- 829 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Din üzerine
Din üzerine
Dini bir inanca neden sahip oluruz, dini inanca sahip olmamız gerekir mi. Dini inanca sahip olmam gerektiğini nereden çıkarıyorum, iyi de din nedir ki, ben dini bir inança sahip olduğumda, bu inanca bulunduğum aile çevresinde dine verilen anlamlarla aynı anlamları neden verdim -şuan tam anlamıyla aynı anlamı vermiyorum-, ben dünyanın farklı bir bölgesinde doğmuş olsaydım oradaki aile çevresinin vermiş olduğu anlamımı kabul edecektim yoksa şimdi ki aile çevresinin vermiş olduğu anlamı mı verecektim. Dini inanca sahip olanla hiç dini inanca sahip olmayan kişi arasındaki farklar nelerdir.
Belli bir dini inanca sahip olarak büyütüldüğümüzde, gençlik yaşına geldiğimizde bu edindiğimiz dini inancı sorgulamaktan korkarız, çünkü; bizi biz yapan değerler olmuştur bu inançlarımız, kendimizi bir hiç gibi hissederiz, yerine koyacak birşey bulamamanın boşlunu yaşarız, bunun nedeni, bu inançla birlikte bir olayı anlamlandırmışıktır, hayatı bu inanca göre anlamlandırmışıktır, hayatı anlamlandıramadığımzsa/anlayamadığımza psikolojik sıkıntılar yaşamaya başlayabiliriz -hayatı anlamlandırma ihtiyaçı vardır insanoğlunun-. Bunun yanından şunlardan da kaygılanırız; Yalnız kalmaktan korkarız -yalnız kaldığımızda gerçeklikle bağımızı yitirmekten korkarız, sevilmemekten/değer görmemekten kaygılanırız -insan bir şekilde kendini değerli hissetmek ister, sevilmek ister, temel ihtiyaç gibi birşeydir neredeyse- o yüzden sorgulamadan kaçınırız, gerçeklerle pek ilgilenmeyiz bu yüzden, yukarda saydıklarımla ne kadar baş edebilirsek gerçeklerle/gerçek bilgiyle o kadar çok ilgileniriz.
Ben dini bir inança sahip olmak için dini bir inança sahip olmadım, dini inançımı sorgulama serbestine kendimi sahip görüyorum -Bu dünyaya bir kere geliyorsam, bir çok sefer de geliyor olsam bile kendimi bir daha ki gelişin olup olmayaçağının garantisi olmadığından bu sefer kendimi burada hissettiğimden ötürü, her şeyi sorgulamalıyım, ki sorgulayarak neyin ne olduğunu bulabilirim diye düşünüyorum, akla uydurmaları yapmadan tabiki (sorgulama konusunun ayrıntıları için "Bilgi üzerine" adlı yazıma bakılabilir).
Ailem de ve aile çevremde bir yaratanın var olduğundan bahsediliyordu, bu yaratanın ne olduğu konusunda ise şöyle şeyler deniyordu, bir güç var kimsenin bilmediği, bu dünyayı ayakta tutan bir güç var. Belli günlerde bu yaratanı anmak için bazı şeyler yapıyorlardı -Bulgarlar yumurta boyama gibi şeyler yapıyordu, Türkler ise bazı günlerde çocuklar şeker topluyordu, bunlar bana eğlence geliyordu-. Aile çevresi nadiren, bazı olayları tanımlayamadıklarında veya yapılması pek iyi olmayan şeylerde bunu dinen yasak olduğunu söylüyorlardı. Belli mekanlara belli günlerde giden insanları görüyordum. Bunları duydukca gördükçe bende bunları hiç düşünmeden benim düşüncelerime yerleştirmeye başlamışım, ilkokul beşte bir veya iki gün Kuran kursu düzenleyen bir yerde gitmiştim, burada ne okuduğumu bilmeden benim dilimden olmayan şeyler okudum. Ortaokulda da din dersi vardı -aslında dini anlatan, dini sorgulayan tarafsız bir ders değil, yetişkinlerin gençlere benimsetmek istediği Suni mezhebinin görüşleri imiş sonraları öğrendim bu dersin amacını-. Acaba ben küçüklüğümde hiç bunları duymamış olsaydım da bir yaratan olduğunu çıkarabilirmiydim. Yaratanı insanların sıkıntıları mı yarattı –İnsanlar kendi benliğini/canını rahatlatmak için; sıkıntıya düştüğünde, kendini çağresiz hissettiğinde, babalarını kaybettiklerinde babasının yerini dolduracak birini aramaları (yaratan çoğunlukla erkek olarak düşünülür nedense), haksızlığa uğradığında bu haksızlığı bir yaratıcının başka zamanda bu haksızlığı gidereçeğini düşünmeleri yüzünden mi)- veya ölüm korkusu yüzünden sonsuz bir yaratıcının varlığı düşüncesini insanoğlu kendimi yarattı. Toplum kendi içinde anlaşmaksızın yapılmasını istemediği veya yapılmasını istediği davranışları yaptırmanın yolunu cezalandırma ve ödüllendirme mekanizması kurarak, bu cezalandırma ve ödüllendirme mekanizması bu dünyada var olmayaçak başka bir dünyada var olaçak şekilde kurmuş olabilir, bunun nedeni bu dünyada isteklerini yapamayan, dünya ile başa çıkamayıp, haksızlığı da karşı çıkamayan kişiler kendini teselli etmek için bir başka dünya mı yarattı. Belirsizlikten hoşlanmayan insanoğlu bilemediği/tanımlayamadığı olgular karşısında bir tanım verme ihtiyacı duyarak, bu olguların ve olayların nedenini görünmeyen bir yaratanın varlığını yaratarak olguları tanımlamayamı çalıştı. Herşey her belirsizlik durumunda yaratana bağlanır , kötü şeylerin bir çoğuda yine görünmeyen kötü bir varlığıa bağlanır -şeytan gibi-. Bunun nedeni insanoğlunun çoğu kısa yollardan hemen olayları tanımlamaya çalışmasından mı -hele zorlandığında, istekleri olmadığında bunu daha çok yapar-.
Şuan ki doğa bilimleri doğayı tanımaya ve kontrol altına almaya çalışmakta, ve diğer bilimlerde insanı ve insanlığı tanımaya çalışmakta açıklamaya çalışmakta. Dini inanca sahip kişiler ise insanoğlu her şeyi anlayamaz kavrayamaz diyor, doğayı kontrol edemez insan diyor. Dini inanca sahip kişiler, doğayı kontrol etmeye çalışanlar ile bir mücade içine giriyorlar. Doğayı kontrol etmeyi Tanrının işine karışmak gibi algılıyorlar, herşeyi kontrol eden bir Tanrı tasviri yapanlar neden bundan korkuyorki Tanrı istese idi bunuda kontrol ederdi, engellerdi. Bir zamanlar Veba salgını olduğunda papazlar insanlara şöye demişlerdi, bu Veba sizin yoldan çıkmanız yüzünden, başınıza geldi, insanları korkuttular. Şimdi Vebayı doktorlar kontrol altına aldı, bu papazlar şuan yaşamış olsalardı ne hale düşeceklerdi -günümüzde de buna benzer söylemler çok oluyor- işte bilim bu tarz söylemler içinde bulunanları zamanla yalanlıyor, ve bu kişiler bu tarz söylemlerle beslendiklerinden de, kendi çıkarlarını korumak için insanın herşeyi anlayamaz olduğu söylemini yaymaya çalışıyorlar, billim ise herşey anlaşılabilir olduğunu idia ediyor.
Dünyanın he bir köşesinde dini inanca sahip olan insanların inançlarını okuduğumda -Antrapoloji biliminden yararlandım- ve çevremde gözlemlediğimde, şuna vardım, bunlar arasında hiç bir ortak noktanın olmadığını gördüm, birçok kişi kendi kafasında yarattığı Tanrıya inanıyordu. mesela dünyanın bir köşesindeki topluluğun inandığı inancı ben şuan yaşadığım ülkede savunsam çevremdekiler benim cehenneme gideceğimi söylerlerdi, ama o inancın sahip olduğu bölgede yaşasaydım öldüğümde iyi bir yere gideçeğimi söylerlerdi. Bilim tüm Yeryüzü ve İnsanlar arasında her tarafta geçerli ortak noktalar bulmaya çalışması yüzünden bana daha tutarlı geliyor, bu tutarlılık aynı zamanda içinde bir yanlışlanabilirliğide kabul ediyor.
Tüm kaygı ve korkularımızdan arındığımızda, hayata mutlu olmasını becerdiğimizde, hayatla, dünyayla mücade etmesini becerdiğimizde, belirsizliklerimizden kurtulduğumuzda, olayları anlamlandırdığımızda da bir Tanrı ihtiyaçı içinde olaçağız mı, yoksa kendimizimi Tanrı yerine koyaçağız. Yoksa bunlardan sonra, Tanrı gerçekten bilinmesi gerektiği şekilde bilebilirmiyiz.
Duran Aydoğmuş.
YORUMLAR
duran.aydogmus
Güzel bir şekilde hitap etmeniz hoşuma gitti.
Yaşça büyük tanıdığım kişiler çok var, ama bu kişiler bana cevap vermek yerine kendi fikirlerini söylüyor. ve çokta neyin ne olduğunla ilgilenmiyorlar, ve benden büyük oldukları içinde çok dikkate almıyorlar. Bende fikirlerimi beni bire bir tanımayan ve benim yaşımla veya bulunduğum konumumla ilgilenmeyip, bana cevap yazacak kişiler arıyorum. düşüncelerimi birileriyle tartışmak isteyerek böyle ortamlarda yazıyorum.
Gerçekten bir İdolüm yok, ama kim olabilir ki diye düşündüm. Ama yok.
Hoşçakalın.
Değerli kardeşim bu konuda kafanız hayli karışık.
Doğrulaı öğrenmenin yolu Kuranın ta kendisi Türkce mealini okuyun.Siz dünyanın neresinde doğarsanız doğun akıl balik olana kadar hürsünüz.
Ondan sora dinleri inceleip yolunuz kendiniz çizmekle mükellefsiniz.
duran.aydogmus
Kafa karışıklığı iyidir, belirsizlikler iyidir, bu kafa karışıklığı olmasa idi sorgulamam olmazdı. İnsan belirsizlikten, kafa karışıklığından hoşlanmadığından bu kafa karışıklığını gidermek için olayları hemen kendini rahatlatacak şekilde akla uydurmaları yaparak cevaplar bulur, kafa karışıklığına neden olacak bilgileri görmemezlikten gelmeye başlar, insanların çoğu zaten kafasını karıştıracak bir duruma gelemiyor bile.
Karahanlı Türkçesi ile yazılmış Kuran Mealinden tutunda Türkçeye çevrilmiş tüm mealler vardır elimde, mealler arasında karşılaştırma yaparak ta okudum, şöyle bir çalışma bile yaptım; mesela "adalet" kelimesi diyelim bu kelimeyi tüm Kuran'da geçen yerleri okudum, kimsenin bu kelime hakkında yorumlarına bakmadan ben bu kelimeye anlam vermeye çalıştım, şuan Hukuk fakültelerinde öğretim görevlisi olarak çalışan kişilerin Adalet kavramını nasıl inçelemişler, bu kitapları bile okudum. Kuran da bazı ayetleri anlamak için şuan ki bilimde ilerlemek gerek kuşkusuz, bende bu bilimleri almaya çalıştım, bu tabiki uzun bir süreçti.
Dinleri inceleyin diyorsunuz ama, Dünyada ki diğer dinleri incelememi tavsiye etmiyorsunuz.
Saygılar.