İNSANLIĞA
İNSANLIĞA
Kendisi için gören, kendisi için duyan ve kendisi için konuşan biri, kurşun denen maddeyi aldı ve başkası için gören, başkası için duyan ve hiçbir şey için konuşamayan birine uzattı.
Kurşun şarjöre kondu ve tetiğe basıldı.
Hiçbir göz göremedi, hiçbir kulak duyamadı ve hiçbir dil konuşamadı kurşunun müthiş bir hızla hedefe doğru gidişini.
Ve o kurşun geldi saplandı görmek isteyen, duymak isteyen, konuşmak isteyen bir kalbe.
Gözler ağlamaya başladı, kulaklar bir ses duymak istiyordu ve diller feryat ediyordu, açık kalan bir çift gözün, en son bir kurşun uğultusu duyan kulakların ve boğaza düğümlenmiş bir dilin ardından.
Sonra kendisi için gören, kendisi için duyan ve kendisi için konuşan biri çıktı meydana:
Ve etrafına, başkası için gören, başkası için duyanları topladı. Konuşmaya başladı ve bu konuşmanın sonu yine bir kurşuna vardı.
Bundan sonrasında zaten kurşunun rotası belliydi…
Fakat insanoğlu düşünmeden edemedi: Bütün bunlar olmasaydı ne olurdu?
İşte o zaman görmek isteyen, duymak isteyen, konuşmak isteyen kalp görebilecekti, duyabilecekti, konuşabilecekti. Belki kendisi için gören, kendisi için duyan, kendisi için konuşan biri olacaktı, belki de başkaları için…
Veya kendini görebilen, kendini duyabilen ve insanlık için konuşabilen biri olabilirdi…
Konuşurdu ve birçok insan da onun gibi olurdu…
Kendisi için görenler, kendisi için duyanlar, kendisi için konuşanlar azalırdı belki ama başkası için görenlerin, başkası için duyanların ve hiçbir şey için konuşamayanların ve bir de kurşunların sayısı çok fazlaydı…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.