DÜŞLERİMİ RAHAT BIRAK
İçimde intiharın ayak sesleri. Fay hatları kırılıyorum beynimin. Ölçeğini tahmin edemiyor uzmanlar.
Birkaç kadeh almayı düşünmüştüm ama gerek yoktu. Beynim zaten sarhoş. Baktığım şeyleri iki hatta üç görüyorum. Ayaklarım taşımıyor beni. Kafam ağırlaştıkça ağırlaşıyor.
Yatağımda bir o yana bir bu yana kıvranarak dönüyorum. Ellerimle bacaklarımı tutuyorum. Çekmişim içe doğru. Beşikte sallanır gibi sallanıyorum. Film şeridi gibi hayat geçiyor gözlerimden. Tutup kırıyorum şeridi. Senle uğraşamam.
Beynimde virüsler. Format atmam gerek diyorum içimden. Ya da şimdilik şarj etsem.
Şarj makinem nerde?
Of…
Uyumam gerek. Uyumam. Düşüncelerden kaçmam. Rahat bir uyku. Kimsenin olmadığı, el değmemiş bir uyku. Gitme uyku gözlerimden. Gel bu gece konuğum ol. Gözlerim uzansın kollarında.
Uyku geliyor sonunda gözlerime. Gözlerim mutlu. Dalıyorum asude kollarına.
Rahat bırakmıyor, düşler beni.
Uzaktan biri görünüyor. Tanıdık biri yabancı değil? Ama kim, bir an durup düşünüyorum.
Raskolnikov’un gözleri vuruyor düşlerime. Gölgeler geçiyor rüyalarımdan. Kan ter içinde hislerim. Onları çıkarıp başlarına bir çuval geçirip yolluyorum unutulmuş zamanlara. Yakından bir yerlerden hıçkırıkları düşer avuçlarıma kedilerin. Miyavladıklarından habersiz tüylerini yolarım gecenin.
Kağıttan havuz yapıp yüzmeye çalışıyorum. Yüzmeyi bilmeyen balıkların kanatlarında, kuşların yüzgeçlerden tutuyorum, uçmalarını kıskanıp; atıyorum bir kafesin içine.
Sonra Werther çıkageliyor. Ya gidin düşlerimden. Ben rahat bir uyku uyumak istiyorum bu gece. Rahat bırakın beniii…
Yorgun argın, şakağından kanlar sızıyor. Bir elinde silah diğerinde bir mektup. Gözlerinden yaşlar boşalıyor.
Bilmediğim bir dilden yazılan mektup var elinde. Ben mektubu okuyorum Lotte’ye son anlarında yazdığı hıçkırık dolu satırlar. Oturuyor yanı başıma. Gel sen de katıl bana diyor.
Dante, cennetle cehennemi gezdi, Arafat’ı gördü. Bende arkasında dolandım sen de gel diye elini uzatıyor bana.
İçimde intiharın ayak sesleri. Nerden çıkıyor bu aktörler?
Bir binanın tepesine çıkıyorum. Yüzüme ılık ılık bir hava vuruyor. “Abbas diyorum; işte oldu akşam”. Havuz kenarında bir masa kursam. Çilingir sofrası olsa. Kağıttan yaptığım havuzlara benzemese.
Hayır diyorum hayır ….
Çilingir sofrası kurtarmaz bu akşam beni.
Ah Neron nerdesin? Roma’ya geçsem bir adımda. Yaksam bir ucundan. Çalsam bu arada bir keman.
Hayır, hayır en iyisi. En iyisi ne ?
Raskolnikov tereddüt etme. Bas tetiğe. Bak beni bekliyor; Dante, Werther, Neron.
Hadi bas tetiğe. Atlatma beni bilmem kaçıncı kattan aşağıya. Werther yapamıyor. Başkasını vurabilsem, aşk ile dostluk arasındaki sınırı geçemeyen Lotte’yi vurur; sonra kendimi vururdum diyor.
Raskonikovvvvvvv…
Bas tetiğe dedim...
Bas tetiğe Raskonikovvvvvv
:::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::.
Gözlerini açıyorum. Her yerim kan ter içinde…
Bir bahar sabahının güneşli ışınları vuruyor pencereme.
Anlıyorum ki yine bahar gelmiş.
M. Ö.
05.03.2008
Kahramanmaraş
YORUMLAR
İlk gençlik zamanlarımda asıl ben böyle olurdum baharları.Ne çılgındım yaa...İyi duruldum.Olgunluk diyecem yakıştıramıyorum kendime:))İntihar falan düşünmedim çok şükür ruhsal sağlığım yerindeydi .Son satırda rüyadan kalktığını belirtmişssin ama bence bu ruhi bir durum gerçek içinde:)Tabi bahar geldiğini vurgulayarak ta benim gözümde durumu kotardın.
Yazıda bir eksiklik ,yanlışlık görmedim.Olması gerektiği gibiydi .Hadi canım sen bırak Danteyi,Raskolnikov'u.Damda uyumak için daha erken :))