Bedeni Küçük, Yüreği Büyük İnsan..
Sordum;
-Derdin ne?
Başını eğdi
-Aç mısın?
Gözleri doldu.
Hava buz gibiydi.
Sırtında incecik bir kazak , ayakları çıplaktı.
-Üşümüyor musun?
Ellerini koynuna koyup, başını hayır anlamında sağa sola salladı.
-Kaç yaşındasın?
-On
Annen yok mu?
-Var
-Evin nerede? Evine kadar götüreyim seni.
Başını yine sağa sola sallayıp, parmağıyla az ileride ki evi gösterdi. Bir eve bir de ona baktım, fakir ailenin evine benzemiyordu.
-Neden dışardasın?
Cevap vermedi.
-Hadi evine git hava çok soğuk, dedim.
Cevap vermeden gösterdiği tarafa doğru koşmaya başladı.
Aklımdan binbir düşünce geçti, son sürat;
‘’Annesi üveydi!’’
‘’Yok!
Babası dövmüştü!’’
‘’Yok yok! Öyle bile olsaydı bu soğukta onu dışarı atacak kadar merhametsiz değillerdir. Ne yapsam! Peşinden gidip baksam mı? Evet evet bakayım, bu soğukta sokakta bırakılmazdı. Hem belki de gösterdiği ev onların evi değildi.’’
Hızlı adımlarla arkasından yürüdüm. Evin önüne geldiğimde kimse yoktu. Etrafa baktım, biraz ileri yürüdüm yoktu.
Durdum!
Ne yapmalıydım, diye düşünürken ayaklarım beni kapının önüne kadar getirdi. Hala karar verememiştim ki elim uzandı ve zili çaldı.
Tek katlı bahçe içinde güzel bir evdi… Etrafı seyrederken kapı açıldı ve;
‘’Buyrun , kimi aramıştınız?’’
Karşımda çok temiz giyimli, temiz yüzlü bir bayan, soran gözlerle bana bakıyordu.
Selam verip meramımı anlatmaya çalıştım… Gülümseyerek;
‘’Oğlum’’, dedi. Derken de yüzüne hüzün dalgası vurdu. Gözleri dolarak devam etti;
‘’Dün televizyonda, Suriye’deki çocukları gördü.. Başlatılan yardım kampanyasını görünce de; ‘’ Anne ben de yardım etmek istiyorum’’ dedi. Ederiz elbette oğlum ama biraz bekleyelim baban dönsün o zaman ederiz dedim. ‘’Ne zaman gelecek’’ Yakında gelir dedim ama o buna pek inanmadı, çünkü uzun zamandır o, soruyor, ben aynı cevabı veriyorum.’’ Başını eğdi derin bir iç geçirerek; ‘’ Bu gün okuldan gelirken diğer mahalledeki yardım bürosuna giderek, sırtındaki paltosunu, ayakkabıları ve cebindeki harçlığı vermiş. Geldiğinde ki halini sizde gördünüz, önce kızdım sonra da kucaklayıp öptüm’’
Daha sonra öğrendim ki babası hapisteymiş ve annesi evlere temizliğe giderek evini geçindirmeye çalışıyormuş. Üstelik verdiği palto onun tek paltosuymuş…
O küçük bedeninde kocaman bir yürek taşıyan o, cesur çocuğu kıskanmamak elde değildi. Kaldı ki elinde fazlası olduğu halde vermeye kıyamayan çok insan vardı.. Büyük cüsseli, küçük yürekli insanlar…
Kardeşlerimiz açken ve soğuktayken biz nasıl tok ve sıcak evlerimizde rahat yatabiliriz... Belki acılarını dindirmeye yetmez..!
Belki kırık kalplerini onarmaya yetmez..!
Belki Akan kanı , zulmü durdurmaya yetmez..!
Yetmeyecektir de ama hiç değilse yapabileceklerimiz için gayret edebiliriz...
Hiç değilse, çare olmasa da bir yaraya merhem, olabiliriz...
Kimbilir belki acılı yüzlere küçük bir tebessüm yerleşmesine vesile olabiliriz...
Şimdi Suriye’de; evsiz, soğukta ve aç olduğumuzu varsayalım, hatta varsaymayıp orada olduğumuzu, taa, yüreğimizde hissedelim. Peygamber Efendimiz (s.a.v. ) ’ Müminler bir bedenin azaları gibidir...,’ buyuruyor
Biz, bir bedenin azaları değil miyiz?
Selam ve dua ile…
4 ocak 2013
YORUMLAR
Allah sizden cok razı olsun. Çok güzel bir yazı olmuş mübarek Cuma gününde.
Yazınız tümüyle mükemmel.