- 735 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BENİMKİ DE BİR ŞÜPHE
Akşam Güneşi İstanbul sırtlarından kaybolurken Boğazın ılık rüzgarları yüzlerini yalıyordu. Recaizade Mahmut Ekrem caddesinden ağır ağır yukarı doğru çıktılar. Yaklaşık beş altı yüz metre yürümüşlerdi ki,yanındaki uzun boylu kır saçlı adam;
-İşte geldik burası….(sağ tarafta ki büyük binayı gösterdi.)
Binanın giriş kapısının üstünde büyük bir tabelada dikine olarak otelin adı yazılıydı.
-Nasıl delikanlı beğendin mi?
……………………………
Hemen karşı tarafta Kubbeli bir binayı göstererek,
-Şu gördüğün binayı görüyor musun?
-Evet efendim.
-O tarihi bir hamam. Osmanlı dan kalma.Hala kullanılır.Yani meşhur bir türk hamamı.
-------------
Büyük bir demir kapıdan otele girdiler. Akşama yaklaşık bir saat vardı. Bir kaç basamak çıktıktan sonra Müracaat kapısının önüne geldiler. Kapı sonuna kadar açıktı içeri girince yaşı atmışı geçmiş kır saçlı adam bir delikanlı çevikliğiyle ayağa kalkarak;
-Hoş geldiniz efendim. Hoş geldiniz. Nasılsınız ?
- Sağol Mahmut Efendi sağol.
- - Ne? var ne? Yok.
- - Yaramaz bir şey yok efendim.
- - Bir ara zile basarak,
- -Ne alırsınız efendim. çay,kahve,meşrubat,
- Birer kola alalım..
- Az sonra odaya bir garson geldi.
- Bak Hüseyin Otel sahibimiz Ali Rıza bey geldi.Derhal iki kola getir.Bardakta olsun.Az sonra soğuk meşrubatlarını yudumlarken Ali Rıza bey;
- Müdür Bey! Bu delikanlıyı ben getirdim.Burada seninle beraber çalışacak,eli kalem tutar,resepsiyonda kalır tamam mı?
- - Peki Efendim.
- O gün otel sahibi Ali Rıza bey geç vakit otelden ayrıldı.Henüz on sekizinde gurbete ilk defa çıkmış Suat otelde müdürbeyle kalmıştı.
- Kalacağı odayı gösterdi.müdür bey.
- Burada kalırsın evlat eşyalarını bırak Müracata gel.
– Peki efendim.
Aşağıdaki demir kapı akşamdan beri susmak bilmedi.Kimisi ağır ağır çıkıyor merdivenlerden kimisi de alel acele.Her çıkan müracaat odasından rahatlıkla görülüyordu.Anahtarını alan odasına çekiliyordu.Ak şam karanlığı bu koca şehir İstanbul’un üzerine değil Suat’ın yüreğine çökmüştü sanki.Saat gece 01’e geliyordu
artık ne vapur sesi duyuluyor nede tren sesi.Aşağıdaki demir kapı yavaşlamaya başlamıştı bile, arada bir gelen vardı.Otelin devamlı müşterisi çoktu.Anadolu’dan gelip iş takip eden tüccarlar,Üniversite öğrencileri,Geçici iş bulan bazıları.Bunların haricinde ayrılanlar,yeni gelenler,devamlı hareket halindeydi.
O gece evinden ilk defa ayrılan Suat geç vakit uykuya daldı. Sabahleyin erkenden kalktı. Otel personelinden birkaç kişi çoktan kalkmıştı.Gün ağarmağa başlarken merdivenden inenler dışarı çıkanları zaten demir kapı haber veriyordu.Saat yedi otuza doğru kapı aç kapa durmaz oldu.Bu saat dokuza kadar devam etti durdu.
Aradan bir hafta geçmişti. Otel on katlı 12 daimi personeli var. Müdür bey Suat’ı bu personelin hepsiyle tek tek tanıştırdı.Bir çoğunu günün akşamına kadar hiç görmüyordu.Artık işine alışmıştı.İçindeki sıla özlemi yavaş yavaş dinmeye başlamıştı.
Günün akşamına kadar resepsiyonda gelenleri kaydediyor ara sıra onlarla hoş sohbet ediyordu.Bulunduğu yerde bir kanepe,iki sehpa ve ortada büyük bir masa köşelerde kauçuk ve sarmaşık çiçekleri güzel bir görünüm sağlıyordu.
Hemen yan tarafta müdür beyin odası vardı orasıda geniş dekorasyonu gayet güzeldi. Müdür bey kırarmış saçları,çökmüş şakakları,burnundaki altın kaplamalı gözlüklerinin üzerinden bakarak;
- Suat nasıl alıştın mı? Buraya,
- Tabi efendim alıştım.
- Akşamları salon tıklım tıklım müracat edenlerle dolup taşıyordu. Suat akşamları üniversiteli gençlerle birlikte oturur,bazı konuları beraber tartışırlardı. Bir seferinde uzun boylu gür saçlı çatık kaşlı Cavit;
- Sizi gördüğümden beri dikkatimi çeken bir durum var Suat.
- Hayrola,
- Bir yerde okuyor musunuz.?yoksa aramı verdin ?
- Ben Sanat Enstitüsünü bitirdim.
- Peki Üniversite için imtihana girmedin mi?
- Girdim fakat kazanamadım.
- Kaç puan aldın?
- 286,45
- Ya kazanama dın öyle mi?
- Evet,
- Kim demiş size,
- Yanındaki Orta boylu Yusuf hemen,
- Bak beni tanıyorsun artık buranın devamlı müşterisiyim, Ben 261.32 puan aldım şimdi Vatan Devlet Mimarlık Mühendislik Fakültesinde okuyorum. Yazık etmişsin kendine.
- Nasip değilmiş be Yusuf kardeşim.
Aslında pek nasip işine bırakmamak lazım, takip etmen gerekirdi.Ama nasıl takip edeceksin ki.Okullar tatil olur olmaz soluğu köyde alır şehirle alakası kesilirdi adeta.Zaten o yıllarda üniversite imtihan sistemi şimdiki gibi değildi .Aldığın puanla hangi okula girebilirsin,hangisine giremezsin bir çok okula ön kayıt yaptırıp takip etmen gerekiyordu.Tabi ki bu imkan meselesi yokluğun gözü kör olsun.Ön kayıt için şehir dışına kolay kolay çıkamazdık.Karar aldık birkaç arkadaş Hacettepe Üniversitesine ön kayıt yaptıracaktık.Yetmişli yıların başında TV.henüz yaygınlaşmamış en iyi iletişim aracı radyo idi.Şimdi iki basamaklı var neticede hangi okulu tutturdunuz ise anında haberiniz oluyor.Eski sisteme göre daha iyi önkayıt yaptırmak için kapı kapı dolaşmıyorsun.
- Gündüzleri sakin olan bu koca otelde akşamları bu hareketliliğiyle zaman akıp gidiyordu.Artık geç vakit olup ta herkes odasına çekildiği zaman derin bir sessizlik kaplardı oteli ,küçük bir kapı kıcırtısı,koridorlarda yankılanarak ta büroya kadar gelirdi.
- Yine bir akşam böyle otururlarken saat on bire doğru iki beyle genç bir bayan geldi.
- İçlerinden orta boylu, hafif göbekli,kara bıyıklarının altından;
- ----Boş odanız var mı? Yeğenim.
- ----Var Efendim.
- ---- Yukarılar dolu,Ancak bu katta ikişer kişilik iki odamız var.
- ----Tamam Yeğenim bize bir oda lazım.Yalnız bu bayan kalacak.biz kalmayacağız zaten.
- Adamlar bayanı bırakıp gittiler,
- Bunların yangından mal kaçırır gibi bayanı bırakıp,arkaya bakmadan çekip gitmeleri, Suat’ı kuşkulandırmıştı.Neyse bekleyelim kokusu elbet çıkar dedi içinden..
-Daha sonra genç bayana;
---Hüviyetinizi verir misiniz.
Genç bayan hemen elindeki parlak krem rengi çantasını açıp içini bir iki karıştırdıktan sonra ,
---Buyrun Efendim.
Kayıt işlemi bittikten sonra;
---Ne kadar kalacaksınız?
---Belli değil,
-------------------------------------
---Af edersiniz, o gelen adamlar neyiniz oluyor.
---Hiiç, hiçbir şeyim olmuyor, Sadece tanıdıklarım.
Suat’ın kafasındaki soru işaretleri biraz daha netleşiyordu adeta.Zaten adamların yangından mal kaçırır gibi genç bayanı bırakıp gitmeleri,bayanın kaçamak cevapları,Fakat daha fazla soru sormanın pek uygun olmayacağı hissine kapılarak her şeyi zamana bırakmanın daha uygun olacağını düşündü.
Gece geç vakit yattığında hala onu düşünüyordu.Yok canım bu kadar güzel bir kız böyle bir yola yok yok olamaz….Daha on yedi bilemedin on sekiz, bu kadar güzel bir kız,hele bakışları ne kadar masum.Böyle bir yola düşmüş olabilir mi?Boş ver ‘’Benim ki de bir şüphe’’ işte deyip yorganını biraz üzerine çekip diğer tarafa dönüp uyumak istedi,inşallah yanılmış olurum,Sabaha karşı uyuya kalmıştı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.