- 787 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Perili Köşk
Siz korkaksınız ulan. Geldim işte. Hani yanına dahi yaklaşamazdım beş yüz metreden. Gecenin bir yarısı, Aşıklar Mezarlığını aşıp geldim. Toprak ayağımın altından kaydı. Düştüm kalktım geldim. Göğüm kan revan, vazgeçmedim geldim. Aysel’e de söylemezdim ya sevdiğimi. Onu da söyledim. Altı yaş için derin mevzular bunlar. Kolay kolay dönülmeyecek köşeler. Sendelemek normal.
Bahçesi geniş. Saçma sapan adını bilmediğim sürüyle ot. Kimsesizler sokağından geldim. İlk sigaramın dumanına tutunup geldim. Karşıya bakıyorum. Orada duruyor tüm heybetiyle. Heybet ne demek? Clint Eastwood’dan duymuş olmalıyım. Bir süre daha beklesem geri döneceğim. Kaçabileceğini bilmek adamı rahatlatmıyor. Baskı altına alıyor aksine. Lakin kendimi kanıtlamalıyım. Süt dişi çıkmamış süt bebesi miyim lan ben? Süte bayılırım…
Ne hikayeler anlatıldı burayla alakalı. Hişttt oraya gitme, orada akrepler, çiyanlar kaynıyor. Sanki başka yerde yoklarmış gibi. Hopp küçük, sizsiniz lan küçük. Benim aslan siyahı renklerim var kuşak kuşak. Sizsiniz küçük, ibişler. Hayatın sıradan kovalamacalarında daimi ebelersiniz hepiniz. Hay ebenin… Az daha, cumburlop önümdeki kuyuya düşecektim. Savaşta, araziyi iyi tanımalısınız. Geçen hafta attığım kafa golü aklıma geliyor, rahatlıyorum. Aysel de rahat eder bensiz, gözü yükseklerde onun. Ben alçaklardayım, havalar iyi burada. Babam beni hangi sarsak trende unutmuştu? Bilemedim.
Büyük kapıyı usulca itiyorum. İçerdeyim… Uuuuh, uuuhhh, ağğğ, ağğğğ; korkmayın ben yaptım. Hakikaten insan biraz temiz olur. Acayip huylarım var, hemen tutup birine seviyorum demek gibi. Ah, dudağımdaki uçuk. Korkmamaktan dudağım uçukladı lan. Höyt… Yola devam ediyorum. Üst kata çıkmak için yıkıldı yıkılacak bir merdiven yapılmış. Fiyuvvv, ürperdim. Ben aşağıya inmeyi tercih ediyorum. İleride de ruhsuzluk meslek yüksek okulu tercihimi yapacağım. Ruhumu çekecekler. Hissetmezsin, diyor Mr Tyler Durden. Kimse hissetmezmiş.
Aşağıya iniyorum. Adamın teki karşıma çıkıyor. Böyle nasıl anlatsam, tuhaf duruyor. Hafif kızıla boyanmış. Etrafında taşlar var. Hareketsiz, iki ellerinde insanın içine işleyen kirazlar. Adam beni görmüyor gibi. Ne sanıyor lan bu kendini? Bir ağaç mı? Konuşmaya çabalıyorum, nafile. Sonra o bir şeyler söylüyor. “Şiir” diyor, ben “şiir” nedir diyorum. Umursamıyor. Buna katlanamam. Ben yokmuşum gibi davranamazsınız bay ukala. Ukala ne demek? Büyük ihtimal annemden duydum.
Elime bir taş alıp, ağaca fırlatıyorum. Meyve verdiğine göre hak etti bunu. Tam alnının ortasına. Bıldırcın avlamakta madalyalarım var benim eşşoğlusu… Adam yere yığılıyor, “şiir” diyor… “Sizin hiç babanız öldü mü?” diyor. Susuyor. Ben de susuyorum. Arkamdan bir kedi yavrusu ciyaklıyor. Aman Allahım… Korkudan hemen terk ediyorum orayı. Sonra bir masal uyduruyorum, perili diye orası. İnanıyor bizim saftirikler. Ara sıra gidip ağacın kelimelerini buduyorum. Kiraz yiyorum. Ancak bu öykü burada bitmez. Aysel, ben şair olacam la…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.