- 809 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Ahmet'!in sırrı
.....Narlarıyla bağlarıyla güzel Koru belen köylü küçük Ahmet, köyünde yaşayan anne babasının ve evinin tek oğludur.
Ahmet gittiği askerlikten, askerliğini yapmış bir genç olarak bir gün köydeki evine sağ salim tekrar dönmüştür.
.....Artık köyündeki ailesi anne babası onun mürüvvetini bir an önce görmek istiyordur. Bu yüzden de onun evlenme zamanın geldiğini düşünüyorlardır.
Ahmet’in köyündeki ailesi için, askerden dönen bu oğullarından bir torun sahibi olmak çok önemliydi. Hatta askerliğini yapıp gelmiş olan oğullarından bir erkek çocuk sahibi olmak onlar için çok ama çok daha önemliydi. Çünkü onların soy atlarını sürdürecek köydeki tarla bağ bahçeye sahip çıkacak olan, onlar için sadece Ahmet’ den olacak olan oğlan torunlardı.
.....Eh... Ahmet de artık askerliğini yapıp köyüne dönüp geldiğine göre, artık ailesinin Ahmet’ i evlendirmesi ve evlendiği eşinden bir oğlan çocuk beklemesi onlar için sıradan normal bir şeydi.
.....Ahmet’in köyündeki ailesi bu konuyu askerden yeni gelen oğullarına arada bir laf arasında açarken, bir taraftan da, askerden dönen oğulları için sağdan soldan gelinlik zamanı gelmiş kızlara bakıyorlar ona gelin adayı olarak ona gösteriyorlardı.
Ama damat adayı Ahmet kendisine gelin adayı arayan ailesine hep kaçamak cevaplar veriyor ya da onların bulduklarını beğenmemiş gibi yapıyordu. Ya da daha evlenmesi erkenmiş gibi davranıp konuyu hemen kapattırıyordu.
.....Ama onun ailesi ona beğeneceği bir kız bulmakta ve onu bir an önce dünya gözüyle evlendiğini görmekte ondan olacak torunlarını görmekte ısrarlıydılar.
Çünkü Ahmet in bir hayli yaşlanmış olan köyde yaşayan anne ve babası bir an önce biricik oğullarının evlatlarını bağırlarına basmak sevmek istiyorlardı ve soy isimlerini sürmesini istiyorlardı.
.....Gerçi bu ailenin evlenip giden kız çocuklarından da birkaç torunları vardı amma, onların soy isimleri evlendikleri eşlerinin soy isimlerini taşıdığından, onları kendi soylarının devamını getirecek torunlar olarak görmüyorlardı. Hatta aile onlara gerçek torun olarak bile bakmıyorlardı.
.....Bir gün Ahmet ailesinin ısrarlarına dayanamayıp evlenme konusunda kararını verdi. Ailesinin aynı köyün bir başka mahallesinden kendisi için bulduğu gelin adaylarından biriyle görücü usulü evlenmeyi sonunda kabul etti.
.....Köyde düğün dernek kuruldu üç gün üç gece durmadan köyde halka ve dışarıdan düğünlerine gelenlere yemekler verildi, davullarla zurnalarla Ahmet ailesinin isteği üzerine evlenip sonunda yeni evlatlar yetiştirmek üzere gerdeğe girdi.
Ahmet artık evliydi.
.....Ahmet in yaşlı babası önceden çeşitli yerlerdeki yol inşaat işlerinde ehliyetli ateşçi olarak çalışıyordu. Düğünde de, bir hayli masraf ettiğinden yeniden böyle bir işte çalışıp para kazanmalı ve düğün masraflarını çıkarmalıydı.
Bir gün yine bir yol inşaatında ehliyetli ateşleme ustası alınacağını duydu gidip ilgililerle görüşerek yeniden ateşleme ustası olarak olarak çalışmaya başladı.
.....Ahmet de hem köydeki tarla bağ bahçe işleriyle uğraşıyordu, hem de babasına bazı günler gidip yol inşaatında çalışan babasına yardım ediyordu.
Aradan aylar geçti Ahmet’in de, eşinin de canı sıkılmaya başladı. Bir o kadar da onun ailesinin de canı sıkılıyor evin içinde huzursuzluk gittikçe çoğalıyordu.
.....Bir türlü ailesinin Ahmet ile evli olan gelinlerinden, ısrarla torun beklediği çocukları olmuyordu Ahmet ’ in ailesi Ahmet’ten hamile kalamıyordu.
Ahmet ailesinin çocuk yapma konusundaki ısrarları karşısında eziliyor büzülüyor ne diyeceğini ne yapacağını bilmeden çırpınıyordu.
.....Bir gün Ahmet hem sıkıntısını gidermek hem de biraz para kazanabilmek için babasının çalıştığı yol inşaatında babası gibi çalışmaya başladı.
.....Yol inşaatı sorumlularından yaşlı babasına yoldaki ateşleme işlerinde yardım etme görevini istedi ve bu görevi sonunda aldı.
.....Yol inşaatı işinde yolun yapılacağı yerdeki kayalara kompresörler vasıtasıyla delikler deliniyor, bunların içine amonyum nitrat ve dinamit konarak yüzlerce dinamit hepsi birden elektrik akımı geçiren bir kabloya bağlanıyor hepsi birden manyetolu ateşleme cihazıyla patlatılıyordu.
.....Ahmet babasının emriyle delinmiş olan deliklere teker, teker dinamitleri ve amonyum nitratları yerleştirdi ve bir ucu Man yatalı ateşleme cihazında olan uzun bir kabloya bunları teker, teker hepsini gidip bağladı.
.....Sıra taşların deliklerinde saklı dinamitleri patlatmaya gelmişti.
Yolda çalışan ne kadar işçi ve makine operatörü varsa hepsi kendilerini emniyetli bir yere attıktan sonra manyotalı ateşleme cihazının kollarına basıldı.
.....Yer yerinden oynamış dinamitlerle parçalanan kayalar havada uçmuştu.
Sıra yolda çalışan dozerlerin iş makinelerinin parçalanan kayaları yoldan temizlemesine gelmişti.
.....Fakat temizlik yapılmadan önce dinamitlerin hepsinin patlamasından emin olunmalıydı. Kazara patlamayan bir dinamit lokumu temizlik sırasında beklenmedik kazalara yol açabilirdi.
.....Ahmet elindeki, kontrol cihazına babasının haberi olmadan yüksek voltajlı bir pili bağladı ve elindeki cihazla tek, tek patlamadan önce bağladığı dinamit yerlerini dolaşmaya gitti.
.....Yoldaki ateşlenen dinamit yerlerini kontrol giden bir türlü çocuğu olmayan Ahmet nedense o gün, hiç şaşırmadan ve başka dinamit yerlerine bakmadan doğruca yerini bildiği dinamitlerden birinin yanına gitti.
.....Gittiği ve baktığı yerdeki amonyum nitratlarla kuvvetlendirilmiş dinamit hala yerindeydi ve patlamış öylece duruyordu.
.....Ahmet patlamamış dinamitin üzerine doğru eğildi ve elindeki kontrol cihazına patlamamış dinamitteki elektrik akımı geçiren kabloyu bağladı. İşte o anda olan oldu, bağlamasıyla beraber amanyum nitratla kuvvetlendirilmiş dinamit birden bire patladı ve Ahmet’in vücudu parça, parça olup havalarda uçtu, parçalar yerlere saçıldı.
.....İş yerinde kızılca kıyamet kopmuştu. Biricik oğlunun ölümünü ve onun parça, parça olmuş vücudunun gökten yağmur gibi etrafa savrulduğunu gören babanın feryadı iş yerindeki vadinin derinliklerinde yankılanmıştı.
......Bu acıklı olay köylerinde çabuk duyulmuştu Ahmet için yakılan ağıtlar iş yerine ağıt yakarak koşuşturanlar ortalığı ana baba gününe çevirmişti.
Bu olaydan daha sonra köyde bunlar için söylenen dedikodular dilden, dile daha sonra dolaştı durdu Ama Ahmet, genç yaşında bir anayı bir babayı hep kara, kara düşündürdü üzdü.
Yüksel Şanlı er
21 Aralık 2012
Antalya.
Ahmet’e ağıt..”
Oğlum dedim, aldım seni yanıma
Parça, parça düştün, gökten başıma
Ben ne derim şimdi, yaşlı anana
Ey oğul, vay oğul, kınalım oğul
Ne yaptın genç yaşta bir söyle oğul..
Dolanır giderdir, dağların yolu,
Yardıma koşmazdır, bir Allah kulu,
Taş toprağa baktım, her yer kan dolu.
Ey oğul vay oğul, kınalım oğul,
Ne yaptın genç yaşta, bir söyle oğul..
Överdim kendimi oğlum var derken
Sense bıraktın gittin, beni erken
Taş diye sen düştün, bu gün şu gökten
Ey oğul, vay oğul, kınalım oğul
Ne yaptın genç yaşta bir söyle oğul..
Başımdan eserdir, Yelli bel yeli
Geçilmez taşlardan, dağların beli
Taş gibi düşmekte, oğlumun eli
Ey oğul, vay oğul, kınalım oğul
Ne yaptın genç yaşta bir söyle oğul..
Geliyor anan bak, ağıt yakarak,
Koşuyor yamaçtan, sağsın sanarak,
Her yanın kan dolu, sen kal da bir bak
Ey oğul, vay oğul, kınalım oğul
Ne yaptın genç yaşta bir söyle oğul..
Bülbülün çilesi, kırmızı güle,
Benzersin yatarken, kan dolu göle
Parlıyor güneşten, kalk da bak hele
Ey oğul, vay oğul, kınalım oğul
Ne yaptın genç yaşta bir söyle oğul..