- 1109 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
Şişede Mektup
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Antalya’nın Göynük ilçesinden dönüyorum. Arabayı bir akademisyen kullanıyor. Ben bordo renkli arabanın arka koltuklarında direksiyon ile aynı hizada oturuyorum. Yan tarafım boş.
Aracın navigasyonu Ankara istikametine ayarlanmış. En kısa mesafelerden bizi Başkent sınırlarına götürecek. Arabayı kullanan kişi ben olsaydım, bu gibi yardımcı araçlara ihtiyacım olmazdı.
Bize yollar memleket!..
Dağların delinerek tünel yapıldığı, mavinin ise sağ tarafımızda kaldığı Antalya- Kemer arası bir yerdeyiz. İleride portakal, mandalina ve limon satan bir seyyar satıcı var. Kilosunu 1 liradan veriyor. Yani arabanın içinden bu tabelayı görebiliyorum. Hayatımda hiç pazara çıkmadığım için ucuz geliyor. Hemen akademisyene lütfen durabilir miyiz diyorum. Sağ olsun benden daha fazla meraklı bu yol kenarında durmalara. Yol çıktığımızdan beri arabanın ön tarafında oturan çocuğun ilk defa sesini duyduk.” Bende merak ettim” dedi. Neyi merak etti anti sosyal arkadaş merak ediyorum.
Arabadan iner inmez, adam ile selamlaştık. Severim bu gibi durumlarda insanlar ile konuşmayı. Ankara’dan geliyorum, en tazelerinde 5 kilo koy diyorum. O sırada sohbet muhabbet. Bir yandan da mandalina seviyorum. Mandalina, kış günü misafirliklerinin olmazsa olmazıdır. Hatta öyle ki, mandalina hakkında üç yıl önceye kadar denemeler yazıyordum. Deneme olarak kalmışlar demek ki…
“Misafir Mandalina Sever” isminde 48 adet denemem vardı. Oradaki seyyar satıcı ile konuşurken hemen 20 metre ileride denizin içinde kıyıya vuran bir şişe gördüm. Filmlerdeki gibi…
Antalyaspor’un şampiyonluk sohbetini yapan bir grup gencin yanından hızlı adımlarla şişeye doğru yöneldim. Muhteşem bir durum ile karşı karşıyayım. Filmlerde olduğunu düşündüğüm bir manzara gördüm. Şişe içinde not vardı. Üstelik bir deneme niteliği taşıyacak uzunluktaydı. Belli ki bir dolma kalem ile yazıya dökülmüş. Altında adamın ismi yazıyor.
İçimden bir ses, hayatının dönüm noktası olabilir diyor…
Bir anda kağıdı hızlıca okumak istiyordum ama bu anı daha sonra özel bir zaman yaratıp okumak gerekiyor diye düşündüm. Dalgaların daha fazla hırçınlanmasına fırsat vermeden, mandalinalarımı almak için beyaz renkli 87 model Wolksvagen aracın yanına koştum. Dönerken oradaki Antalyaspor’lu arkadaşlara cebimde her zaman taşıdığım Ankaragücü anahtarlıklarından hediye ettim. Bir an mikro milliyetçilik yapacaklardı ki şehirleri adına, birbirlerine bakarak şaşkın bakışlarla teşekkür ettiler.
Belki de Ankaragücü taraftarının ne kadar kelle koltuk yaşayan olduklarını bildikleri için bir şeyler diyemediler.Neyse selam olsun o arkadaşlara…
Cebimde hafif ıslanmış bir not ile mandalinaların parasını vermek için bozuk para aradım. Bulamayınca 3 kilo daha koy da, al sen şu 10 lirayı demek oldu ilk işim…
Bu sırada ben gelene kadar bizim akademisyen ile Hacettepe’de okuyan üniversiteli arkadaş, yazılım ve programlama dilleri üstünde sohbet ediyorlardı. Konu o kadar iç açıcı ki, bir an önce navigasyonda Ankara’ya 2 km. kaldı demesini istedim.
Adama teşekkür ettikten sonra, herkes bir kurala uyar gibi aynı sessizlikte ve aynı oturma biçiminde bordo renkli arabada yerini aldı.
O dağların arasında sadece TRT FM yayınları çalıyordu. İyice çocukluğuma doğru gidiyordum…
Yıllar önce ailem ile arabaya biner, VHS kamera kasetlerinden bol bol alıp, kameramızı kapatmadan yolculuk yapardık. 15 gün içerisinde bu gibi yollardan belki de binlerce kez geçmiştik. Ne güzel günlerdi. Büyüdükçe insanlar, dertleri çoğalıyor ve vakit bulamıyorlar…
Mandalina ve TRT Fm yayınları arasında daha fazla çocukluk anılarında kaybolmadan, şişeden çıkan notu okumalıydım. Filmler ve romanlar gerçek oluyor gibi…
Dolma kalem ile ele alınmış bir yazı olduğunu söylemiştim. Mektubu aynen iletiyorum.
“11.03.1997
İçim daralıyor. Geçen ay 28 Şubat adı altında bir darbe girişimi oldu. Ailemden uzakta aklıma ilk gelen felsefi düşünceler,Pazar günleri banyo günleriydi. Bizimkiler dizisini izledikten sonra, elektrikli battaniyeyi açıp yatağımızın ısınmasını beklerdi annem. Babam ise Pazar günleri, mahalle balıkçısından taze olmayan hamsi alırdı. Sobamızın üstünde ablamın iç çamaşırları asılı olurdu. O çamaşırları o küçük yaşımda bile utanarak izlerdim. Evimiz tek gözlü olduğu için, başka yerde çamaşırları asma şansımız yok.Mart ayını 97’de ailemden uzakta bir sahil kasabasında geçiriyorum. Bu mektubu Kıbrıs’ın Maraş bölgesinde Birleşmiş Milletlerin askerlerinin koruduğu yasaklı bölgeden yazıyorum. İçeri nasıl girdiğimi bu mektupta anlatamam. Kalemi bile kıpırdatırken birisi gelip beni hapse atacakmış gibi hissediyorum. Niye buraya geldiğimi de daha sonra anlatacağım…
İçimde sadece bir özlem var.
Babamın sahte Maltepe sigarasının izmarit kokusunu bile özledim. Hatta Pazar günleri annemin banyonun içinde bizim banyo suyumuzu ısıtmasını bile özledim. Banyomuz adına hatırladığım, beyaz fayansları arasında siyah çizgileri olan, şimdilerde sahte Simit fırınlarındaki duvarlara benzeyen bir duvar örneği…
Babam, sigarasını söndürmek için sobanın üstünde durun güğümü biraz kenara çekip, odunların içine atardı. Keşke o evde olsaydım şimdi… Ve keşke elektrikli bir battaniye ile ısınsaydım.
Kıvırcık bir kız arkadaşım olsun isterdim o zamanlarda. Bizimkiler dizisinde de kıvırcık bir kız yoktu, bizim mahallemizde de kıvırcık bir kız yoktu. Ama nedense saçları kıvırcık bir kız sevmek istiyordum.
Ailemden uzakta, aklımda sadece akrabalarımızdan ölen yada hasta olan var mıydı diye merak ediyorum. Cebimde sünnetimde çekilmiş toplu fotoğrafın dışında hiçbir hatıra yok. Eminim ki, buradaki herkes değişmiştir.
Bu mektubu daha sonra ayrıntılı bir şekilde başka bir şişeye yazıp atacağım. Ve o mektupta burada bahsettiklerimi özet geçeceğim.Eğer bu mektubu okuyan olursa, ilk gördüğü esmer kıza sevdiğini söylesin ve onu çok sevsin. Bir hayal tabi ki.
Birde sobalı bir evdeyse, kış günü hamsiden sonra kestane patlatsın.
Maraş-Kıbrıs
Ahmet Ca***.
11 Mart 1997”
Mektubu belki yirmi kez okudum. Virajlı yollarda bile midem bulanmasına rağmen okudum. Kim bilir, şimdi nerede ne yapıyor. Mektup elime 15 yıl sonra ulaştı. Yaşıyor mu acaba diye düşündüm. En son okuduğumda yaşını tahmin etmeye çalıştım. 97 yılında tahminim 17 veya 18 yaşında bir gençti.
Ne için ailesinden uzak olmayı tercih etmişti. Yada ailesine ulaşabilir miyim diye düşündüm. Arabadakilere mektuptan bahsetmek istemedim. Nitekim, bahsetmedim de…
Diğer mektupta diye bir yerden bahsediyordu. Acaba diğer mektuplara başkaları ulaştı. En azından mektupta, ailesinin nerede yaşadığına dair birkaç ipucu verseydi…
Kafamı kurcalayan bir mektup ile beraber, aldığım mandalinaları yiyerek, çocukluğumda ailemle beraber mandalina yedikten sonra sobanın üstüne koyup onları izlediğimiz günler geldi…
Hayallerini bir şişe içine sığdıran insanlara selam olsun…
Sencer Gültuna
Ocak 2013
YORUMLAR
Dün gece çok uzun bir yazı diye okumamıştım,iyi ki okudum diyorum ve tebrik edyorum...çok begendim :-)
sencergultuna
Teşekkür ederim.
Saygılarımla.
sencergultuna
Okuduğunuz için teşekkür ederim.
Saygılarımla.
sencergultuna
Saygılarımla.
Mektup ve yol hikayesi muhteşemdi çünkü öyküleyenin güzel bir anlatımı vardı, aşina olduğumuz yerler ve "Bizimkiler" dizisini izlediğimiz yıllarda hemen hemen aynı duyguları yaşamıştım, ki yazarın anlatıkları tıpkı yaşadığım şeylerdi. Antalya'yı çok özledim gitmeyeli yıllar oldu.
Mektup, birinin kayboluşuna tanıklık ederken birinin ailesinden uzak olması veya ailesini kaybetmiş olması beni derinden üzerken hayatın nelere tanıklık ettiğini görüyoruz..Sobaya gelince hala sobayı küllük olarak kulanmaktayım çünkü hala bizim buralara doğal gaz gelmedi fakat zengin ve varsıl mahallerde doğal gaz püfür püfür yanmaktadır.
Öyküleme tekniği bir hayli başarılı buldum çünkü sade, anlaşılır ve çokça anıları yad eden bu çalışmadan pek keyif aldım.
Şiir olsun ister hikaye-öykü olsun insana bir şeyler uyandırıyorsa, hatırlatıyorsa o emeğin hakkını vermek gerek diye düşünüyorum, hakkını vermek elbette okumakla verilir, teşvik ederek, sırt gererek...
Teşekkürler, anılarım gözümden canlandı, canlandırdığınız için
Sevgilerimle/selamlarımla
sencergultuna
Öykülemeye çalıştım ama bu benim birebir yaşadığım bir olaydır. İlginç kısmı burası.
Sizde bir şeyler hissettirdiyse eğer, bu çok güzel bir duygu.
Teşekkür ederim.
Sevgi ve saygıyla.