- 463 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
DİLİN İÇE AÇILIMI
Hayatın her yanında gizli buluşmalar vardır.Habersiz bir anlaşma gibi bir anda karşındadır işte buradayım gel ve anla der.En çok karşımdaki insanın yenilmesine bir şey yapamadığım anlaşma...
Kitapçıya girdim.Girer girmez solda bir bayan esmer kısa boylu sade giyimli biri buyurun hoşgeldiniz dedi.Aradığım yazarın kitabını söyledim tüm kitapları karşıda dedi.Arkamdan biri girdi zayıf kısa saçlı biri şeyler söyledi bayana bozuk bir Türkçeyle konuşuyordu.Bayanda el işaretiyle karşıdaki kitapları gösterdi.Biraz baktı kitaplara içlerinden bir tanesini alıp rasgele sayfaları çevirip okuyordu.Oraya ne için geldiğimi unutup dikkatlice ona bakmaya başladım.Kitaba bakıyorken duraksadı beni gördü yanıma geldi eliyle okuyamadığı yeri göstedi ’burala ne yazyo’ dedi baktım ’önce suskuluk’ yazıyor dedim.Gülümsedi kitaba bakmaya devam etti.İçimden acaba niye buraya geldi diye düşündüm.
Tekrar baktım ona kitaba öyle bir bakıyordu ki ilk kez birinde bu kadar öğrenme hırsına rastladım.Tuaf ama ona karşı kendimi yakın hissettim.Belki ’de benim annemin buraya gelirken ilk hali’de onun gibiydi.Kitaba babarken birden telefonu çaldı.Tedirginleşti...Kasadaki bayana gidip Türkçe bilmiyorum Kürtçe konuşabilirmiyim dedi bozuk bir Türçe ile...Bayanda eliyle sert biçimde dışarısını gösterdi.Bir anda kasadaki bayana yöneldi bakışlarım, oda başı dik bir biçimde kendinden emin tavrıyla baktı...Oda o anda konuşmasını kısa kesip içeri girdi.Direkt karşıya gitti.Baktığı kitabı aldı arkadaki fiyatına bakıp kasaya bayanın yanına gitti.Bayana parayı uzattı ben fazla Türkçe bilmiyorum buraya çalışmak için geldim para kazanıp döneceğim .Bayan kitabı poşete koyup verdi.Kapıdan çıkıp gitti.
Bayan banane kardeşim Türkçe bilmiyorsan ne işin var burda çattık haa çalışıp gidecekmiş bana ne.Sinirlenip yanına gittim bumu dedim insana davranış.O utanacak bir şey yapmadı hiç değilse öğrenmeye çalışıyor gele bileceği en güzel yerde.Kürtçe konuşuluyormuş geldiği yerde konuşulabilir.Sizde düşma bir dille konuşsanız sizide çok kişi azarlar.Kapıyı vurdum çıktım.
Bakındım görürmüyüm diye ama nafile.Belki pes etti aldığı kitabı atıp geldiği yere gitmiştir.Zaten düşman bir dille konuşutuğu için dışlanmıştır ona yapılan bu davranış tamamiyle çaresizliğini kabul etmesine neden oldu.Peki bende mi yılmalıyım, herkezi görmemezlikten mi gelmeliyim, hangi insan bu... Benim içim elvermez.Bir kez daha bakınıyorum o dostuma...
O çaresiz dostum odamda son buluyor.
Ön yargı her yerde ve çoğu kez bu öyküdeki gibi umutsuzluğa ( bunları görünce hırslara) yol açabilmekte.Lütfen dil ’de din ’de hepsi Allah’ a gidiyor.Bunu unutmayalım.İnsanları sınıflara ayırmayalım ve bu sınıflar üzerinden gerçekçi olmayan teorilerle yorum yapılmasın.Bunlar benim düşüncelerim ( düşlerim) ama hepsini uzun uzadıya düşündükten sonra bunları yazıyorum.Okuyanlarında kendi örüşlerini bekliyorum.Bu yazıda sizden tek ricam budur...Sevgiyle...Bülent Yalçınkaya...
YORUMLAR
Sabrın çalkalanıp taştığı sulardadır
Çığlıklarla parçalanmış uykularda
Buruşturulup atılmış aşklarda
Ve çalınmış mutluluklardadır
Ses ile yürek
Büyük rüzgarların o yanık şarkısı
Hala yükselir içimizden dağılır
Coşkunun doruklarında sürer yankısı
İlk kurban adanırken bir nehire
Korkunun ilk nişanında başlamıştır
Gözyaşının ilk damlasından kalma
yaslı baharlarla gelmiştir bugüne
Kanla yazılan yasalarla
Açlığın otağ kurduğu sabahlara
Ve sonuçsuz kalan ahlarla gelmiştir
Acıya kurşun işlemez artık
ölüm bile bu acıyı cellat bilmiştir
Yok bundan böyle ter yarası
Zincir tusaklığı ve sabır
Kırbaç yalvartması sessizliğin
Can pazarı ve kahır yok
Her şey yaşanan şu gün gibi gerçek
Adımız halk olduğu günden beri
Bir direnç olmuştur bizde sevinçler
Şimdi acının her kuraklığında
Onlar
Yüreğimizin ovalarına çiselenirler
Boşuna değil bu ölürcesine sevmek
Ve ölürken bile yürümek
Boşuna değil
Hep yatağı olduk tarihin ırmağının
Yenilgilerle durulmanın
Zaferlerle köpürüp kabarmanın
Ama hiç bir zaman
Anası olamadık geçmişi doğurmanın
Yıdızlar ve sular tanıktır
aç ve kavruk bir memeden
Direnmeyi yudum yudum emen
Bir çocuk gibi öğrendik
Ve direndik
Ordular kurduk türkü renklerinden
Bütün ağıtları bir hücumda yendik
Acıya kurşun işlemez artık
Biz yaşamayı zulümsüz sevdik
........Adnan Yücel.....
biz yaşamayı gerçekten zulümsüz sevdik...
sevgili dostum bilmem kaçıncıdır okuyuşum.. fonda pentagram
gözlerim satırlarında.. ve aklımda düşen ilk söz ACIYA KURŞUN İŞLEMEZ ARTIK..!!!!
teşekkürler..
bu yazını okuyunca acaba dedim ..kişi sormadan direk kürtçe konuşsaydı telefonda, bayanın tepkisi ne olurdu?...aklıma gelen kesin bangır bangır bagırır ve etrafına kendi gibi üç beş kişiyi toplar adamı dogduguna pişman ederdi...çünkü ona göre kendinden olmayan kötüdür..gereken yapılmalıdır... işte toplumsal barışın ne hale geldiginin en güzel örnegi...sevgilerimle...