- 723 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yıllar Önce
Çırak her zaman olduğu gibi dükkânı erkenden açmış temizliği yaptığı gibi sabah çayını da hazırlamış bizleri bekliyordu. Berber dükkânında bir çırak iki kalfa bir usta hizmet veriyorduk. Usta her zaman geç gelir ben ise çıraklıktan kalfalığa yeni geçtiğim için çıraklıkta kazandığım alışkanlıkla erken geliyorum diğer kalfa ise her zaman olduğu gibi aynı vakitte işine geliyor selam verip koltuğuna oturup çayını içtikten sonra işine başlıyordu.
Günlerlerden Pazartesi, dışarısı karla kaplı hava soğuk mu soğuk. Kapıdan içeriye elinde tahta bavulu olan otuz yaşlarında bir adam girdi.
-Selamünaleyküm hayırlı işler.
“Aleykümselam”
-Ustam, hastaneye tedavi olmak için geldim. Yatmadan önce tıraş olmak istiyorum ancak cüzdanımı çaldırdım hiç param yok. Çocuklarım gurbette çalışıyor üç-dört gün sonra gelecekler o zaman borcumu öderim. Böyle saçlı sakallı doktorların karşısına çıkmak istemiyorum.
“Hemşerim daha siftah etmedik. Bedava tıraşa başlarsak akşama kadar öyle gider. Kusura bakma.”
Arkadaşımın bu davranışı karşısında şaşırmıştım. Bir insan parası olmadığı için geri çevriliyordu. Bu durumu kabullenmem mümkün değildi.
-Gel hemşerim ben tıraşını yapabilirim. Paran olursa ileride ödersin. Ödeyemezsen de şimdiden helal olsun.
“Nerelisin?
-Ağrı.
Adam mahcup bir şekilde koltuğa oturdu, ama saç sakaldan başka sanki günlerdir banyo yapmamış gibi kötü kokuyordu.
“Hemşerim, tıraştan sonra hamama git güzel bir temizlik yap, belki hastanede uzun zaman banyo yapamasın.”
-Tıraş olmaya para bulamadım, hamama nasıl gideceğim.
“Parayı dert etme borç yiyen kesesinden yer, ödeyemesen geçmişlerime bir dua edersin ödeşiriz.”
Ağrı’lı bana dua ederek dükkândan ayrıldı. Bir daha da onu görmedim. Onu da ondan alacağımı da unutup gitmiştim. Ben uzun süre kalfa olarak çalıştıktan sonra kendime dükkan açtım, çoluk çocuğa karıştım huzur dolu bir hayat sürerken oğlumun Ağrı öğretmen Okulunu kazanmasıyla sıkıntılı, üzüntülü bir hayat başladı. Bir taraftan oğlumun okuluna sevinirken bir yandan da o güne kadar yaşadığı şehirden dışarı çıkmayan oğlumuz için duyduğumuz endişe huzurumuzu kaçırmıştı.
Gurbet ellerde yalınız nasıl yapardı. Acaba okula, arkadaşlarına nasıl uyum sağlardı düşünceleri içerisinde Ağrı’nın yolunu tuttuk. Uzun bir yolculuktan sonra Ağrıya vardığımızda güneş yeni doğmuş insanlar yarı uykulu bir şekilde işlerine gitmek üzere yollara düşmüştü. Okulun açılma saati gelene kadar vakit geçirmek üzere terminalin karşısında ki kahvehaneye oturduk.
-İki çay verirmisin.
Garson;
“Misafirlerimize iki çay yap keklik kanı olsun.”
Ocakçı doldurduğu bardakları tepsiye dizerken bir yandan da bizleri göz ucuyla süzüyordu. Ocakçının bakışları beni tedirgin etmişti ama çaktırmamaya çalışıyordum. Bardaklarımızın boşalmasıyla ocakçı merakını yenememiş olmalı ki iki bardak çayla birlikte yanımıza geldi.
-Misafirler hoş geldiniz.
“Nerelisiniz? Mahsuru yoksa geliş sebebiniz? Yanlış anlamayın gayem sadece yardımcı olmak. Hem de sanki sizi bir yerlerden tanıyor gibiyim.”
-Ankaralıyız. Oğlum öğretmen okulunu kazandı kaydını yaptırmak üzere geldik.
“Hayırlı olsun. Buraların havası biraz serttir ama insanı iyidir. Umarım okur da memlekete hayırlı bir insan olarak yetişir. Karanlığa fener olur. Verdiği ışıktan hepimiz faydalanırız.”
-İnşallah.
Ocakçı gözlerini üzerimden ayıramıyor beni süzmeye devam ediyordu. Dayanamadı;
“Ankara da ne iş yapıyorsun?
-Berberim.
Ocakçının yüzü bir anda bembeyaz oldu. Sanki yıllar önce kaybettiği bir şeyi bulmuştu. Ama ne kaybettiğini, nede ne aradığını biliyordu. Sesi düğümlendi konuşamadı. Sadece dükkânın “nerede” diyebildi.
-Numune Hastanesinin karşısında.
Ocakçı artık tanımaya çalıştığı kişinin yıllar önce en zor gününde kendisine yardım eden kişi olduğundan emindi.
Ocakçı;
“Yıllar önce sen parası olmayan bir kişiyi tıraş edip, üstüne para verip hamama gönderdin mi?”
-Yıllar önce öyle bir şey olmuştu, ama unuttum gittim. Zaten yapılan iyilikler unutulmayıp devamlı söylenirse insana sevap kazandırmaz bilakis günah kazanmasına vesile olur.
“İşte yıllar önce iyilik yaptığın kişi benim. Paran helalmiş ki yıllar sonra karşıma çıktın.”
Ağrılı gerçekten hem borcunu ödedi. Hem de berber ve oğlunu bir hafta evinde misafir etti. Kayıt işlemlerinden sonra berber ve oğlunu Ankara’ya uğurlarken gözlerinden akan yaşı çaktırmadan elinin tersiyle sildi ve ekledi.
Ustam “Oğlunu bundan sonra yalnız gönder çünkü burada ben onun babası eşimde annesi gözün arkada kalmasın” dedi. Vedalaşıp ayrıldılar. Berber yolda oğluna “Oğlum küçücük bir iyilik ne güzel işlere vesile oluyor. Daima karşılık beklemeden iyilik yap.”
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.