Eşeğin Kulağına Su Kaçırmak

• 25 Aralık 2012 Salı 16:44:40

Eşeğin Kulağına Su Kaçırmak

Fıkra olarak dinlediğim bir hikayeyi aklımda kalanıyla yazıyorum.
Vakti zamanında serseri dolaşan biri ücra bir köye uğrar bakar ki köyde cami var imam yok. Ahali de bu konuda bilgisiz. Camiye imam olup yolunu bulmaya karar verir. Namazları da saçma sapan tekerlemeler söyleyerek kıldırır, zaten kimse bir şey anlamadığından durumu idare eder. Ta ki köye şehirden göçen biri namaza gelene kadar! Adam durumu anlar ve hocayı uyarır; “Hocam bu nasıl namaz kıldırmak, ben şehirde böyle görmedim seninki başka” der. Sahte hoca durumu kurtarmak için; “Sus, sesini çıkarma, kimse bir şey bilmiyor, bundan sonra sen imam ben müezzin; ikimiz yolumuzu bulalım!” der.

Ruslar 1965 de uzayda yürüdüklerini duyurunca Amerikalılar da 1969 da Aya ayak bastıklarını gösterdiler.
Şimdiki teknoloji ile hepsi mümkün ama benim cevap bulamadığım bir şey var. “Kurtulma hızı” Nedir kurtulma hızı? Kurtulma Hızı
Yer yüzünden düşey doğrultuda yukarı doğru fırlatılan bir füze düşünelim. Kütlesi
m, hızı v olan füzenin kinetik enerjisi dir. Füze yükseldikçe yerçekimi
etkisine karşı iş yapar ve dolayısıyla kinetik enerjisi azalır; potansiyel enerjisi
artar. Kinetik enerjisinin tamamı potansiyel enerjiye dönüşünce hızı sıfır olur. Daha
sonra bu füze düşmeye başlayacaktır. İşte olan potansiyel enerjisinin
bu değerine kurtulma işi adı verilir.

Peki Ay’ın yer çekimi Dünya’nın çekiminin altıda biri kadarsa kurtulma hızı da o nispette olmalıdır. Yani Ay’a ayak basan astronotlar geri dönmek için kurtulma hızına nasıl ulaştılar? Kurulu fırlatma rampaları olmadığına ve yatay kalkış ile bu hıza o zamanki teknolojiyle (şimdi mümkün sanırım) ulaşılamazken.

Hacı kırdıran paşa; eskiden Hac zamanı Sure Alayı çeşitli hediyeler ile “Kabe”ye yollanırmış. Ayrıca, Bedeviler hacıların yolunu kesip mallarını canlarını namuslarını yağmalamasın diye onlara da bu hediye ve altınlardan verilirmiş. Osmanlının Anadolu topraklarında böyle bir eyleme verdiği karşılık “İdam” iken Kutsal topraklarda kan dökmemek adına bu yağmacılara hediye verilirmiş! Hacı kırdıran paşa Bedevilerin hediyesini (rüşvet) geciktirince hacılar yağmalanmış ve mal can namus kırılmış. Suçlu da hediyeleri geciktiren Paşa olmuş!

Hicaz Demiryolu; İstanbul ve kutsal topraklar arasında ulaşımı kolaylaştırmak için yapımına büyük harcamalar ayrılan fakat tamamlanamayan bir proje. Bu demiryolunun geçtiği bölgelerin tamamı şimdi karışık! Tamamlansa bile işler miydi bilinmez. Kutsal topraklardaki saldırıları önlemek için dağıtılacak altınlar yeterli olur muydu o da bilinmez. Anadolu’daki hat için saldırıları yapanları asıp kesmek çözüm olsa da kutsal topraklarda kolay değilmiş! Açık oturumlarda bu projeyi övenleri izledikçe tebessüm ediyorum Hele bir söylem var ki akıllara zarar; projenin Medine kısmında Peygamberimizin gürültüden rahatsız olmaması için demiryoluna keçe döşemişler! Bunu söyleyenler ya lokomotif görmemiş ya da mühendislik bilmiyor. Demir tekerler keçeyi söker atar ya da raydan çıkar tren. Atın ayağına çaput bağlamaya benzemez yani. Şimdi uçakla gidiliyor o projeden maksat neyse hasıl olmuş zaten.

“Ben bu zaman ve zeminde, beşerin hayat-ı içtimaiye medresesinde ders aldım ve bildim ki: Ecnebîler, Avrupalılar terakkîde istikbale uçmalarıyla beraber, bizi maddî cihette kurûn-u vustada(Orta Çağ) durduran ve tevlaf eden altı tane hastalıktır.” Bediüzzaman Sait Nursi

Osmanlı’nın hakimiyetine girmiş ülkeler ile girmemiş olanları kıyaslamak bir fikir verir.
Görünen şu; Osmanlı’nın uğradığı yerler şimdi geri kalmış, uğramadığı yerler ise ileri ülkeler sınıfına girmiş. Haberleşme uydularımızı fırlatan ülkeler Osmanlı hakimiyetine girmemiş olanlar . Buna yorum yapmıyorum. Tabiki “Kafir”ler suçludur ya da “Şeytan” başka ne denebilir ki…

Saygılarımla,

Ahmet Bektaş