GELİN
Annem çalıştığı için anneannem ile kalmak zorundaydım.Giysilerimi ,oyuncaklarımı,ilaçlarımı toparlayan annem en son bakkaldan aldığı bir kesekağıdı gofret ,çikolata ,sakız,şeker ile geldi. Bunları araca yerleştirdi.Fakat bazı şeyler vardı ki taşıyamamıştı.Köy minibüsünü bakkala yaklaştırdı ve kasa ile değişik birkaç çeşit meyve yüklediler.
Bir saat süren bu yolculuktan sonra gürül gürül akan bir derenin yanında durduk.Annem oradakilerin de yardımıyla kasaları ve taşıyamayacağı ağır yükleri tele yerleştirdi.Tel çok garipti ilk kez görmüştüm.Ellerine aldıkları bir taş ile tele vurdular ciyuv gibi bir ses çıktı.Bu sesten sonra köyün ta tepesinden bir vagon indi .Bizim eşyalar kondu.Tekrar taşla vurdular ve yine ciyuv .Eşyalarımız gidiyordu.Dereye düşmesinden çok korkunca annem onların bağlandığını ,sağlam olduğunu anlattı .
Eşyalarımız bizden önce ulaşmıştı mahalleye.
Kocaman derenin üzerinde incecik asılı duran köprüden geçip mahalleye çıkmamız gerekiyordu.Tahta köprü sallanıyor ayaklarımız kırık tahtaların arasına giriyordu.Sallanan köprü beni çok korkutmuştu,başım dönmüş ve heyecandan terlemiştim.Karşıya ulaşamayıp azgın sulara kapılıp gideceğimi zannetmiş ağlayarak geçmiştim.Annem elimi sıkıca tutarken bir yandan da kenarlara tutunmuş,kendimi emniyete almaya çalışmıştım.
Karşıya geçtiğimde tek düşüncem buradan nasıl tekrar evimize gideceğimizdi.
Patika bir yoldan yirmi dakikalık bir yokuş çıkmıştık.Çıktıkça geriye dönüp görünen dere ve köprü ye bakıyorduk. Yeşilliğin içinde harika bir görüntü sergiliyor az önce hissettiğim o korkunç duyguları unutturuyordu.
Anneannem sevinçle yolda bekliyordu.Yaklaştıkça dayımlar göründü.Hepsi sevinçle karşıladı gelişimizi. Eve ilk girdiğimizde mis gibi bir ekmek kokusuyla karşılaşmıştık.Bütün odalara dolan ekmek kokusu tarif edilemez güzellikteydi.Sarı ve maviye boyanmış tahta dolap çok dikkatimi çekmişti. Kapıların üzerine asılan kaneviçe işli dantelli örtüler garip gelmişti.
Annem bir gün kaldı sabaha ayrılık vakti gelmişti.Annem çabuk geleceğini anneannemi üzmemem gerektiğini söyledi.Gelirken bana çok güzel şeyler getireceğini ,gelene kadar biriktireceğini hatta o yokken neler istediğimi dayıma liste yaptırmamı istedi.Anneannem onunla yapacağımız güzel şeyler olduğunu çok eğleneceğimi hatta bir daha kendim gelmek isteyeceğimi anlattı.
Sonunda annem gitmişti.Başka seçim hakkım yoktu.Anneannem ve dayımlar mutlu olmam için elinden geleni yapıyordular .Bahçede oynamam için güzel bir yer hazırlamıştılar.Bulunduğum yer cennetten bir parçaydı gerçektende ama annem yoktu,bunun içinde hiçbir anlamı yoktu.
Anneannem bahçeden ağır ağır gelirken düşünürdüm’’bu kadın ne biçim benim annem hiç böyle değil kaplumbağa gibi, gerçekten annemin annesi mi acaba’’diye.
Kucağında benim için sakladığı minik salatalıkları ağır çekimle bana uzatırken ne çıkacağını merakla beklerdim.
Çok ağır başlı ,olgun bir kadın olan anneannemin köydeki adı gelin di.Bütün köyün geliniydi herkesin işine koşardı. Taşıyamadıkları kütükleri ,beceremedikleri ağır işleri ona yaptırırlardı.
O ahırdan gelirken camdan onu seyrederdim.Ahır evin altındaydı.Eve çıkması için küçük bir yokuş vardı.Evin altından köşeyi dönüp o yokuşu çıkması gerekirdi.Elindeki tasta süt bir sağa bir sola sallanırken dökeceğini zanneder korkardım.On adımda hızla çıkılabilecek bir yokuşu on dakikada çıkardı.
Bu haliyle bütün köye örgüler örer ,dikiş dikerdi.O örerken onu seyreder ‘’yazık ya vazgeçse keşke’’ der bitirebileceğine inanmazdım.Onun iplik atışını gören bu kazak seneye biter derdi.Fakat o her defasında böyle düşünenleri yanıltır sabaha kazağı sahibine giydirirken görürdük.Genelde köyün gariplerine örerdi.
Bütün yaptıkları az gelir gibi sağlıkçı olan annemden iğne yapmayı da öğrenmişti.Hasta olan soluğu anneannemin kapısında alıyordu.Hem annemin hem de anneannemin bu kadar paylaşımcı olmaları beni çok sıkıyordu.Kendimi hiçbir zaman özel hissedemiyordum.Annem köyde gördüğü her çocuğu aynı beni sever gibi seviyordu.
Anneannem kapıya geleni boş çevirmezdi,kendinde olmasa çok üzülür başkalarından alır verirdi.
Anneannemin kapısının önünden bakınca büyükler dereyi ,araba yolunu çok rahat görüyordular.Ben ise bahçede büyüyen mısırlar dan göremiyordum.Herkes aşağı doğru bakılınca dere ve köprünün müthiş manzarasından bahsediyordu.Benim aklımsa arabalardaydı.Annemi getirecek arabayı ilk ben görmek istiyordum.
Anneannemin evden ayrı yaptırdığı küçük beton tuvaleti gözüme kestirmiştim.Tuvalete dayalı kocaman bir tahta merdiven vardı.Herkes işe dalmışken o merdivenden tuvaletin üzerine çıktım .Köy ayaklarımın altındaydı.Kart postal kadar güzel bir yerdi.Artık her gün tuvaletin üzerine çıkıp ayaklarımı sarkıtıyor minibüs bakarak uyduruk anne şarkıları söylüyordum.
Anneannem beni görünce çığlık atıp dayıma beni indirmesini söyledi.Ben yinede fırsat buldukça kaçıp oraya çıktım.
Evi yeni keşfetmeye başlamıştım.Üst kattan da köprü görünüyordu.Yalnız çıkamayacağım bir yerdi.Evin yanından yukarı doğru aralıkları çok büyük tahta bir merdiven vardı.Her seferinde üstte seyredeceğim güzel manzarayı düşünür yarıya kadar çıkardım.Fakat bu aralıklardan düşeceğim zanneder geri dönerdim.Üstte misafir odası vardı.Misafir odasında anneannemın sandığı vardı ve yengemle dayıma aıt bır oda. Ara hollerde kocaman küplerle fasulye turşuları vardı . Bir yanda da kuru otlar…
Çok ilginç gelmişti bana, hele o küpten ananem turşu alırken içine düşecek sanır içinde boğulacağının hayalini kurardım.O küpün üst kata nasıl taşındığının hayal ederdim.
Köy yemekleri ,köy ekmeği her şey köye aitti. Tek şansım annemin getirdiği gofretler ve diğer malzemelerdi. Fakat ananem hepsini mavi sarı boyalı tahta dolaba kilitlemişti.Ara ara çıkarıp ban verır herhalde benım ıcın sakladı diye düşünürken dayıma :’Git bütün mahallenin çocuklarını çağır dedi.’ Ne olacağını anlamamıştım bütün mahalle gelmiş kapıda bekliyordu.Sıraya dizip hepsine annemin getirdiği gofret ,sakız ve şekerleri dağıttı. Şaşkınlıktan ne yapacağımı şaşırmıştım.Çok sinirlenmiştim.Onlar benimdi,benim annem bana almıştı ! Annemin parasıyla alınmıştı hepsi. Annemin bana aldığı şeyleri mahalleye dağıtmaya hakkı yoktu.Üstelik bu malzemeler sadece bir kere değil , aynı şekilde bir iki gün arayla dağıtılıyordu.Onlar gelmeden asla açmıyor onlara ne kadar verirse bana da o kadar veriliyordu.Çıldıracaktım ama hiçbir şey diyemiyordum.Bütün anlatacaklarımı anneme saklıyordum.Ama annem bir türlü gelmiyordu.En sonunda Pazar günü geliyor diye bir söylenti çıktı .
Annemi tuvaletin üzerinde beklerken nihayet bir minibüs geldi durdu köprü başında.Annem indi ot yeşili çeketi ve gülkurusu eşarbıyla onu tanımıştım.
Benim annem çok güzeldi, zaten belliydi o olduğu.
Herkesin içinde pırıl pırıl parlıyordu
Çünkü o benim annemdi..
Köylü kadınları daha köprüde koşuyor sarılıyor elinden eşyalarını alıyorlardı. Heyecanla annemi beklerken anlatacaklarımı anneannemin duymaması gerektiğini de planlıyordum.Yine bir sürü top ,oyuncak ve hediyelerle gelmişti.
Annem beni görünce ‘’ay benim kızım kilo almış haidi ye benzemiş’’ dedi. Kilo almam da sanırım iyi olmamıştı.Annemin beni iyi görmesi kalbimin çarpmasına sebep olmuştu.Üzerimde yün köy çorapları örme yelekle anneannemin kızı olmuş çıkmıştım zaten.
Anneannem ‘’ne gerek var kızım yine dünyaları almışsın’’ dedi Ben içimden üzülme iki dakikada köye dağıtır bitirirsin dedim.
Annem köyde ile bir gün kaldık ve eve gittik.
Evi çok özlemiştim.Girer girmez başka eve geldik zannetmiştim.Yeni bir televizyon almıştılar .Halılar değişmiş ,evin her hali bir başka olmuştu.Anlaşılan ben yokken keyf çatmışlardı.Ben bakkal ,elektrik olmayan bir yerde sürünürken eğlenmiştiler.Garip olmuş sevinememiştim bile.Tam bir gün kaldık . Bu arada anneannemin yaptıklarını anlattım anneme fakat o güldü ‘’ olsun kızım ben çok alırım ,her zaman alırım sana da yeter onlara da dedi.
Günler geldi geçti böylece artık okula başlayacaktım .Anneanne sayfası kapanmış bende kurtulmuştum.Artık zorunlu olarak ailemle olacaktım.
O zamanlar hiç anlayamadığım anneannem meğer çok adaletli osmanlı bir kadınmış. O nu şimdi anlayabiliyorum.Bana adaletli olmayı öğreten kadın o.
Köye gittiğimde o mavi sarı boyalı dolabı sordum yengeme.Git bak yukarda al götür dedi.Çok sevindim tabi evime kurmayı düşündüm .Dolabı görünce şaşırdım bir köşeye atmışlar hayallerimi süsleyen gofret dolabını ve ben gerçekten de o kadar büyük olduğunu bilmiyordum .O yaşlarda duvarda asılı o dolap nedense bana minicik gelmişti.
YORUMLAR
sayfaya girdim....o yerlerdeyim..... yeşilin binlerce tonu...anlatımın sıcaklığında mest oldum...bu kalem çok farklı....takibindeyim keyifle saygılar