Kıyafete Dair
Kıyafet Serbestisi
“Tanrı gökten inip de bir meslek seçseydi mutlaka öğretmenlik mesleğini seçerdi. Zira öğretmenlik Tanrı mesleğidir.” EFLATUN
Kurtuluş savaşının en hararetli zamanlarında yüce Atatürk, öğretmenler kongresini toplayarak mesleğe verdiği önemi göstermiştir. Çünkü cehaletle ancak öğretmen ordusuyla savaşılırdı.
Öğretmen; yalnız öğrencilerini değil, halkı da aydınlatacaktı. O yıllarda halkımızın ezici çoğunluğu, okur yazar değildi. Asker, mektubunu komutanına yazdırıyor, ebeveyni ise mektubu okutacak adam arıyordu. Mahkeme kararını dinleyen köylü ellerini yüzüne sürmüş: “AMİN1!” Demiş, derler.
Muhtar , imam ve öğretmenden oluşan üçlü, köyün ileri gelenlerinden sayılıyordu. Bu üçlünün ortak görevi, halkın daha çağdaşlaşması ve uygarlaşmasına devlet ve olaylar karşısında daha bilinçlenmesine yardımcı olmak, öncülük etmekti.
Bunların içinde öğretmenin ayrı bir yeri vardı. O, gündüz öğrencilerini, gece yetişkinleri eğitiyordu. Şair boşuna dememiş: (Çocukları vasıtasıyla) “Kulağını sana vermiş köylüm”. Öğretmenin, muhtar ve imamdan daha çok okuduğu kabul edilirdi. Aynı zamanda köyün yerlisi olmadığından sözü daha bir dikkatlice dinleniyordu. Çünkü o, ev danası değildi. Halkın çağdaşlaşması demek, yaşadığı çağa ayak uydurması demektir. Aynı çağda, aynı yıllarda yaşayanlar birbirlerinin çağdaşıdırlar. Aynen, Fuzuli ile Baki’nin, Obama ile Esat’ın, Başbakanımız la Merker’in de çağdaş oldukları gibi.
Uygarlık ise medeniyet anlamında kullanılır. Cumhuriyetin kurucuları batı uygarlığını yeğlemişler. Bunun yanında doğu uygarlığı da vardır. Kısa bir süre önce bir kısım öğretmenlerin kravatlarını ateşe attıklarını gördüm. Gerekçeleri, öğrencilerin kıyafeti serbest de öğretmenlerin kıyafeti neden serbest olmasınmış. Dünün öğretmeni kravat takarak batı medeniyetini benimserken bu günün öğretmeni kravatı yakmakla doğu medeniyetini mi arzuluyordu? Zaten yakalı gömleklere Frenk gömleği deniliyor. Bundan böyle yakasız gömlekler moda olmalı. İranlı yetkililer kravat mı takıyorlar sanki?
05/01/2013 günü TRT 1’de “Enine boyuna” programını izliyorum. Başbakan yardımcısıyla dört gazeteci söyleşiyorlar. Hepsi takım elbise giyinmiş ama hiç biri kravat takmamış. Bir devlet kanalında bir başbakan yardımcısının huzurunda kravatsız oturmak, ancak günümüze özgü olmalı. Acaba diyorum, kravatlarını yakan öğretmenler, belli bir makamdan tüyo mu almışlardı? İmam cemaat meselesi gibi hani!
Bundan sonra gömlek üreticilerine çok iş düşecek çook, çünkü yakasız gömlek üretmek zorunda kalacaklar. Zaten öğrencilerimiz de pek sevmiyordu kravatı. Rastladığım liselilerin kravat düğümleri gırtlaktan en az bir karış aşağıda bağlanıyordu. Kravatı böyle takacaklarına hiç takmasınlar daha iyi diye geçirirdim, içimden.
O günlere, yani kravatsızlığa adım adım mı yaklaşıyoruz ne?
YORUMLAR
Ben kıravattan oldum olası nefret ediyorum. Batı'dan da nefret ediyorum. Kravat Fransız ordusundaki Macar lejyonerleri ayırmak için kullanılan bir simge olarak ortaya çıkmış. Fransızlar kiminin koluna, kiminin boğazına işaretler bağlayarak lejyoner askerleri birbirinden ayırıyorlarmış.
Biz lejyonerlere benzeyeceğimize, Fransızlara özeneceğimize onlar bize benzesin. Böylesi daha iyi.
Ayrıca Batı'nın çağdaşlığı falan da yoktur, aşağılıklığı var. Biraz önce haberlerde bir matadorun canlı boğaya it sürüsü gibi saldırmasını gördüm. Canlı hayvanın sırtına şişleri saplamışlar, zavallı hayvanın omuzlarından kanlar akıyordu. Öfkeden delirmişti. Bunun gibi başına çekiçle vurarak fok katliamı yapanlar da var. Bunlardan başka Irak'ta, Afganistan'da, Filistin'de... dünyanın dört bir yanında insan katliamı yapıyorlar. Böylesine vahşi, barbar ve aşağılık bir topluluğa benzemek, özenmek utanç verici bir davranıştır. Zorunda kalmasam bir tek gün bile kravat takmazdım. Başkalarına özenmek bana hiç mi hiç yakışmaz, başkaları bana özensin. Bence doğru budur.
bazılarının aklı halen kıyafetlerde demek isterdim ama üstünüze alırsınız diye susmayı tercih ediyorum, zira sizinde yazınız kravatsızlar diye bir kavramla başka düşünceyi ötekileştirmekten öte kalmamış..
kısaca diyorum ki, kravatlılar = kravatsızlar, ne farkları var ki..
sevgiyle kalın...
sizden farklı düşünüyor olmam umarım sizi rahatsız etmez...
her daim saygıyla.
rsmcnb
"Hakikatler, fikirlerin çarpışmasından doğar." denilmiştir.
Sayfamda farklı düşünce görmekten ayrıca memnun bile olurum.
Sevgilerimle...
rsmcnb
Yorumuna teşekkürleeer.
Dileğinin dileğim olduğunu bilmeni isterim.
Sevgiyle kalınız...
Değerli hem de çok değerli Rasim Öğretmenim,
aslında hem nalına hem mıhına vuruyorsun da, fakat ne hikmetse dili öyle ustaca kullanıyorsun ki, bu yazıdan üzerine alınanlar bile kızıp seni Silivri'ye göndermek yerine; "aslında öğretmenimiz (pardon; hocamız) Rasim Bey doğru söylemiş, kendimize biraz çeki düzen mi verelim ne!" diyeceklerdir.
Öğretmenlik peygamberlikten sonra en üst, en kutsal makam bence.
Mahkeme kararı dedin de: bankacı bir arkadaşımızın annesi, arapça yayın yapan TRT kanalında tesadüfen maç anlatan spikeri dinlemekte. Spikerin her cümlesinin sonunda içten bir Amin! çekiyor :)
TRT'ye gelince: Bir zamanlar hakkıyla tam bir okuldu. Şimdilerde resmen medrese oldu ne yazık ki.
Kravatsız bakanlar, milletvekilleri, bürokratlar, çıkarcılar, yalakalar... Gömlek yakalarına ihtiyaçları yok nasılsa. Dileğim yakasız gömlek giyisinler tümü de :)
Tebriklerim saygıyla Rasim Öğretmenim...
rsmcnb
Kavuşturana şükür.
Güzel yorumun için teşekkürler.
Saygı bizden efendim.
Sevgiyle kalınız...