- 715 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Maskeli istihbaratçı ve Kurtlar Vadisi
Kurtlar Vadisi, konuları açısından takip ettiğimiz bir dizi, girdiği konular ve akıcılık dikkate alındığında hala rakipsiz olduğu bir gerçek.
Hala en çok izlenen dizilerden biri kanımca.
Dizinin ilk günlerdeki heyecanı verememesinin ise bana göre sebebi şu ; öncelikle dizi ilk çıktığında işlediği konular medyada sık sık yazılabilecek şeyler değildi, ve Ergenekon davaları başlamamıştı.
Çok gizemliydi o konular yani.
Belli bir kesim dizide işlenen konulara vakıf olsa da, çoğu insan bunları bilmiyordu. Şimdi ise malumunuz bu konular her türlü medya ortamında işlenebiliyor, dolayısıyla eski gizemleri kalmadı.
Yoksa dizinin şimdi daha da derinlere indiği düşüncesindeyim.
Birde tabi ki 10 yılı aşmış bir dizi haliyle bıkkınlık yapabilir.
Gelelim Polat’ın ölümü ve Maskeli İstihbaratçı’ya.
Polat Alemdar vuruldu ve öldü dizide malumunuz.
Ve bizde alışkanlıktır başrol oyuncusu ölmez, ölemez, ölürse dizi veya film biter, bitmeli, çünkü biz öyle alıştık.
Şimdi bakınca dizi hala devam ediyor ve macera-aksiyon ise hala azalmış değil, o zaman bu işte bir terslik var.
Ya Polat ölmedi, ya da kalbimizde de yaşamıyor, yani dizide gerçekten ölmedi.
O zaman Polat nerede ?
Bence şu maske giyip derin işlere imza atan meçhul kişi Polat Alemdar’dan başkası değil.
Eğer Polat ölseydi bu Memati’nin diziden ayrılmadan önce ölümünün duyurulması gibi olurdu diye düşünüyorum, yani ölseydi ve diziden gerçekten ayrılacak olsaydı veya dizi bitecek olsaydı bu bilgi illaki sızardı.
O zaman Maskeli İstihbaratçı’dan başkası kalmıyor, ama yanılıyor da olabiliriz değil mi ?
Bizimki sadece tahmin ama temennimizde bu yönde.
Yoksa biliyoruz ki kalbimizde yaşıyor Polat :))
Tunar Çalışkan
YORUMLAR
Doğrudur, suikaste uğrayan İsveç Başbakan'ı Olaf Palme'dir.Yazarken adını unuttuğumdan, bilgisayarda da acemi olduğumdan araştıramamıştım.Dün gece izlediğimiz bölümde bölümde bu defa da antişii söylem ve eylemler geliştirildiğini gördük.Halbıki bizdeki fundemantalistlere bakılırsa, Mollaların yönetimindeki İran sütten çıkma ak kaşıktır!Dizide birden bire çark edilmesi de bu açıdan bakıldığında oldukça anlamlıdır.Galiba biz toplum olarak geçmişimizi fazla bilmiyoruz veya gözardı ediyoruz.Bugün iktidarda olanların hocaları daha düne kadar bütün politikalarını İran'ı el üstünde tutmak üzere tanzim ederlerdi.Bilmem hatırlar mısınız? Erbakan Başbakan'dı.İran sınırındaki bir karakolumuz PKK'nın saldırısına uğramıştı.Bizim askeri yetkililerin yaptığıaraştırmaya göre, karakola atılan havan mermilerinin çapı çok büyükmüş.Dolayısı ile hem ellerinde mevcut değilmiş, olsa da kullanamazlarmış.İddiaya göre saldırı bizzat İran askerleri tarafından yapılarak PKK'yapmış gibi gösterilmiş.Saldırıya uğrayan karakolda kendisine verilen brifingi dinleyen Erbakan ne demişti?Bu idddialar,Türkiye ve kardeş İran arasındaki iyi ilişkileri bozmak amacıyla Mossat tarafından uydurulmıştur!!!
Kendi ülkesinin menfaati aleyhine gelişen bir olayı böylesine aymazlıkla karşılayan bir (Sözde) Devlet adamına itibar edilebilir mi, saygı duyulabilir mi, o'nun çıraklarının takip ettiği dış politikaya güvenilebilir mi?Aslında bu konuda yazılması ve söylenmesi gereken pek çok söz olmasına rağmen vakit darlığından burada bitirmek istiyorum.Maalesef bizi idare edenler ya kendi tarihini bilmiyorlar ya da bilmezdan geliyorlar.İran'a yapılan eleştirileri din düşmanlığı gibi algılayıp savunma moduna geçiyorlar.Halbuki tarihten biraz ders almış olsaydılar, Fatih Sultan Mehmet'in Oklukbeli'nde İran şahı Uzun Hasan'ı neden keselediğini idrak edebilseler ve Selim'in neden Mercidabık ve Ridaniye'de dolaştığını bilebilseler, bugün çok farklı politikalar üretebilirlerdi.Lütfen dikkat ediniz, bizimkiler hem bilmiyorler hem de bilenlere itibar etmiyorlar, kime kucak açsalar, arkadan hançerleniyorlar.Bu da Türk milletinin ve devletinin aleyhine oluyor.Devletin altı oyuluyor, bizim idarecilerimiz! Uyuyorlar.Eeeee, çok normal.İdeolojiyle bakkal dükkanı işletilemeyecek çağda, bizimkiler devlet yönetmeye kalkıyorlar, haliyle ellerine-yüzlerine bulaştırıyorlar.Acaba bizim idarecilerimizden kaçı ''Şu Çılgın Türkler'' adlı kitabı okumuştur veya içlerinde okuyan var mıdır?Hiç sanmıyorum.Sadece o kitabı okumuş bile olsaydılar, tarihten ders alırlardı, yanlış politikalarla devletin başına bunca gaileyi açamazlardı!!!Allah yardımcımız olsun...
Tunar ÇALIŞKAN.Nevşehir.
Merhaba; dizide vurularak öldürülenlerin sayısını dikkate alırsak, Türkiye nufusunun 4-5 milyon azalması gerekir! Bir de seyrederken çok dikkat ediyorum,vurulan kötü adamlar!Yere düşerken elinden silahı hiç düşürmüyor, silahı ellerinde ölüyorlar. Demek ki iyi adamlar o kadar keskin nişancı ki, vurdumu sağlama vuruyorlar, hasımları daha yere düşmeden ölüyorlar!Benim bahsetmek istediğim esas konu ise dizinin vermek istediği mesajla ilgili.Dizi ilk başladığında Polat'ın tek misyonu Türkiye'deki Mafya yapılanmasını çökertmekti, ve bunda da başarılı oldu.Geçen zaman içerisinde dizinin konusu mutasyona uğradı, Türkiye'nin gerçek gündemini işlemeye başladı.İşte bence kantarın topuzu burada bir hayli kaçtı, dizi, siyasi iktidarın dümen suyunu takip etmeye başladı ve çirkinleşti.Örnek vermek gerekirse; hiç luzumu yokken Yohudi düşmanlığı alabildiğine körüklendi, antisemitizm rüzgarı estirildi.Dizinin son bölümlerine dikkat edilirse, tamamen iktidarın söylemlerine uygun senaryolar üretildiğini görebiliriz. (Ergenekon, Balyoz davaları vs)Bu da bence dizinin inandırıcılığı azaltan faktörlerin başında geliyor.Ve maalesef senaryo yazarları bazı konularda çok bilgisizler, köy kahvesinin aşamayan bir takım mesnetsiz söylemleri dilerine pelesenk ediyorlar.Örneğin: Kırmızı kitap gibi.1982 yılında Celal Bayar'ın yazdığı ve adı ''Başvekilim Adnan Menderes'' olan bir kitap okumuştum. 1950 yılındaki seçimleri Demokratlar kazanınca ve Celal Bayar da Cumhurbaşkanı seçilince, Bayar İsmet İnönü'yü ziyaret etmiş, bir süre konuşmuşlar ve Bayar İnönü'ye bir soru sormuş.Devletin bile kasalarında bie belgesi olmayıp benimle paylaşmak istediğiniz bilgiler var mı? Demiş.İnönü'de var demiş ve anlatmış.Bundan sonrasını Bayar elbette ki kitabına almamış.Burada anlatmak istediğim husus, bu işlerin uluorta olmayacağıdır.Günün birinde iktidara kimlerin geleceğini bilemezsiniz.Milli mücadeleden sonra kurulan Devleti koruma adına yapılan bu uygulamayı da bir nebze olsun anlamak gerekir.Şimdi siz bana sorabilirsiniz; seçimle gelene güvenmeyeceğiz de kime güveneceğiz?Ben de size bir 2 cevap veririm.1) İtalya'da Aldo Moro'nun kaçırılıp öldürülmesi (Nato'nun gizli orduları Adlı kitap) 2) İsveç'te eşiyle birlikte yaya olarak sinemaya giderken katledilen İsveç Başbakan'ın suikastının perde arkası.Okuduğum kitapta, (Adını şimdi hatırlayamadım)Başbakan'ın Sosyalist olduğu için Nato'nun sırlarının istenmeyen ellere geçebileceğinden duyulan korku nedeniyle suikastın gerçekleştirildiği yazıyordu.Ayrıca, Ağca tarafından Papa'ya yapılan suikast girişimini de hatırlatmak istiyorum.Ağca'nın Papa'yı neden vurduğu, olayın üzerinden 30 küsür sene geçtiği halde hala aydınlatılamadı.Yeterince aydınlatıcı olabildim mi? Bursa'dan selamlar.