- 443 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Gerçekleşmeyen Kehanetler 1
Aşağıda Sn. Umur Semiz Koçak’tan aynen alıntı bir yazı yayınladım. Yazı üstü ve yazı aralarının köşeli parantez içi, açkıları bana aittir.
[Aslında evrendeki bunca kesikli sürekli akışın süren git devinimi içinde; evrenin kaostuk olmasının yanı sıra, güzelliğin birbiri ile dans etme harmonisini de yaşamaktadır. Kıyamet bu harmoni içinde, harmoninin sürdüğü zaman boyunca; hiç gerçekleşmeyecek olan bir durumun; sanki gerçek eşecekmiş gibi ortaya konmaktadır. Bu hayali, zoraki kıyameti, konuşlardaki gayret; insan öznelliklerinin bir sübjektifliğidir. Bu kaostuk harmoni içinde öznel kehanetler sanki gerçekleşmemek için vardırlar.
Bu evrensel akış, kuşkusuz ki kendi kıyametini de, az az biriktirmektedir. Ne zaman bu oluşmaların özel ve genel süreçleri; kendi entropisiyle, kendi akışını sürdüremez olursa; o zaman geneldeki akışın kendi çevresiyle dirençlediği geriliminin gel hareketi; tersine bir süreç olunca; ancak o zaman genel kıyamet olası olacaktır.
Boşu boşuna Dünyamızın kendi içsel çevrimil buzul dönemini, holosen dönemini, yer hareketlerine bağlı manyetik kutup değişmeli hareketlerini; bu kıyameti dönemin içine sokmayınız. Çünkü bunlar bir dinamikliğin evrimsel, devrimsel ve çevrimsel hareketleridirler. Yine unutmayınız ki bu hareketlerin öncesinde ve içinde ve sonrasında; yine evren ve Dünyamız kendi var oluşuyla dimdik ayaktadırlar. Evren ve dünyamız yola çıktığı bu macerasında, ilk haliyle olduğu gibi durumlarını; illa bizimle olmak zorunda değildiler. B.K]
1-Tarih gerçekleşmemiş Kıyametlerle Doludur: Bilinen ilk kıyamet senaryosu, M.Ö. 2800 yılına ait bir Asur tabletinde yer alıyor. Kil tablet gerçekleşmemiş kıyamet senaryosunu şöyle anlatıyor: “Dünyamız son günlerde yozlaştı. Dünyanın hızla sonuna yaklaştığını gösteren işaretler var. Rüşvet ve yolsuzluk, aldı yürüdü. Çocuklar, artık ana babalarına itaat etmiyor. Tüm bunlar, Dünya’nın sonunun geldiğini gösteriyor."
[Şunu unutmayın, Dünyanın sonuna dek nerede, ne zaman, kaç kıyamet senaryosu söylenmiş olursa olsundu; bu senaryoları gerçekleşip gerçekleşmediğini bilmem! Ama DÜNYA HALA AYAKTA! B.K]
2-Dünya tarihinin en büyük çaplı kıyamet histerilerinden biri M.S. 1000 yılında yaşandı. Papa II. Sylvester, İsa Peygamber’in doğumunun 1000. yıl dönümünde dünyanın yok olacağını söyledi.
Cennete gitmek isteyen Hıristiyanlar, mallarını yoksullara dağıttı, günahlarının bağışlanması için kiliselere koştu. 1 Ocak 1000’de beklenen kıyamet kopmayınca Hıristiyanlar, bu kez de İsa’nın öldüğü günün (M.S 33.) yıl dönümünü (M.S 1033’ü) beklemeye başladı. Ama beklenen olmadı, kıyamet 1033’te de kopmadı.
[Yukarıda ki tablet yazısında açık açık söylendiği gibi kıyametçi söylem hurafeleri; sosyo toplumsal huzursuzlukların bertarafını önlemeye yönelik bir ihtiyaçla da, ortaya konmuştur.] "Dünyamız, son günlerde yozlaştı. Dünyanın hızla sonuna yaklaştığını gösteren işaretler var. Rüşvet ve yolsuzluk, aldı yürüdü. Çocuklar, artık ana babalarına itaat etmiyor. Tüm bunlar, Dünya’nın sonunun geldiğini gösteriyor." Denmekteydi Asur tabletlerinde.
[Her devrin sosyo toplumsa çarpıklığı giderilemediği durumlarda, dini ya da erdemi söylemlerin olası etkisi de, bu bozukluğu gidermek için devreye sokuluyordu. İnsanların duyarlıkla oluşturulduğu inancı alanları, istismara da açıktı. Bu nedenle; “o olmadı, bari bunu da verem” kabili ya tutarsa senaryoları söyleniyordu. Söz gelimi; İsa’nın doğumunun 1000. Yılında kıyamet kopmadıysa; İsa’nın ölümü olan (M.S 33) yılından sonraki 1000. Yılı olan 1033 yılında da kıyamet kapamaz mıydı? B.K]
3-Kıyameti kendi çıkarları için kullananlar da oldu. Papa III. Innocent, 1213’te Kudüs ve kutsal topraklara 5. Haçlı seferlerini düzenleyebilmek için kıyamet korkusundan yararlandı. Kıyametin İslam’ın yükselişinden 666 yıl sonrasına denk düşen 1284 yılında kopacağı kehanetinde bulunan Papa’ya inanan Hıristiyanlar, kutsal toprakları alıp dünyayı kurtarmaya çalışken kendi canlarından oldular.
[Elbet dini duyarlılık ve dini etki ile insanları ajite etme (en üst seviyede uyarılmışlık) alanı, yüzlerce istismara da açık olmuştur. Bunun en tipik, en büyük örneklerinden birisi de haçlı seferleri sırasında söylenen kıyamet anlatımlarıdır. Kıyamet korkusu ile insanları kitleler halinde yönlendirmenin en bariz örneği, bu haçlı seferleri sırasında söyletilenlerdirler. B.K]
4-Kıyamet fikri sanatçıları da etkiledi. Sanatın altın çağı olarak bilinen Rönesansta dahi, kıyamet kehanetlerinin yeniden tırmanışa geçmesine de sahne oldu. Bu kehanetler içinde, Bizans İmparatorluğu’nun kalbi olan İstanbul’un Osmanlılar tarafından fethedilmesi gibi bazı "felaketlerin", Dünyadaki takvimleri değiştirdiği fikrine dayanıyordu.
[Sanatla, vakti gelmiş olan zorunluluğa konan teşhisi ayırmak gerekir. Hiçbir tecrübesi, hiçbir duyumu ve hiçbir yaşanmışlığı olmayışla ve hiçbir öznel yansımaları edinilmemiş olan bir durumla da; sanatı ayırmak gerekir.
Doğrudan deneysel olmayanı bilmekle, bir ya da iki kez tecrübe olanı bilmeyi birbirinde ayıralım. Bu durumu yol üzerindeki bir çukur örneği olarak düşünelim. Araçla çukura düşmek insanların yaşanacak olan kıyameti olsun. Henüz hiçbir kaza gerçekleşmemiş olsun. Bir insan kendi dolaylı duyumları, algı ve deneyci yaşanmışlık yansımalarından hareketle; kendi kestirim gücü öngörüsü içinde bu kıyameti görüp; akıl edip; bilinçlice ifade ederse; bu insan dâhidir.
Eğer insanlar, çukurla ilişkili bir, bilemedin iki olayı yaşandıktan sonra bile; hala insanların geneli çukura düşmeyi bilinç edinememişken; buna rağmen bir insan çukura düşüleceğini dile getirmişse; çukura düşülebileceğinin uyarmasını yapışla konuyu işlemişse; kişi konuya dikkat çekmişse; bu kişi insanımız sanatçıdır.
Yok eğer çukura düşüş olayı gündelik, sıradan oluşla, herkesin bildiği faili bir kıyamet olmuşsa; bu tanı genel çoğunluğun bilinçli ve görgül söylemi olacaktır. Böylesi bir rutin durumu bilmek; vakti gelmiş zorunluluk olmuş olmasıyla, bu kazanın söylenmesi de; artık sanatçılık değildir. B.K]
Sürecek
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.