- 439 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
NOSTALJIK GECISLER
O zamanlar kirmizi cizgili beyaz bayram sekerleriyle kosesi kirik, renkli fasulye sekerleriydi cocuk gönüllerimizi senlik yerine cevirmeye yeten. Bos bisküvi kutusundan, bir ip ve iki agac parcasi yardimiyla davula dönüstürdügümüz oyuncagin kof sesi kulaklari tirmalarken; büyüklerimizden birinin bin bir zahmetle egip bükerek halka sekline getirdigi demir ya da tel parcasindan yaratilmis uyduruk arabanin dönen tekerlegi idi kus yüregi safligindaki bol heyecanli sevincimizi kara-esmer suratlarimiza günisigi aydinliginda yansitan.
Yaban palamudundan bilye üretip, elimizi yüzümüzü cizip kanatarak tirmandigimiz yaban armudunun meyvelerinden dünyanin en tatli yemisi gibi haz duyarken; al(a)manci komsunun ciftlik evindeki siyah-beyaz televizyonun karsisinda yarim saat daha seyre dalabilmek icin izin koparabilmekti en mühim hayalimiz.
Soguk savas döneminin °az gelismis ve yari feodal° seklinde tanimlanan ülkesinde cumartesi aksamlari yayinlanmasini cümbür cemaat topyekün iple cektigimiz Türk filmleri körpe yüreklerimize ates topu gibi girer ve bir sonraki haftasonunun mutat filmine kadar, hikayesiyle, naif beyinlerimizi mesgul ederdi. Hala dün gibi hatirlarim o melun kartalin bos biraktigi besigin uykularima musallat ettigi kiyamet karabasanlarini.
Her yastan köy cocuklariyla birlikte arkalarindan kosusturdugumuz kuzularin baga-bostana girmesini engellemek en mesakkatli görevimiz, gizlavet lastiklerin ciplak etimizi haslamasina riza göstererek dahil oldugumuz yeditas oyunu ise en eglenceli oyunumuz olurdu. Bu esnada susuzlugumuzu gidermek icin bel kirip iki büklüm olmus sekilde, yeraltindan süzülerek günisigina kavusan yer cesmesinin ici böcek kaynayan suyuna yumulurduk.
Gel zaman git zaman derken bir gece duvarlar cöktü. Ülkelerin birbirlerinden ayrilmis sinirlari yeniden birbirine kavustu. Bir gecede `feodal´ tanimindan kurtulup ´gelismis´ olduk. Tek kanalli televizyonda yeni kanallar belirmeye basladi. Cumartesi aksamlari topluca izlenen ´acikli` Türk filmlerinin yerini ithal diziler aldi.
Son yesil otlak kuruyup cöle döndügünde yeraltindan süzülerek yeryüzüne cikan cesme de kurudu. Cesmenin cayirinda otlayan kuzularin soyu da kurudu sonra. Artik susuzlugunu o cesmede teskin eden cobana da ihtiyac kalmadi böylece. Bir süre sonra da bu issiz cobanlar göcedip fabrikada isci olmak umuduyla sehirlere akin etti.
Köyden kente göcmüs toplumsal tabakanin degerlerinden esneyip yeni düzene ayak uydurmasi gerekmekteydi. Büyük apartmanlarda birbirine yabanci, selamsiz haneler olustu. Iste o zaman artik dardogan agaclari üzerinde daldan dala sicrayip ´aaa aaaa aaaaaaaa!..´ diye ciglik atarak Tarzancilik oynamak sadece anilarda kaldi. Insanin icindeki ilkel zamanlara ait dedikoduculuk ve entrika hirsinin parlatildigi ithal diziler, bu kentlesmeye calisan köylü toplimun günlük yasaminda örnek aldigi idolleri de yaratmaya basladi. Artik önemli olan vicdan ve merhamet sahibi olmak degil, dayanisma hic degil, tek basina gemisini yoluna koyup yürütebilmekti. Bir tek mühim sey kalmisti, o da: Baskalarinin aleyhine bile olsa kendi cikarindan vazgecmeyip
onu her kosulda realize edebilmekti.
Kapitalist pazarin hakimiyeti her igne deligine kadar egemen oldukca, zevkler ve °sükseler° de tek tiplesti, her sey icinde bulunulan anin gelip gecici-aldatici modasina uydu. Toplumsal altyapinin üstyapiyi belirleyip tayin ettigi, üstyapinin da kendisinden kaynak aldigi altyapiyi geri dönüslü sekilde besledigi genel yasam formumuzda, zaman zaman ürettiklerimizle önemli bir cesitlilik yarattigimiz zanniyla kendimizi avutsak da aslinda bu kural hic degismedi. Elbette bireysel ya da kollektif sanatci ruhu yeni seyleri de pekala yaratabildi. Ama bunun uygulamaya konup görünür kilinmasi sürecinde hep o anki verili sistemin kriterleri ve kararlari öncelikli belirleyicilige sahip oldu.
Karakteri geregi ve konumlanisi itibariyle özgür ve muhalif oldugu iddia edilen sanatin siyasal ve dini kriterlerle daha da aciktan muhatap oldugu zamanlari yasiyoruz simdilerde. Kaldigimiz yerden sanat icrasina devam etmek icin bunu yeni bir boyut olarak görüp dik durmak da var, °kader° diyerek kabullenip sineye cekmek de. ´Tarih tekerrürden ibarettir´diyenler hakli mi cikti
ne ?...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.