KIŞI SEVMEK GEREK
Her sonbaharla birlikte tıpkı göçmen kuşlar gibi göç ediyor sevinçlerimizde…Bilinmeyen bir ülkeye..Soğuyor hem yüreğimiz hem gözlerimiz katre katre...
Rüzgarın hırçın ve derin kasveti kedere sevk ediyor günleri…Mecnun “un Leyla”sını aradığı gibi aranıyoruz kendimizde.Çölden daha kurak,daha daha yalnız bir mevsimi hasat ediyor gönül vadimiz .Kafa tutmak kimin haddine!Sırasıyla her şey …Mevsim sırasıyla…Gün ile gece .Ve doğmak ile ölmekte..Güldükten sonra ağlamak ya da ağladıktan sonra gülmek de …
Kar yağıyor şimdi ruhumuzun üstüne. Dolu vuruyor. Kızgın şimşekler yakarken yüzünü, öfke soluklu yıldırımların gürültüsünde sağırlaşıyor günler… Nadasa bırakıyoruz kendimizi zemherinin karşı konulamaz ve doğuma gebe saltanatında. Direnmiyoruz gücüne… Yabancı devinimleri yaren ediyoruz yalnızlığa. Biraz şaşkın, biraz endişeli bakıyoruz aynaya vuran aksi görüntümüze. Seda vermiyor sesimiz ve duruluyoruz kışın ellerinde.
Acı dinlendiriyor düşüncelerimizi. Akıl süzgecimizdeki duygu kırıntılarını temizliyoruz, tıpkı bir kedinin yalanıp ta kendi tükürüğünden kendini pürü pak etmesi gibi temizleniyoruz iç evimizde, zehrimizle…
Sürgündeki özlemlerimizi düğün alayı coşkusuyla karşılayan yüreğimiz,ağırlıyor yaşlılarını….Biraz kar,biraz soğuk,biraz burukluk ekleyip,sabır lokumlarını sürüyor önlerine.Gıkları çıkmıyor.Yiyorlar afiyetle.Pek memnunlar.Aylardır sorulmamıştı halleri,unutulmuşlardı çiçekli bahar ve yakamoz düşkünü yaz gecelerinde…Yiyorlar keyifle ve gün olupta dönen devranın ehli keyfiyetinde iştahlı gözleriyle…
Gönül bu ağırbaşlı,efendi,edepli…Bilir haddini,nerden gelip nereye gideceğini.Kışı atlatırsa çatlayacak tohum,kışa dayanırsa,çiçek açacak,kışa sabrederse meyveye duracak yaprak…Bilir cefadan doğan sefanın değerini de,eşsizliğini tecrübenin enginliğinde, dayanır tevazu ile….
Havaya, suya ve toprağa düşende cemre, uğurlanır konuklar, uğurlanır kederler… Nazlı bir sabah yelinin türküsü eşliğinde uyandığı sabah ruhumuz, çiçeklenir yine kendinde. Her boydan, her renkten çeşit çeşit gülücükleri sandığından çıkarır, havalandırır, asar yeniden yüzüne.
Uzanıp güneşe pırıl pırıl bir huzmesini yakalayıp karıştırır yüreğinin sırça köşküne. Ağaçtan biraz pembe, biraz al, biraz yeşil sürer yüzüne, renklenir âlem yine…
İŞTE hayat böyle bir macera…Mevsimden mevsime,duygudan duyguya sürükleniriz biz seyyahlar peşinden en başından,en umutlu ,en insan halimizle….Kışı sevmek gerek,aklımıza düşen ilkbahar ise…
Saadet YILDIRIM ÜNAL
YORUMLAR
GÜZEL BİR YAZIYDI ELLERİNİZE SAĞLIK DİYEYİM fakat biraz fazla betimleme olmuş sanki , bir öğretmen inceliğiyle yazılmış