- 570 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
YILIN ŞAŞKINI BÜLENT ARINÇ
Herkes yılın “en”lerini seçti, ilan etti, ödülleri verildi.
Ben de 2012’nin bu son gününde yılın en şaşkınını seçtim. Bana göre yılın en şaşkını Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç’tır. O kadar şaşkın ki, kaç kere üst üste fikir değiştirdi, U dönüşleri, teviller, düzeltmeler, çıkmaza sapmalar kendisine nasip oldu. Herkes şaşkınlıkla izliyorken ben gayet normal karşıladım. Nedenini izah etmem gerek…
Merhum Liderimiz Prof. Dr. Necmettin Erbakan’a kazan kaldırıp yollarını ayırmaya karar verme aşamasında, Sayınlar Abdullah Gül, Bülent Arınç, Abdüllatif Şener, Melih Gökçek gibi kafa isimler, defalarca İstanbul’a gelerek teşkilat mensupları ile istişare etme bahanesiyle, Sayın Recep Tayyip Erdoğan hakkında araştırma ve soruşturma yapmışlardı. İl teşkilatımızdaki hem maddi destek olup, hem de ağır işçiliğini yapanlarla istişare edilmemişti. Çünkü onlar davaya sadık, lidere itaatkar, ayrılıkçılığı ağır suç bilen insanlar olarak, bunların beyinlerinde kuluçkaya yatırdıkları ayrılık fikirlerine uygun görüş bildirmezlerdi. Onlar bu ayrılıkların zararlı ve de teşkilat kaidelerine göre ağır suç olduğunu falan söylemeye kalkarlardı.
Söz gelimi bir Ekrem Şama, bir Altan Yavuz, bir Altan Günay, bir Ali Taşkıran, bir Lütfi Aydın ve benzerleri ile Tayyip Bey hakkında istişare etmeye cesaret edemediler.
Onlar geldiklerinde, teşkilata parası ve emeği geçmemiş, laf üretmekten ve bir takım fetvaları tersinden yorumlayarak muhalefetten başka marifeti olmayanlarla istişare etmişlerdi. Mesela Hayati Yazıcı ile veya Hüseyin Besli ile istişare etmişlerdi. Hele Sayın Besli toplantılarımızda saatlerce muhalefet yaparak, usandırıp bıktırıncaya kadar vakit alırdı. Toplantı bitiminde odasına geçtiğinde Tayyip Bey’in yorgun, bitkin ve sabrı tükenmiş olduğu halde, mırıltı halinde söylediği onun hakkındaki tarizleri hala kulaklarımızdadır. Aynı Hüseyin Besli o günleri anlatan bir kitap yayımlamış bir takım gerçekleri kafasına göre çarpıtarak yazmıştır. Herhalde ilgili şahsın gözüne böylece girmiş ve imaj düzeltmiş olmalıdır. Kendisine biz kendi aramızda “Bay muhalefet” ismi takmıştık .
Şayet işin ağır işçileri olarak bizim fikrimiz sorulsaydı elbette yaptıkları bu ayrılıktan onları vazgeçirmeye çalışır ve Tayyip Bey Hakkında da şu görüşlerimizi söylerdik:
“Tayyip Bey etrafındaki insanların görüşlerine göre hareket eder. Etrafında devamlı durmak ise zordur. Çünkü hırslı olduğundan etrafında hep yeni insanlar ister. Onlara göre fikri şekillenir. Biz belediye başkanlığı döneminde etrafında durmaya devam edemedik, yeni çevreler edindi, onların fikrine göre hareket etti. Siz de onun etrafında devamlı duramayacaksanız, günü gelir sizinle üretilecek ortak fikirle hareket etmediğini görür, hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz.”
Bize fikrimizi soran bazı insanlara bunu söylemişizdir. Mesela yıllarca onun ekibinde bakanlık yapmış bulunan sayın Hilmi Güler’e samimiyetle bunları ve daha fazlasını söylemiş ve ikaz etmişizdir. Hilmi Güler’in başına neler geldiğini takip edemedim.
Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın etrafında, ona fikirleriyle istikamet verecek, yola beraber çıktığı yukarda isimlerini saydığım arkadaşların çoğunluğu bugün yok. Onun etrafında Zapsu var, Bağış var, Rasmussen var, Obama ver, Cameron var, Ayrault var… Fikir ve eylemleri de buna göre şekilleniyor. Boşuna topraklarımızı NATO toprağı ilan edip, onların silahları ile donatmıyor. Gerek Kürecik kararları, gerek Patriot kararları veya terörle mücadele söylem ve eylemleri hep çevresindekilerin etkisi ile oluşuyor.
Ortak akıl ile yürüyeceklerini deklere ederek, beraber yola çıktığı arkadaşları bu gün şaşkınları oynuyorlar. Sayın Başbakan’ın söz ve eylemlerini, gelgitlerini, U dönüşlerini, masa tenisini izleyen seyirciler gibi bir o tarafa bir bu tarafa bakarak izliyor, kendilerini ayarlamaya çalışıyorlar. Sayın Gül, Sayın Arınç bunların en başında geliyor. Hele Sayın Arınç iyice şaşkınları oynuyor. Teröre ve teröriste bakış, ya da ağlayış konusunda önce Diyarbakır Emniyet Müdürü’nün sözlerine sarılıp “bakın işte Akparti’nin insancıl icraatları artık böyle şekillenecek” mealinde sözler söyleyip, ertesi günü Sayın Başbakan’dan azarı yeyince şaşırması ve çarketmek mecburiyetinde kalması nasıl izah edilebilir? BDP milletvekili hakkında sarfettiği “ben de olsam dağa çıkardım” sözlerinden sonra, Sayın Başbakan’dan iltifat alacağını beklerken fırça yemesi, gene U dönüşü yapmasına sebep oldu. Şaşkınlıktan söylediklerine bakın ki, yanlış anlaşıldığını, empati yapmak istediğini, sözlerinin maksadı aştığını ifade ile yine Sayın Başbakan’ın peşinden gitmek zorunda kaldı. O Arınç ki; 30-35 bin kelime ile konuştuğunu, meramını çok güzel ifade edebildiğini kendisi söylüyordu. Nasıl oluyor da maksadını aşan sözler söyleyebiliyor? Elbette şaşkınlıktandır.
Bunlar gösteriyor ki, en hayati konularda bile Sayın Başbakan,Arınç’ın fikirlerini sormuyor, istişare etmiyor. Kendisi sadece masa tenisi topunun peşinden bakışlarını çeviren seyirciler gibi davranmakla yetiniyor. Geçenlerde bir yerde konuşuyor. “Ben bundan sonraki hayatımda belediye başkanı olmayacağım, herkes bunu böyle bilsin!” diyor. Bunları bana değil, elbette Sayın Başbakan’a duyurmak için ve mesaj vermek için söylüyor. Bu ne demek? Bir araya gelip konuşamıyorlar demek. Sayın Cumhurbaşkanı’nın da bu konuda muzdarip olduğunu görmemek için kör olmak gerek. Ama ben bu yazımda Sayın Arınç’ın şaşkınlığını konu edindiğim için “kardeşlikten öte bağlarla bağlı olduğu” diğer arkadaşlarının durumuna değinemiyorum.
Dedim ya, yılın en şaşkını bana göre Sayın Bülent Arınç’tır. Bu onun yaratılış ahlakına da terstir, ama katlanmak zorunda kalıyor.
Kendisine şöyle seslenmek istiyorum:
Sayın Bülent Arınç!
Baştan araştırmadan, gerçekleri bilenlerle istişare etmeden, soruşturmadan, ayrılık çıkararak hakettiğiniz şaşkınlığınız, bu dünyaya ait bir keyfiyettir. Tamam, bakan oldunuz, meclis başkanı oldunuz, başbakan yardımcısı oldunuz. Ama bugün şaşkınsınız!
Sayın Arınç, ömür dediğimiz nedir ki! Hepimiz geldik gidiyoruz. Baştan yanlış yaparak girdiğiniz bu yolda, yapılanların, varsa sevabı, varsa günahı, varsa vebali size ait olacaktır.Yarın karşınıza çıkacak olan sevaplar elbette sizin olacaktır. Şimdiden tebrik ederim.
Ama belki de bu sevapların yanında başka şeylerle de karşılaşacaksınız. Mesela yakılan, öldürülen ya da köpeklere boğdurulan onbinlerce çocuğun ve bebeğin minik kanlı elleri yakanıza yapışabilir. Tecavüze uğrayan yüzbinlerce kadının kınalı parmakları gırtlağınıza geçirilebilir. Öldürülmüş, yakılmış, üstüne işenmiş, parçalanmış binlerce ceset parçası boynunuza asılabilir. Vergisini veren binlerce Müslüman mükellef, paraları ile Manastır, Kilise, Havra ya da futbol stadyumu benzeri mekanların açılması dolayısıyla hesap sormaya kalkabilir. Bıraktığı vakıfları amacından saptırılan bir çok fatih önünüzü kesebilir. Yaprakları çiğnenmiş Kuranlar, Muhammedün Resulullah’ı çıkarılmış Ezanı Muhammediler, gavurla evlendirilmiş Müslüman kızlar ve nesilleri hesap sormak için önünüzü kesebilir.
Bunlar sürpriz olmaz. Bunlar bana sorulmadan yapıldı, ortak akılla değil, ben vebaline ortak değilim diyebilir misiniz? Yapılan icraatlar adınıza yapılıyor. Birçok tek başına alınan karar Hükümet kararı olarak hayata geçiyor.
Benim nazarımda yılın en şaşkın adamı olan Sayın Arınç!
Hayatınızdan memnun musunuz?
Ayeti hatırlayalım:
Kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse onun mükafatını görecektir.
Kim de zerre ağırlığınca bir kötülük işlerse onun cezasını görecektir.
Ekrem Şama
[email protected]
YORUMLAR
Çok iyi niyetli ve kibarsınız. Yılın Şaşkını seçmişsiniz kendisini. Oysa bence akıllara zarar birisi.Bu güne değin akla mantığa uygun bir söz söylediğine tanık oldunuz mu...Ben olmadım. Son cevherlerinden birini hatırlatayım. "Şimdiki aklım olsaydı ben de dağa çıkardım!" diyor...
Geç kalmış sayılmazsın a canım!..
Esenlikler dilerim.