Nereden Nereye !
Dikkat ettiniz mi tavuklar hep aynı şekilde yumurtluyorlar.
Bir defa olsun şekil değiştiren, uzatan kısaltan, dikdörtgen veya üçgen yumurta yapan olmamıştır şimdiye kadar.
Gerçi günde bir defa yumurta üretebilecek kadar kapasiteye sahip olmalarına rağmen bilimsel çalışmalar ile bu kapasite günde ortalama dört âdete kadar çıkartılabilmiş şükürler olsun.
Sabaha kadar başlarında yüz mumluk ampul yanan ve hormonal destekle gayrete getirilen hayvancağızlar insanların elinden kurtuluşu dört kat yumurtlamayla çözebilmişler.
Yine de yumurtaların şekli değişmemiş.
İçlerindeki proteinler değişime uğramış olsa da şekil aynı.
Renk değişimi de kendi ellerinde olmadığından ya sarı ya da beyaz yumurta yapabiliyorlar.
Meğer bizim "paskalya yumurtalarımız" sonradan boya ile kaynatılarak yapılıyormuş.
Biz de "paskalya" zamanı tavuklar özel üretim mi yapıyorlar diye merak ederdik.
Onlar yine bildiği gibi yapıyorlar da mübarek gün yumurtalar boyanıp bize gelirmiş de haberimiz yokmuş.
Kâinatta bir organizma gibi varlığını idame ettiren "değişim" den nasibini alan paskalya yumurtaları da değişti, fakında mısınız?
Noel Baba da değişimden nasiplenip sanal geyiklerle evleri ziyaret eder oldu.
Biz zamanlar evlerimizde süslediğimiz çam ağaçlarının altına gece biz uyurken bacadan dalıp hediyeler bırakan mübarek adam, işten yorulmuş olacak ki artık AVM’lerde çalışır hale gelmiş. Ya da internette açtığı sayfadan hizmet veriyor istediği hediyesini tıklayıp, kredi kartı ile ödeme yapan insanımıza şükürler olsun.
Ben de geçmiş bir Noel’de Noel Baba kıyafeti giymiş ve neşeyle "Ho Hoo " diyerek komşunun kapısını çalıp küçük iki oğluna plastik araba hediye vermiş karşılığında da " Allah razı olsun Noel dayi" duası almıştım.
E bizimki küçücük bir ilçe olduğundan ve en iyi adam da evin dayısı olduğundan bana taltif olarak "Noel dayi" denmesini içime sindirmiş hatta memnun olmuştum.
Noel Baba muhterem eski zamanlarda yaşamış bir Aziz’dir .
Asıl adı Piskopos Nikola (Bari’li Nikola ya da Myra’lı Nikola olarak da bilinir)’ dır. Likya’nın Myra yöresinde (günümüzde Demre) yaşamış 4. yüzyıl Hristiyan azîzidir. Mübarek zat-ı muheterem Yunanistan’ın, Rusya’nın, çocukların ve denizcilerin azizidir. Bu hazret kenedileri Demre’de yaşamış olsa da illa "Ren" geyikleriyle dolanır. Devrin hükümeti tarafından "Altına bir Anadol çekelim hacı abi,bu geyikler telef oldu,hem çift kapılı ve sağ tarafta da dikiz aynası mevcuttur " denmesine rağmen "Ben illa Ren geyiklerimi isterim" diyerek resmi hediyeyi istememiş olduğundan hala geyiklerle seyahat etmektedir.
Üzerindeki polar giysilerle hizmete talip olduğu zaman "Noelciğim terlersin üşütürsün sonra hizmetlerimiz aksar gel sana penye urubalar verelim "diyen Süleyman Demirel’e " Zamanında penye vardı da biz mi giymedik" diyerek gerekli cevabı verince Milli Cephe hükümeti başbakanı "Bagaclar Kralı Süleyman" tarafından haklı bulunup giysileri kuru temizlemede bir güzel paklanıp kendisine iade edilmiştir.
Bizzat Başvekil Hazretlerinin teveccühlerine mazhar olan Aziz Nikola Efendi kendisine kaban verilmesine şiddetle itiraz eyleyip “ Sayın Başbakan beni buna zorlamayınız zira ben sadece Avrupalı ve beyaz çocuklara, mutlu lazımlıklara ay dilim sürçtü, e siz de benim gibi geyiklerle o kent sizin bu kasaba nenemin gezseydiniz diliniz değişirdi, yani diyeceğim o ki mutlu azınlıklara hizmet veriyorum. Ben Afrika’ya, Asya’ya uğramadan sadece evlerinde çam ağacı olan ışıklarını gördüğüm inançlı beyazlara hizmet veririm. Sözleşmem öyle, onun dışına çımayız ağabey” diyerek olayın çerçevesini çizmiş, kati neticeyi biz zat’a sunuvermiştir.
Bu Noel dayı bizim köylere ondan uğramaz. Fakirin fukaranın eline ucuz olsun bir oyuncak ondan bırakmazmış meğer. Sözleşmesinde gideceği güzergah, uğrayacağı beyaz evler belli imiş. Nerde Hakkâri Şemdinli’nin Herki veya Gırana köyüne, Bayburt’un Balahor’una veya Korkosor’a veya Iğdır’ın Kiti köyüne, Trabzon Çaykara’nın Hopşara’sına sekiz Ren geyiği ile gidecek değil ya !
Zaten oralarda Mübareği görseler taş atıp kovalar köylü çocukları, görgüsüz şeyler.
İniş için müsait platform da olmadığından Noel Babacığımız o geri kalmış belki de kaldırılmış yerlerde görünmez.
Şükürler olsun ki o mübarek altındaki ren geyikleri ile çocukları mutlu ederken aklına nedense bir defa olsun “Gazze” deki mazlumlar, Myanmar’daki garibanlar gelmez. Onlar “demokrasikleşmek için” AB ve B.Hüseyin Obama (annesi Müslüman-dayısı Müslüman-teyzesi Müslüman-halasının kzı Müslüman-yengesinin görümcesi Müslüman-Abodo Obama da Müslüman) ‘nın başkanlığını yaptığı ABD tarafından desteklenen operasyonel ülkeler tarafından Noel Baba’ya gerek olmadan anaları sıkıntıda olan bölgelerdir.
Bir de şu husus millet vicdanında derin yaralar açmaktadır ki bunun çok basit ve biline bir cevabı mevcuttur. Bir takım cemaatler ve gruplar Aziz Nikolas ( ki biz ona Noel baba veya Nikolas emmi deriz) neden “Noel Baba” olarak zikredilmektedir. Neden “Noel Ana “ değil de “Noel Baba” itirazına verilecek binlerce cevaptan sadece bir tanesini verip ağızlarını kapatmayı üzerime düşüşen bir vazife sayarak bu sayfada açıklamak arzusu ile yanıp buruşmaktayım değerli sanatseverler.
Neden mi “Noel Baba” neden olacak biz neden babamıza “baba “ diyor isek ondan.
Bunun başka bir izahı mümkün değildir.
Bazı mihraklar da “memleketin dâhilinde gaflet dalalet ve hatta hıyanet içinde “ olanlardan mevzu bahis ederek milli hislerin körelmesine sebebiyet verdiği için bu çeşit “Baba” ların behemehâl iskelelerdekilerle aynı pozisyona çekilmelerini talep etmektedirler ki bunlar boş tahayyüller, fuzuli gayretlerdir.
Bu memleketi Avrupa seviyesine aşırmak yolundan asla dönülmeyecek, bu milli ve içtimai isteklerimizi kanımızın son hemoglobinine kadar müdafaa ve muhafaza edeceğiz.
Yıllarca ecnebilere hizmet eden “Noel Baba” bu gayretimize duyarsız kalmayacak elbet bir gün bizim de bacamızdan aşağıya kayıp gelerek gece yatağımıza düşerek hediyelerini elimize verecek, bu arada bacamız da temizlenmiş, kapalı yerlerimiz de açılmış rahat bir nefes almış olacak sayesinde inşallah Noel eniştemizin.
Şimdi duyuyorum bazı cahil cühelalar “Nerden eniştemiz “oluyor diye sormakta ve müstehzi bakışlarla kendini fasulyeden saymaktadırlar.
Demre’nin en yakışıklı delikanlılarından olan Nikolas o sırada ikici amatör kümede Gladyatörlük yaparken deplasmana gittiği Trabzon’da tanıştığı Oflu Marta Nenesigilidis ile evlenir. Evet, yanlış duymadınız bunu ilk defa açıklıyorum. Lütfen bir yere yazın. Aziz Nikolas yani bizim “Noel Baba” olarak bildiğimiz zat Trabzonluların eniştesi “ Galdyatör Ziya” dan başkası değildir.
Bu muhterem zat Trabzon deplasmanında iki rakibini deşince tribünde kendisini seyreden o havalinin meşhur zenginlerinde “Nenesigilidis” lerin genç ve güzel kızı Marta’nın gönlüne yazılmış ve büyük bir aşk meydana çıkmıştır. Meydana çıkınca bilenler Trabzon’un meydanına çıkanı deşerler adı ister “Aziz” olsun ister “Baba” yemezler orda o tür sanları.
İşte o meydanda Marta ile gezinirken yakalanan Nikolas adamakıllı bir dayak yiyince “tövbe imana gelicem vurmaaan” diye bağırdıysa da ne dediğini anlamayan Trabzonlular tarafından iki saatlik seanslar ve on dakika su ve tuvalet ihtiyacı aralarıyla yaklaşık dört saat bila ücret köteğe maruz kalmış neticede yapılan anlaşma ile bu dest-i izdivaç kabul görmüş ve valilik makamının onayıyla nikâh yapılan değişikliğin ardından gerçekleştirilmiştir.
Yapılan değişiklik öyle ahım şahım bir değişiklik değil umumiyetle Trabzon ve havalisinde yapılan mutat uygulamalardan biridir. Bu değişiklikte gayri Müslim olup memleket sınırları içerisinde ister cemaat-i İslamiyye’den ister diğer unsurlardan olsun herhangi bir avratı nikâh eylemek isteyenler ilk evvela dini vecibeleri her ne dinden olur ise olsun yerine getirmekle vazifeli ve mecburi yapmak durumundadırlar. Bunlarda evvel emirde basedilen “sünnet” tir ki olmaz ise nikah akdi kabul olmaz ve izdivaç foş olur ki bu durumda herhangi bir yanaşma sırnaşma-i sulu halde her iki taraf da darp edilir. Hangi cenahtan darp edileceklerine “Laz İsmail” karar verir ki neticede kendisi Payitahtta “Darphanede “ çalışmış ve ordan tekaüt olmuş ehiyeti kâmil bir zattır.
Sünnet memleket evlatlarına makul ve gerekli miktarda uygulanır. Dışarıdan gelen ecnebiler için ise bu miktar “metre-i cızırt” denilen aletle ölçülüp tatbik edilir ki bu da mevcudatın yarısından bir dilim fazlasına denk gelür.
Yukarıda bahsettiğimiz ve her satırı devlet Arşivleri Umum Müdürlüğünce tarafıma mahsusu icazetler ile tevdi edilen varakalardan sizlere aktardığım nadir ve gizli bilgileri sizinle paylaşmaktan bahtiyar olduğumu da belirtmeliyim değerli okuyucular.
Bu yapılan adaletli midir?
İnsani midir?
Bir şey söylemek için “Laz İsmail” den bir icazet lazımdır. Aksi halde ki “akıbet aksi hal” hakkında yazılı hiçbir belge yoktur. Sadece kulaktan kulağa aktarılan hikâyelerde ve destanlarda izinsiz açıklama yapabilecek kadar “sığır” olan birkaç kahramanın derilerinden yapılan ayakkabıların su geçirmediğinin sebebi deriler çıkarılırken kendilerini çok kasmaları olarak izah edildiği anlatılmakta bu izah da bize “akıbet” konusunda yeterli bilgi ve belge sınmaktadır.
Burada ihdas edilen hakikat dışarıdan gelenin ölçüsünün ziyade tutulmasının sebebi gidecek avratların memleket hasreti çekmelerini temin ve tesis edebilmektir.
Bu açıklamadan sonra tekrar Aziz Nikolas hakkında yazılıp çizilenlere bakacak olursak en çok çizilen “Döndilik Efraim Efendi” dir ki her altı ayda bir din, ayda bri mezhep ve on beş günden on beş güne tarikat değiştirmesi ile tanınan bir zattır. Bu nerden buraya geldi anlamış değilim fakat Dödilik Efraim Efendi merhum en son nefeste imana gelmiş ve Müslüman n-mezarlığında defnedilmiş olduğu “Varaka-i Puşt-i Osmanî” adlı eserde bahsedilmektedir. Efraim efendi bilhassa harp zamanlarında ağır hastalıklara duçar olmuş, cihada giden evlatların arkasından dualar okuyup üflemiş ve memleketin mağdur ve mazlumlarına sahip çıkmış bir zattır. Kendileri katıldığı bir Hac seferinde develerin yolu şaşırması neticesinde kendini Bağdat’ın eğlenceleriyle ünlü “İskenderiye umumhanelerinde “ basan “asakir-i nefer-i hudut” inzibatlarınca “burulunca” ortaya değişik bir hal ve yumuşaklıkla zuhur eylemiş ve memleketin adeta “Noel Pederan-ı bi zarar” ı olup çıkmıştır.
Ki bu bahisle Efraim Efendi ile Noel Baba bir birine karıştırılmaktadır.
Zamanımızda hizmet veren “Noel Baba” lar genellikle memleketimizin Tokat, Sivas, Zonguldak, Kırklareli, Giresun bölgelerinden olup asıl Noel ile bir alakası yoktur.
Dışı her ne kadar Noel Baba yani Aziz Nikolas ise de içerisinde gelip geçen hanımlara asılan ve “Noel Baba yesin seni” diye laf çakan yerli abazanlar bulunmaktadır.
Bu hususta dikkat edilmesi gereken sakın ha genç kızları ve eşlerinizi “Aman ne güzel Noel Baba’ya bakın, gelin bir resim çektirelim “ ayakları yapıp Noel baba’nın kucağına atmamanız, çadır şeklindeki görüntünün Türk Kızılay’ına ait olmadığı bilmeniz gerekmektedir.
Bu vesile ile yumurtadan nerelere gelmiş olduğumuzu yeni fark ederek kelimeleri sona erdiriyor hepinize “hayırlı seneler” diliyorum.
YORUMLAR
tek bildiğim tatillerden bıktım bu kadar tatil olur mu? gerçekten bu sokakların süslendiği kadar insanlar bu olaya katılmıyor kimin için yapıyorlar bunları üç beş kişi yüzünden kendi adetlerimiz unutturuluyor onların adetlerini yaşamıyoruz da alıştırmaya çalışıyorlar .Kültür emperyalizminden başka ne bu.Tebrikler Erol abi yazı güzeldi
Ya gerçekten de Yumurtadan başladın Taa Demre'ye, hatta Ren bölgesine kadar gittin.
Çocukken ben de inanırdım o Noel baba denen puşta...Az mı bekledim bizim damdan da girer de bana bir su tabancası getirir diye...Namussuz herkese verdi bana vermedi.
Sonra Büyüdüm..Koca adam oldum...Finike taraflarından evlendim...Demre denilen yerde de gördüm bu Noel Dümbüğünün evini...Acıdım kerataya..Garibimin kendine bile bir hayrı yok ki başkalarına hediye dağıtıp dursun...Gitmiş Allah'ın dağına bir kulubecik kondurabilmiş o kadar.
Hem memlekette bunca baba varken neylemişim elin Noel babasını değil mi?
Selam ve sevgilerimle...Nice mutlu ve huzurlu yıllara inşallah.
erolabi
Merak ederim bazen birden eve girse ,bacadan düşüp "Pat!" diye "Ho...Ho...Hooo" adamı çeker vururuz maazallah.
Onu bildiğinden sadece ecnebilere su tapancası taşıyor hacı abim.
Biri de bu getyikler ne yer ne içer demiyo abi?
Selam ve muhabbetle...
ne noel baba, ne noel ana
önemli olan huzur ve sağlık dolu yıl
mutlu yıllar Erol bey
saygılar
erolabi
Huzur olmayınca hiç bir şeyin tadı tuzu olmuyor.
Diğerleri takıntı ve kasıntıdan ibaret değerli Ertilav.
Hayırlı huzurlu yıllar dilerim.
Selam ve saygı ile.
sayfadan çıkınca özlüyorum..... bağımlılık yatın erolabi sağlıklı mutlu yıllar sevenlerinle sevdiklerinle....saygılar
erolabi
Size de hayırlı huzurlu yıllar dilerim...
Saygı ve muhabbetle...