, buradan saygı ve sevgilerimi iletiyorum.
11 Ocak 1935. Bizzat Mustafa Kemal’in emri ile kapatılmak istenen Mason Localarının, o tarihlerdeki temsilcilerinden büyük üstat olarak anılan Mim Kemal ve arkadaşları Cumhurbaşkanlığı Köşküne çıkarak Atatürk’ e, durumdan duydukları üzüntüyü ve endişeyi bildirmek isterler. Hatta daha ileri gidip kendisinin –büyük üstat – olmasını teklif ederler. “Efendimiz biz zaten maiyet-i devletindeyiz fakat siz Meşrik-i Azam’ımız olursanız, bir pervane gibi etrafınızda dönüp dolaşırız “ derler. Reis-i Cumhur da; “Peki bir şey soracağım, bana cevap veriniz. Siz Avrupa’da hangi locaya bağlısınız ve mektebinizin ismi nedir?” diye sorar. Mason Üstadı Mim Kemal :“Biz Cenova’ya tabiyiz ve Reisimiz Barca Mişon’dur” diye cevap verince küplere binen Mustafa Kemal Paşa: “Haydi defolun buradan, cehennem olun gidin. Yahudi uşakları! Benim milletim bana kahraman sıfatı verdi. Ben sizin gibi bir çift Yahudi’ye uşak mı olacağım? Bu gece sabaha kadar Türkiye’deki bütün locaları kapatmadığınız taktirde, yarın teşkil edeceğim Divan ı Harb-i Örfi’ye hepinizi verir ve astırırım. Haydi defolun karşımdan” diyerek masonları kovar.
İbrahim Arvasi’nin “Tarihi Hakikatler” isimli kitabının 71 ve 72. sayfalarında anlattığına göre; Atatürk’ten ağır hakaret işiterek kovulan masonlar, o gece adeta yıldırım hızıyla durumu İzmir, İstanbul ve Adana’daki localara bildirirler. Sabah olmadan Türkiye’deki bütün locaların kapanma kararlarını aldırıp, ilgili belgeleri, daha sabah kahvaltısı sofrasından kalkmayan Atatürk’ün önüne koyup, derin bir nefes alırlar.
Aradan tam 70 yıl geçer. Bir ibretlik randevu gerçekleşir Türkiye Cumhuriyetinin Başkentinde ve üstelik Türk Reisicumhurunun makamında. 11 Ocak 2005 tarihinde bu kez Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası (diğer adıyla Nur-u Ziya Locası) Üstadı Kaya Paşakay, Büyük Üstad yardımcıları Harun Kuzgun ve Murat Çim Cumhurbaşkanlığı Köşküne çıkarlar. Köşkte bu kez Ahmet Necdet Sezer vardır ve 45 dakika görüşürler. Masonların sadece üyelere gönderdikleri Tesviye dergisinin Nisan 2005 tarihli sayısında yer alan habere göre; özel bir görüşme olmuştur. Haberde:.“Sayın Cumhurbaşkanımız mesleğimize çok olumlu baktıklarını ve masonik prensiplerimiz nedeniyle özel bir konuma sahip olduğumuz mesajını vererek, bizleri ülkemizde Atatürkçülüğün, laikliğin koruyucusu ve teminatı bir topluluk olarak gördüklerini, bundan da büyük mutluluk duyduklarını ifade ettiler” yazar.
Ziyarette nelerin konuşulduğu konusunda detaylı bilgi vermeyen dergi, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in ise, Büyük Üstat, Kaya Paşakay’a ziyaretten duyduğu memnuniyeti belirttiği ve tekrar görüşme konusundaki samimi isteklerini ifade ettiği dile getirildi. Tesviye dergisindeki haberde ayrıca, Sezer’in; misafirleri olan masonları, samimi bir şekilde karşıladığı ve 45 dakika gibi uzun bir zaman ayırarak ziyareti önemsediği ifade edildi.
Yetmiş yıl önce Atatürk tarafından şiddetle kovulmuş, faaliyetleri yasaklanmış, kökü dışarıda bir oluşum; aradan geçen bunca zaman sonra sayın cumhurbaşkanımız tarafından nasıl Atatürkçü ilan edilivermişlerdir? Dün yine bu ülkenin bağımsızlığına ve milli değerlerine düşman olan başka oluşumlar da bugün yine her fırsatta Atatürkçülük kisvesine bürünüp, acaba asıl niyetlerini gizleme amacı mı taşımaktadırlar?
Elbette bütün bunlar da gün gelecek sorgulanacak ve gizlilikleri tek tek açıklanacaktır. Ama siz siz olun aman ha, dolduruşlara gelmeyin. Korkmayın, paniklemeyin! Ferasetinizi, kendinize olun güveninizi ve hukuka olan inancınızı asla yitirmeyin! Her davanın, her güzel şeyin hasbi olduğu kadar, sahtekârları da elbette olacaktır. Ama İslamı, İslamcılardan; Atatürk’ü de, Atatürkçülerden kurtardığımız gün: dünyaya daha net bakabileceğiz. Bu milletin değerlerine düşmanlığı, ideolojilerinin başına oturtmuşların; yine bu milletin sinesinden çıkmış ve milletin kahraman yaptığı kişileri, kendi emellerine alet etmeleri devri, umarım bitmiştir. Yoksa biz daha çok Atatürkçü sahtekar, dindar şarlatan, hain milliyetçi ve yobaz devrimciler görürüz.
Yeni yılda özlediğiniz bütün güzelliklerin, gerçekleriyle karşılaşmanız dileklerimle……
Erdal ÇİL
[email protected]
07.01.2013
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.