- 1079 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KONUŞABİLME ÖZLEMİ
Konuşmanın kötüsü ne konuştuğunu bilmemektir. Konuşmak için konuşulmamalıdır. Konuşmalar öze inmeli özden haber vermelidir. Her şeyde olduğu gibi konuşmalarda kelimeler ve cümleler tasarruflu kullanılmalıdır. Tabi ki konuşmalar maksatlı olmalıdır. Amaçsız yapılan bir konuşmanın cümle yığınından ibaret olduğu, gürültüden öteye geçemeyeceği bilinmelidir. Her bir kelime amacın gerçekleşmesinde pay sahibi olmalıdır. ”konuşurken mangalda kül bırakmamak” deyimi dilimizde sıkça kullanılır. Mangalda bırakılmayan her bir kül zerreciğinin hakkı verilmek kaydıyla bu deyimin algılanma biçimi de değişmez mi?
Kurulan cümleler inancın eseri olmalıdır ki etkili olabilsin. Zor olan ise kişinin inanmadıklarını muhatabına inandırmaya çalışmasıdır. İleri sürülen fikirler, öngörüler deneyim süzgecinden geçmişse etkilidirler. Başkalarının deneyimini aktarmak rivayetten öteye geçmez.
Güzel yazılmış dediğimiz şiirlerde, hikâyelerde, romanlarda, denemelerde kendi yaşantımızdan, düşüncelerimizden, hayallerimizden kesitler bulmuşuzdur. Hayallerimizde, düşüncelerimizde, yaşanmışlıklarımızda yeri olmayanın bilgimiz dışında olduğu kesindir. Bilgimiz dışında olanlar ise değerlendirmelerimizin de dışındadır.
Konuşmalar bilgi kaynaklı olmalıdır. Kurulan cümlenin muhatapta bırakacağı iz önemlidir. Onun zihninde oluşabilecek soru işaretleri hesaplanabilmelidir ki o sorular muhatap tarafından sorulmadan konuşma içinde cevaplanmalıdır. Bilgi kaynaklı olmayan konuşmalar tutarsızlığın göstergesidir. Konuşmacı inandırıcılığını kaybettiği an ise konuşulanlar da lafügüzaf haline dönüşüverir.
Görebilen için konuşmalarda, kişinin karakterinden yansımalar vardır. Gizlemekte ne kadar hünerli olursa olsun kendini ele vermekten kurtulamaz. Çoğu konuşmalar vardır kaş yapayım derken göz çıkarmakla neticelenir. Bunun içindir ki “konuşmak gümüş ise sükût altındır” denilmiştir.
İnsanın bir günde kurduğu cümlelerden yola çıkılarak basit bir hesaplama yoluna gidilse bir ömür boyunca kurulan cümlelerin çokluğu ve bunların kalıcılığı üzerinde düşünmek insanı yoracak niteliktedir. Daha da ilginç olanı ise o kadar cümlenin içinde kalıcılığa erişmiş bir cümlenin bile olmayabileceğidir. En yıkıcısı da bu olmalıdır sanırım.
Göremediğim, tadamadığım, hissedemediğim güzelliklere hayallerime, düşlerime hükmeden konuşmaları seviyorum. Dinlendiğimi, zihnimin boşaldığını, aklımın temizlendiğini, düşünme melekelerimin yenilendiğini hissettiğim konuşmaları seviyorum. Dostça kurulan cümlelerin içindeki sevgiyi ve aşkla bezenmişliği, öyle ki o tanımsız sadeliği özlüyorum.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.