O'na Mektuplar-1
Halden hale düştüm de elime kalemi zor aldım.. Bir kâğıt buldum sonra dedim sanki ne işe yarayacak, yazılanlar seni bana getirmedikten sonra… Öyle içim dolu ki; ah be adam sen beni nasıl derde attığını nerden bileceksin… Seni sevdiğimi söyledim ya rahatlayacağımı sandım, hâlbuki senden öncesi de ızdıraptı senden sonrası sensizlik ve sessizlik de ızdırap… Sana ilk ve son mektubumda dedim ya aşkına yazdığım sayısız mektuplar var diye. Hani sen o ilk ve son Tek mektubumu okuyup da gülümseyerek “çok güzel” dedin ya; hani ömrümden ömür gitti ya… Hani seni karşılıksız sevdiğim bu üçüncü yılda karşına çıkma cesareti gösterip “ben sizi seviyorum” dedim ya, “ben de seni seviyorum ama imkânsız” dedin ya… Ah be adam, madem başkasına aitsin niçin hâkim olmuyorsun gönlüne. Ama doğru hani dedin ya gözlerime bakıp, kalbini tutup da “insan buraya söz geçiremiyor” diye. “ben de söz geçiremedim, evliyim ama sevdim seni” dedin ya. Bilsen canımdan kan nasıl çekildi, gözümden fer nasıl gitti. Karşında tir tir titredim de “sizi sevdim” dedim ya, o güzel yüzünü yakından gördüm ya, ağzından aşkını duydum da kokunu içime çektim ya hissettirmeden; senin aşkının heyecanı bana ölene kadar yeter…
Aslında sana kızmam gerekiyor ama kızamıyorum be adam… Senin yüzünden ne canlar yaktım demek istiyorum diyemiyorum be adam. Kalbimden çıktın sandım da başkasını sevmeye cüret ettim, yine aldanıp sevdiğimi sandım ya, meğer hepsinden uzaklaşmama sebep senin yüceliğinden sevdiğim… Farkında olmadan meğer hepsinde seni arıyormuşum. Karşına geçip de gözlerine bakınca vazgeçilmezimin sen vazgeçtiklerimin ise senin dışında herkes olduğunu anladım… Yaktığım canlara elbette ki çok üzülüyorum, ama kimse bilemez ki imkânsızı sevmek nasıl yürek yakan bir şeydir. Asla sahip olamayacağını istemek nasıl büyük bir aptallıktır, ayrıca nasıl büyük bir aşktır bunu kimse anlayamaz. Bizim ilişkimiz hep imkânsızdı biliyordum; şair demiş ya “bu ilişki imkânsız; ‘imkân’ benim ‘sızı’ sensin” işte bunu bizim için demiş…
Pişmanlık kaplıyor her yanımı. Neye pişmanım bilmiyorum, pişman olmak istemiyorum. Sadece sevdiğimi bilmeseydin, ben de senin beni sevdiğini bilmeseydim daha mı farklı olurdu… Daha mı farklı olurdu diyorum da senden öncesi de harap, senden sonrası da harabe… Ben hep senin aşkına amade. Şimdi her şey sana söz verdiğim gibi ilerliyor. Dediğin gibi başımı dik tutmaya çalışıyorum, “gülmek sana yakışıyor hep gül” dedin hep gülmeye çalışıyorum. Sana söz verdiğim gibi karşına bir daha çıkmamak için yolumu yoluna düşürmüyorum. Ama aklımdan seni çıkarıp atamıyorum. Acım biraz daha katlandı aslında. Sana seni sevdiğimi itiraf etmeden önce beni sevdiğini bilmiyordum, ufak bir ilgin var sanıyordum. Ama benim itirafımla seninki de çıktı ortaya. Sen de seviyorsun, sen de her gece başını yastığa koyduğunda –yanında başkası bile olsa- beni düşünüyorsun. Bana da dediğin gibi “keşke hayat bizi başka zamanlarda başka yerlerde karşılaştırmış olsa” diye her gece düşünüyorsun. Sen de benim gibi her zaman beni istiyorsun. Ve ben bunları bilerek her gece yastığıma gömülerek ağlıyor, gün yüzüyle birlikte mutlu kız’ı oynuyorum… Hepsi senin yüzünden, seni sevdiğimden… Halimi anlatmaya daha fazla mecalim kalmıyor. Ben bırakayım Nazım anlatsın ayrılığının benden neler alıp götürdüğünü… Vesselam
Bestenigâr
“Neler alıp götürmedi benden ayrılık?
Kilometrelerce umut, tonlarla keder;
Taradığım saçlar, sıktığım eller” (Nazım Hikmet)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.