HAZİN VUSLATLAR...
Yüreğim yalnız kuru bir dala konar dı gecenin ıssızlığında ,umutla beklerdi sabahın arkadaşlığını,güneş ona dosttu incitmez di kanadını ,karanlıkta kalbinin sesini dinleyerek,korkak bakışlarla bir ışık arardı kendine,ama güneş henüz yokken burada yalnızlığın yanında hisseder di sevgili bakışlı gökyüzünü,hayat dolu kalbi bulutları bekler di çabuk doğduğu zaman.
Yaşamın geçmiş yıllarına dair o yıllarda yaşanmış hüzünlü günlere acı tatlı hatıralara unutmak istenilmeyen sevgi sözcüklerine,ayrılıklara buluşmalara,vuslatlara,kırgınlıklara,hele karşılıksız sevgilere muhtaç oluyor insan.
Hep geçmiş, gelecek, huzur, mutluluk yalpalanmaları içinde boğulup dururuz. Dibi olmayan karanlık sevgi kuyularına yüreksizce dalmadan önce sevdiğimiz insanların gözlerinde kaybolmayı hayal ederiz .Sevdiklerimizin bizden evvel hangi amaçla olursa olsun aramızdan ayrılmalarını istemeyiz,onların o sonsuzluğa gitmelerine elimizden gelse izin vermeyecek kadar çok seviyoruzdur uykulu gözlerimizle.
Rüyalarımızı gerçekleştirme hayalleri peşinde koşarız,gök kubbeye inatlaşarak. Hiç acı çekmemişiz gibi gelir o an bize, üzgün olduğumuz da ise dünyadaki bütün hüzünleri kendimizin yarattığını düşünüp hep acı çekeriz. Neydi bu sevgi, mutluluk veya aşk dediğimiz şeyler? Hayatımızın dönüm noktasındaki an mıydı? Yoksa dünyanın hiçbir zenginliğine değiştiremediğimiz bir damla gözyaşına karşılık verilen kefaret miydi ? Yoksa ruhumuzun ,gönlümüzün hüzünlendiği, çiçeklerin bile çektiğimiz acılar karşısında kuruyup kendini tükettiği an mıydı? Yada avuçlarımızla tuttuğumuz bir elin günün birinde başkasının kollarına girdiğini gördüğümüz de ,bunun bir rüya olduğunu ,uyandığımızda farketmemiz miydi ? Hep soru işaretleriyle mi geçecek hayatımızın en güzel sandığımız günleri? Gerçek anlamda Sevgi dediğimiz mefhum neydi? Sevgi sonbaharda yere düşen ceviz ağaçlarının yapraklarımıydı? Sevgi,fedakarlık mıydı? Sevgi özverimiydi? Sevgi amaçsız şeyler uğruna ölüme gitmekmiydi ? Sevgi çocukları tarafından huzur evine bırakılan yaşlı bir teyzenin ilk baharda odasının penceresinde ,cama düşen yağmur damlacıklarını nazik ve zarif elleriyle tutması mıydı ? Yoksa huzur evinde yaşlı insanlar otururken izledikleri televizyon kanalında, gençlik yıllarının hatırlanmasını sağlayan bir nostalji şarkıyı dinledikten sonra ,etrafı yem yeşil ormanlarla çevrili evin ön kapısından ormana doğru uzayan ince patika yolda gözyaşları içinde yalpa adımlarla, bitmeyecekmiş gibi gelen ince yolun sonuna geldiğinde kendini koca kainatta yapa yalnız hissettiği an mıydı ? Yoksa sevgi, peşinde sürekli koştuğumuz ama asla şu kısa hayatımızın ulaşmaya elvermediği umutlarımız mıydı?
Sanırım asla bu sorunun cevabını bulamayacağız,hep sorup duracağız kendi kendimize. Baharın gelmesiyle birlikte yüce yaratıcının bağışladığı bütün gücünü ortaya koyarak süslenen dağların yamacındaki yemyeşil otlarla bezenen Almozin köyünün dağ kırlarında insana dokunan,fakat ne olması gerektiği bir türlü anlaşılamayan çeşitlikte efsanelerle dolu hayatlar vardır.
Bazen yalnızca acıyarak bazen de hiç farkına varamadığımız Gözlerine sürmeler çekmiş, burnuna hızma takmış, ayak bileklerine hal hal takmış güzel vücutlu bir kızı , bir gün beklemekte zorlanabileceğimiz bir anda,değişerek anlaşılamayan çirkinliğe bürünen bir kızı anımsatır Almozin köyü
Bu çirkinlik karşısında şaşırıp kendinizden geçtiğiniz andır. İnsanın elinde olmadan “hangi güç bu çirkin ve bezgin, karamsar hayallere dalmış düşünceli gözlere parlaklık verdi? Bu çökmüş ve solgun yanaklara kan nereden geldi? Bu yumuşak yüz çizgilerine tutkuyu kim verdi? Bu soluk ve çirkinleşmiş yüzlü kıza birden bire bu canlılığı diriliği ve güzelliği kim verdi? Kim kiraz dudaklara öpücüğü kondurdu?
Hayatın anlamını kavramış şen şakrak kahkahaları veren kimdir?” diye sorarsan kendine,gözlerin sadece hayal ettiğin kişiyi arayarak çevrene ve gökyüzüne bakarsın, ve bir an herşeyi anlarsın, ama o an hemen geçmek ister arkasından düşman kovalayan gibi,belki de hemen ertesi gün yine aynı dalgın bakışla aynı solgun yüzle hareketliklerdeki aynı korkaklık aynı heyecan hatta bir anlık hevesten kaynaklanan pişmanlı hatayla,aynı dert ve tasayla aynı keder ve öfkeyle karşılaşırsın,bir anda gelgitlerle savaşan bu güzelliğin neden çok kısa ömürlü olduğunu için kan ağlayarak ve burkularak düşünür sevmeye aşık olamaya bile vakit bulamadığın aldatıcı işe yaramaz güzelliğe ta derinden kırılırsın.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.