- 419 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DÜN, BUGÜN VE GELECEK
DÜN, BUGÜN VE GELECEK
İki bin on ikininde sonuna geliyoruz, kimimiz bir yaş daha büyüdüm diyecek, kimimiz bir yıl daha yaşlandım. Çok değil 10 gün sonra… Herkesin bir beklentisi var yeni yıldan. Say desen iş diyecek, eş diyecek, para diyecek, sağlık diyecek. Beklenti değişecek ama muhakkak bir şey bekleyecek. Fakat geçen yılların bizlerden götürdüklerinden kimse bahsetmeyecek. Geçen yılların üzerine bir sünger çekilecek, yaşanılanların yaşanacakların teminatı olduğu unutulup gidecek.
Şöyle durup bir etrafımıza bakalım, yaşananlara. Teknoloji gelişmiş, bilgisayar çağını yaşıyoruz. Küçücük ekranın başına oturup dünyanın öbür ucundan haberdar oluyor, yine o ekranın başında hallediyoruz işlerimizi. Sosyal hayatımızı bile bilgisayar başında yaşıyoruz. Sıkıntılarımızı, dertlerimizi, mutluluklarımızı dostlarımızla, arkadaşlarımızla paylaşmak yerine sanal alemde paylaşıyoruz. Aşklar bile eskisi gibi yaşanmıyor artık, facebookta bir birini dürtmenin adını aşk koymuşuz!...
Komşuluk ilişkileri bitmiş, sitelerde kimse birbirini tanımıyor. Kimin derdi var, kimin sıkıntısı habersiz yaşar olmuşuz. Anlayacağınız komşu komşunun külüne muhtaç değil artık. Ev alma komşu al atasözü de anlamını yitirmiş. Neden ev almayacakmışız. Fazla mal göz çıkarmaz ki! Akşam oturmalarında kime gidileceğine karar verirken gidilecek evde hangi dizinin izlendiğine bakılıyor. Kötü gün dostu diye bir kavram anlamını yitirmek üzere. Artık herkes kendi çıkarını düşünüyor.
Gelişen teknoloji ve geçen zamana paralel olarak modernleşen dünyaya ayak uydurmuş, modern olmuşuz... Bunu adını da insanca yaşamak koymuş,insanca! yaşamak için çalışır, çabalar olmuşuz. Etrafımıza baktığımızda amacına ulaşan da var, hedefinin çok altında kalan da. Sefalet içinde yaşam savaşı veren, ekmek kavgasında yenik düşende var, üç hatta 5 asgari ücretin toplamını bir akşam yemeğinde tüketende. Yani insanlar gruplara ayrılmış. Artık taş devrindeki gibi değil. Yine güçlü olan güçsüz olanı eziyor ama o güçte bilek gücü değil. İnsanca yaşamak için çalışmış ama insan olduğumuzu unutmuşuz. Merdiveni bir adım daha tırmanabilmek için önümüzdeki insanları basamak yapmış, çiğneyip geçerken de dönüp arkamıza bakmamışız. Bulunduğumuz çağın belki taşla bir ilgisi kalmamış ama kalplerimiz kaskatı birer taş kesilmiş. İnsaf, merhamet bunlar eski çağlarda kalmış.
Ana haber bültenlerine bir bakın. Durum içler acısı. Annesini keseni mi ararsın, çocuğunu boğazlayanı mı? Karnını bile doyuramayacağın miktarda bir para için seri cinayetler işleyeni mi ararsın yoksa borç batağına düşüp kendi canına kastedeni mi. Ve daha aklımızın köşesine gelmeyecek bir sürü ağlanılası durum…
Peki, neden böyle, niçin? Ne oldu bize? Kimin oyununa geldik? Bir zamanlar sokaklarda sadaka taşlarına ihtiyacı olanlar için para bırakan, bırakılan bu paradan ihtiyacı kadar alan, kalanını da diğer ihtiyaç sahiplerine bırakan biz değil miydik? Evet, ta kendisiydik. Bizim dedelerimizdi onlar, bizim ninelerimiz. Yani bizim atalarımız. Şimdi para için birbirini boğazlayan ise yine biziz. Değişen sadece içinde bulunduğumuz zaman.
İşte zamanın bir su misali akıp geçtiği, geçerken de bizlerden neler götürdüğü ayan beyan ortada. Bunu anlamak için çok büyük bir uğraş vermeye hiç gerek yok, şöyle başımızı elimizin arasına alıp biraz düşünürsek, birazcık olsun özeleştiri yaparsak her şeyin farkına varırız. Ve eğer farkına varırsak o zaman yeni yıldan beklentilerimiz umutlu olur. Yoksa aynı kafayla gidersek boş beklentilerden öteye gitmez. Yok eğer hala silkinip kendimize gelmezsek beklemeye devam ederiz, nasıl olsa daha 2013 var, 2014 var 2015 var…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.