- 653 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
PATRİOT KRİZİ
PATRİOTLAR NEDEN GETİRİLİYOR?
Bu ülkenin insanları, emin olun Türkiye’nin on yıl önceki durumunu mumla arar olmuş-tur. Çünkü hükümet, söylemleri ve eylemleriyle vatandaşlara hiçbir şekilde güven ver-miyor artık. Birkaç gün önce söyledikleriyle yaptıkları tamamen birbiriyle zıt olmakla birlikte kafalarda tonlarca soru işaretleri de oluşturuyor. Patriot (vatansever) füze bataryalarının Türkiye’ye konuşlanması söz konusu olduğu bir dönemde başbakan çıkıyor; ‘bu topraklar NATO topraklarıdır’ diyor ve bir bakanı da aynı sözleri söyleyerek bu sözlerin altına adeta imza atıyor! Bu noktada, hangi insanın aklı karışmaz; hangi insanın yüreği sızlamaz? Bu vatan topraklarını kaşla-göz arasında ne zaman NATO toprağı yaptınız da hiç kimsenin haberi olmadı? Başbakan ve hükümet sözcüleri, Patriotların savunma amaçlı getirileceğini; tetiğin de Türk Komutanlarda olacağını söylemişlerdi; ancak tetiğin, NATO komutanlarında olacağı açık ve net bir şekilde ABD yetkililerince ifade edilmiştir. Bu net açıklamalardan da anlaşılacağı üzere hükümet, bu konuda kesinlikle inisiyatif sahibi değildir! ***
Batılı emperyalist devletler, Türkiye’yi işgal etmek amacındadır. Ortadoğu coğrafyasına, BOP’a ve Dinlerarası Diyalog projelerine baktığımızda bu sinsi niyetlerin birer birer yürür-lüğe konulduğunu rahatlıkla görebiliriz. Yine on yıl öncesine baktığımızda, sınır komşula-rımız olan Irak, İran, Libya ve Suriye ile herhangi bir sorunumuzun olmadığını; ayrıca bu İslam ülkeleriyle ticari, kültürel ve sosyal alanlarda güçlü ilişkiler kurulduğunu görebili-riz. Bu ilişkilerin doğal sonucu olarak milli gelirlerimiz milyar dolarlarla ifade ediliyordu. Ancak birden bire ABD’nin ve batılıların projesi sinsi ve tehlikeli bir şekilde Türkiye gün-demine oturuverdi. Bir anda Başbakan emperyalistlerin hazırladığı BOP’a eş başkan seçildi. Bu projenin kimlerin elinde şekillendiği ve amacının neler olduğu artık gün gibi ortadadır. BOP’un nihai hedefi Ortadoğu coğrafyasında bulunan 22 İslam ülkesinin sınır-larını değiştirmek; etnik ve dini parçalara bölmek, iç kargaşa oluşturmak ve nihai olarak ta kukla yönetimlerle İslam ülkelerinin petrol ve doğalgaz kaynaklarına sahip olmaktır.
***
Bunlar aslında ezberlenmiş bilgilerdir. BOP’u, Dinlerarası Diyalogu ve Medeniyetler İtti-fakı gibi projeleri iyi bilen genç-yaşlı herkesin ortak endişesi şudur ki; yakın ve orta va-dede Türkiye’yi bir savaş beklemektedir. ***
Türkiye’nin savaşa girmesi için öncelikle kılıflar hazırlanmalı; gerekçeler üretilmelidir. Ortadoğu coğrafyasında ve Türkiye’de yaşananlara kafa yoranlar; Türkiye’nin Libya, Irak, Suriye ve İran ile neden düşman olduğunu artık sorgulamaya başlamıştır. Batıdan üfle-nen ‘Arap Baharı’ rüzgârı da bu soruların daha da derinleşmesine sebep olmuştur. Libya yerle bir edildi; demokrasi ve insan hakları gelmedi! Irak paramparça edildi; demokrasi ve insan hakları gelmedi! 8 yıl süren İran-Irak savaşının çıkmasına ABD sebep oldu! ABD, Saddam Hüseyin’i Kuveyt’e saldırtarak Kuveyt’in kaynaklarına çöreklendi! ***
Batılı emperyalistler, Irak ve Libya’dan sonra İran’ın işini bitirmeyi planlamışlardı. İran ise; batılı emperyalistlerden korkmadığını tüm dünyaya duyurmuştu. İran yönetimi, daha önceden Rusya Federasyonu, Çin ve Hindistan ile sıkı bir işbirliği yapmıştı. Bir başka önemli husus; ABD için İsrail Devleti ne anlam ifade ediyor ise; Rusya Federasyonu için de Suriye o anlamı ifade etmektedir. Suriye’nin düşmesi, Rusya’nın Doğu Akdeniz’de silinmesi anlamına gelecektir. Ayrıca Rusya, Suriye ve İran’da milyar dolarlık yatırım yapmıştır ve bu yatırımlarını hiçbir şekilde heba etmeyecektir. ABD, Almanya, İngiltere ve Fransa donanmaları Suriye kara sularında savaş tatbikatları yapmaya niyetlenirken; Rusya Federasyonu da iki savaş gemisiyle boy göstermiştir. Ayrıca Rusya, Çin ile ortak hareket ederek işgal amaçlı çalışmaları BM’lerde veto ederek engellemiştir. İran’ın, batı-lılar tarafından (şimdilik) işgal edilmemesinin sebebi Rusya ve Çin’dir. ***
ABD, Türkiye ile İslam ülkelerinin arasını açarak Türkiye’yi olası bir savaşın merkezi ve üssü haline getirmiştir. Şimdi, Suriye ve İran yönetimlerini düşürmek ve Amerikancı bir kadroyu iş başına getirmek suretiyle Suriye’yi ve İran’ı sömürmek ve Akdeniz’de tama-men egemenliğini ilan etmek amacındadır. Bunu başarabilmek için Suriye Devleti’ni içeriden parçalaması gerekiyordu; bunun için milyar dolarlar harcayarak ABD yanlısı bir ordu kuruldu ve adına da ‘Özgür Suriye Ordusu’ denildi! ABD’ye hizmet amaçlı kurulan bu orduya Türkiye, ABD’ye biat etmiş Arap ülkeleri ve Körfez ülkeleri silah, mühimmat, para, istihbarat ve teçhizat yardımında bulunmaktadır. Peki, gerekçe nedir? Gerekçeler şeytanca! Esad bir diktatördür! Suriye’de barış, huzur ve demokrasi yoktur! ABD ve Batı-lılar, demokrasiden ve insan haklarından çok iyi anladıkları için bu ülke insanlarına hiz-met etmek amacındadırlar. Suriye Halkı, ABD patentli demokrasiyle, insan haklarıyla ve barış ile tanışacaklar! Az önce verdiğimiz örneklerden de anlaşılacağı üzere, ABD’nin ve batılı emperyalist devletlerin ayak bastıkları yerlerde kan, gözyaşı, tecavüz ve sömürge-cilik hiçbir zaman eksik olmamıştır. ABD’nin demokrasisi bunlardan ibaret olup; Türki-ye’yi de çeşitli projelerle bu işin içine çekmeye çalışmaktadır. ***
Buraya kadar aktarılanlar, ülkemizin ve sınır komşularımızın yakın tarihli fotoğraflarıdır. Bu fotoğraflara bazı gelişmeleri de eklediğimizde başta ABD’nin ve batılıların Türkiye üzerindeki niyetlerini daha net olarak görme imkânı bulabiliriz. ***
Suriye’ye göre; Türkiye yönetiminin bir anda batılı-emperyalistlerin yanında yer alması bardağı taşıran son damla olmuştur. Buna bağlı olarak; İran, Irak ve Suriye yönetimleri, PKK Terör Örgütü’ne her alanda destek vermeye ve Türkiye’ye terör ihraç etmeye baş-lamıştır. Suriye yönetimi; Türkiye’nin, ABD’nin, batılıların ve ABD’ye biat etmiş olan bir takım Arap ülkelerinin desteklediği Özgür Suriye Ordusu ile mücadele etmekte; bu du-rumu dış destekli bir iç isyan olarak görmektedir. Dost ve kardeş ülke olarak gördükleri Türkiye’nin batılıların yanında yer almasını Suriye’nin iç işlerine karışmak olarak değer-lendirmektedirler. Türkiye’nin, Suriye’ye saldırmasını dört gözle bekleyen batılı emperya-listler, şimdilerde Suriye’nin nükleer silah ürettiğini ve bu silahların Türkiye için çok bü-yük bir tehdit olduğunu iddia etmektedirler. İşte bu sebepledir ki; Türkiye’nin batılı ülke-ler tarafından korunması icap etmektedir! Nede olsa Türkiye bir NATO ülkesidir ve men-faatleri korunmalıdır! O halde yapılması gereken şey; Suriye ve İran’dan gelebilecek sal-dırıların önlenebilmesi için Türkiye’ye Patriotların konuşlanması şarttır! Yukarıda belirt-tiğim gibi; Türkiye’yi savaşa sürükleyebilmek için kılıflar ve sebepler üretilmiştir. Suriye yönetimine karşı savaşan Özgür Suriye Ordusu’nda pek çok CIA ve MOSSAD ajanı strate-jik çalışmalar yapmaktadırlar. Güvenilir olmayan bu ajanlar, Türkiye’yi provoke etmek için Suriye’den Türkiye’ye bir bombanın atılmasını sağlayabilirler; zira zaman, zemin ve niyetler buna oldukça müsaittir. ****
Türkiye’nin yedi ilinde atom deposu bulunduğu dillendirilmektedir. Suriye iç isyanları gerekçe gösterilerek şu günlerde Patriotlar Türkiye sınırlarına birer ikişer konuşlandırıl-maktadır. Hükümetin bu adımları nasıl attığını ve Patriotların nerelere konuşlandırıldığı-nı ayrıntılarıyla görmekte fayda vardır.***
a-) Malatya-Kürecik Bölgesi’nin ABD’ye tahsis edilmesinin anayasaya aykırı olduğu belir-tilmektedir. Bu bölgeye yerleştirilen füze savunma sistemleri, gerektiğinde İsrail amaçla-rına hizmet edebilecek, istihbarat aktarabilecek ve gerektiğinde de taarruz edebilecek niteliktedir.***
b-) İzmir, NATO’nun kara komutanlığının kumanda ve Ortadoğu Operasyonunun karar-gâh merkezi yapıldı.***
c-) Ankara, Karamürsel, Sinop, Hatay, Erzurum, Hakkâri Kargapazarı dinleme üsleri ya-pıldı.***
d-) Ankara-Cevizlibağ-Elmadağ, İstanbul, İzmir dinleme ve harekât merkez üsleri yapıldı.
e-) Adana-Hatay Toroslar: CIA, Gladio eğitim üssü yapıldı.
f-) Tekirdağ-Çorlu Havalimanı: Lojistik destek üssü yapıldı.
g-) Konya; AWACS erken uyarı uçakları bu üste konuşlandırıldı.
h-) Gaziantep-Batman Havalimanı; lojistik destek amaçlı havalimanları Heronların üssü yapıldı; 1. Patriot savunma sisteminin montajları yapılmış.
I-) Sabiha Gökçek Havalimanı, lojistik destek havalimanı yapıldı.
i-) Mersin-Taşucu Limanı; liman ve helikopter pistine çevrildi.
j-) İskenderun Limanı; Türkiye’nin en geniş konteynır alanıdır. Hollanda’dan getirilen Patriotlar buraya indirilmiş ve Amerikan askerlerinin gelmesi beklenmektedir.
k-) Adana-İncirlik üssü, nükleer bombaların yer aldığı, ABD’nin bölgedeki harekât üssü yapıldı.**
l-) Diyarbakır Hava Üssü’ne 2 adet Patriot sistemi kuruluyor. **
m-) 1991 Körfez Savaşı’ndan bu güne, Amerikan ve İngiliz orduları tarafından kullanıl-maya devam eden Şırnak-Silopi Üssü lojistik depolama yeri olarak kullanılmaktadır.
n-) Mardin; İncirlik Üssü’ne ve İskenderun’a gelen ABD asker ve teçhizatları için geçiş yeri olarak kullanılacak.**
o-) Şanlıurfa; yakıt ikmal üssü olarak kullanılacak.
Ö-) Şırnak’ın İdil İlçesi’ne bağlı Oyalı bölgesi ile Diyarbakır-Dicle, Gaziantep-Oğuzeli, Şan-lıurfa-Birecik ve Viranşehir ilçelerinde örtülü kara üsleri için tahsis edilecek.**
Ülkemizin şu haline baktığımızda; “neler oluyor? Ülkemiz işgal mi ediliyor? Türkiye, kime karşı niçin savaş hazırlığı yapıyor?” demekten kendimizi alamıyoruz. Sağımıza-solumuza baktığımızda uzun zamandır hiçbir sınır komşumuzla savaşı gerektirecek herhangi bir meselemizin olmadığını görebiliriz. Bu hazırlıklar elbette Türkiye ve Ortadoğu coğrafya-sında bir takım emelleri olan ülkelerin işini kolaylaştıracak savaş yatırımlarından başka bir şey değildir. **
Türkiye’nin olağanüstü savunma ve saldırı sistemleriyle bir ağ gibi örülmesinin Ortadoğu Coğrafya’sı için büyük bir tehdit olduğunu; bu projelerin bir ABD projesi olduğunu İran, Irak, Suriye ve Rusya Federasyonu defalarca dile getirmiştir. İran Dış Politika Komitesi Üyesi Muhammed Salih Coker; Suriye sınırına yerleştirilecek Patriot füzelerinin, NA-TO’nun Suriye’ye yapacağı askeri müdahalenin ilk adımı olduğunu belirterek endişesini dile getirmiştir. İran Devlet televizyonu Pres TV ise, 3 bin Amerikan askerinin Suriye’ye müdahale etmek üzere Kuveyt üzerinden gizlice Irak’a dönerek El Anbar eyaletine ko-nuşlandığını; 17 bin Amerikan askerinin daha aynı rota üzerinden gizlice Irak’a gireceği-ni ileri sürerek Türkiye üzerinden gelebilecek tehlikelere dikkat çekmiştir.***
Bütün temennilerimiz odur ki; savunma sistemleri Türkiye için olsun ve asla Batılılara hizmet amacı gütmesin. Yine temennilerimiz odur ki; Hükümet, BOP gibi batı patentli projelere destek vermesin; Patriotları bir silah olarak kullanmasın. Zira ülkemiz büyük bir savaşın içine düşer ve bu savaş en baştan beri belirtmeye çalıştığım gibi ABD’yi ve emperyalist batılıları nihai hedeflerine ulaştırır; kaybeden Türkiye ve İslam ülkeleri olur! Yüce Allah (c.c), stratejik ve politik derinliği olmayan günümüz iktidarına bol miktarda akıl ve fikir versin!**
Halit DURUCAN
16.12.2012
YORUMLAR
Sayın Erol Bey. Makalemdeki cümlelerim kesinlikle bir diktatörü destekler mahiyette değildir. Esat'ın yaptıkları ortadadır. Ancak benim özellikle üzerinde durduğum tek bir husus vardır: Ortadoğu coğrafyasında geliştirilen projeleri kimler şekillendiriyor ve kimler yönetiyor! Ben buna bakarım. Burada Türkiye'nin menfaati var mıdır, yok mudur? BOP denilem projeyi mutlaka bilirsiniz. Bop'UN nihai amacı ortadoğu coğrafyasını bölmek, parçalamak ve bu ülkelerde kukla yönetimler oluşturmak değil midir? Bu coğrafyanın kaynaklarını sömürmek değil midir? Batılılar kendileri itiraf ediyorlar ki; artık haçlı seferleri başlamıştır. Bu sözler benim değil, Başkan Bush'un ve batılı siyasetçilerin sözleridir. Bunlar günümüzde artık söz olmaktan çıkmış, icraate dönüşmüştür. Kaygım şudur ki; Türkiye BOP içinde stratejik bir ortaktır. ABD güdümünde geliştirilen bu projeye de eş başkanlık etmektedir. Türkiye'nin menfaati nerede? Mesela, ABD Kerkük'ü Türkiye'ye mi verecek? Türkiye yönetimi, Saddam'ın ve Kaddafi'nin yıkılmasında öncü rol oynadı, Türkiye'nin eline ne geçti? Koskoca bir sıfır! Benim söylemek istediğim tek şey; BOP merkezli siyaset ille de evrensel konjöktürde şart ise, bu konjöktürde Türkiye milli hassasiyetlerini ve menfaatlerini kesinlikle korumalıdır. BOP merkezli değil, milli şahsiyetimize yakışan bir politika gereklidir. ABD gemisiyle yola çıkan ülkelere baktığınızda hepsi gömülmüştür; yok olmuştur. Bunlar tarihi gerçeklerdir.
Yazımın sonunda Patriotların ulusal menfaatlerimiz için kullanılmasını temenni ediyorum demiştim. Yine temennim odur ki, ABD istedi diye Türkiye bir savaşın içine sürüklenmesin. Bu savaşta Kaybeden Türkiye ve Ortadoğu olur diye devam etmiştim. Suriye, şu anda kendi iç meselesiyle halleşmekte. bu durumda büyük bir NATO ülkesi olan Türkiye'ye savaş açması ihtimal dışı bir yaklaşımdır. Batılı silah baronları, Suriye'yi ve İran'ı öne çıkartarak patriotları Türkiye'ye pazarlamış ve milyardolarlar kazanmıştır! Şu konuda ayrıca benim için önemlidir. Türkiye'nin savunma sanayiisini güçlendirmesi şarttır. Ayrıca; patriotların kullanımı ve tetiğin de Türkiye'de olmaması ne düşündürücüdür!
Mehmet Bey, ben yazılarımda süsleme işlerine bakmam. Direkt konunun özüne girerim. Türkiye'nin büyüklüğü kuşkusuz tartışmasızdır. Türkiye'nin belirleyici ve yönlendirici bir güç olabilmesi için öncelikle kendi politikalarını batılılara kabul ettirmesi icap etmez mi? Oysa büyüklüğü ile gururlandığımız bugünkü yönetim, BOP imkanlarıyla hareket etmekte, ortadoğu coğrafyasının batılılar tarafından işgal etmesine yardımda bulunmaktadır! Esat ile bir düşmanlığımız var ise bu diplomatik yollarla da çözülebilir. Geriye dönüp baktığımızda ortadoğu ülkeleriyle uzun süre bir sorun yaşamadığımızı görürüz. Bu ülkelerle ticari, siyasi ve kültürel alanlarda pekişmiş pekçok anlaşmalarımız vardı. onlarla ABD istedi diye düşman olduğumuzu nasıl inkar edebiliriz? bu düşmanlıktan Türkiye'nin kayıplarını da hesaba katmamız gerekmez mi? Bakın sağınıza solunuza; bir tek dostumuz kalmış mı? NATO bizim dostumuz diyebilirsiniz; ancak NATO'nun Kıbrıs Barış harekatında Türkiye'ye nasıl ambargo uygaladığını, PKK Terör Örgütünü nasıl desteklediğini ne çabuk unutuyoruz? Bu dostluk mu şimdi? Türkiye, elbette küresel dengeler içinde olmalı, belirleyici bir ülke olduğunu kabul ettirmelidir. Tek şart ile: Milli politikalar geliştirilmeli ve Türkiye'nin ve Türk milletinin menfaatleri daima ön planda olmalıdır. Türkiye'nin Batılılar istedi diye bir maceraya sürüklenmesi akla zarar bir davranıştır.
Söylediğiniz gibi Türkiye 1946 yılında NATO üyesi oldu. O dönemlerde Rusya'nın önderliğinde VARŞOVA Paktı kurulmuştu. Batılılar komünizm tehlikesine ve komünist ülkelerden gelebilecek tehlikelere karşı NATO'yu kurmuştu. Komünizm 1990 yılında yıkıldı. NATO NUN komünizm diye bir düşmanı da kalmadı. NATO nun tek düşmanı artık müslümanlardır. Bunu dinler arası diyalog sürecinde papalar, rahipler ve batılı siyasiler defalarca dile getirdiler. Tüm dünya insanlarını kiliselerde toplayacaklarını ve hıristiyanlaştıracaklarını VATİKAN'da alenen söylemediler mi? Bu projelerin boşuna hayata geçirilen projeler olmadığını anlamamız gerekir.
Arkadaşlar, katkılarınız ve değerli görüşleriniz için teşekkür ederim.
Sayın yazar;
Yazınız gerçekten de güzel süslenmiş. Ama şunu bilmenizi isterim ki Türkiye Cumhuriyeti çok büyük bir devlettir. Kimsenin ne maşası ne de Devlet-i Sadıka sıdır !! Kendi kararlarını verebilecek kuvvetli devlet yapısı, yüzyıllara dayanan bir devlet tecrübesi vardır. Bu sebeple endişelerinizin yersiz olduğunu belirtmek isterim.
Gelelim NATO bilmecesine.
Tükiye'nin NATO birlikteliği 1946 yılından itibaren başlamıştır. Sebebini biliyorsunuzdur diye tahmin ediyorum. bilmeyenler için söyleyeyim. RUSYA !
1946 yılında Rusya Türkiye'den Erzurum ve Kars'ın terkini ve Boğazların kullanımlarına açılmasını talep etmiş ve açık bir şekilde tehdit etmiştir. Türkiye hem kendini koruma hem de Batıda Rusyaya düşma olan (veya olmuş gibi görünen) güçlerle işbirliğine girmiştir. Bu sbeple NATO ya üye olmuştur. Beğenmediğimiz NATO ( ben de çok bayılmıyorum gerçi) olmasaydı Türkiye-Rusya ilişkileri çok farklı seyir alabilirdi.
NATO'ya da Koredeki mücadelemiz sayesinde girdik bedavaya da değil. Bunu da belirtmek isterim.
Gelelim Patriotlara şimdi de..
NATO bunları Suriyeden gelecek olası tehditlere karşı konuşlandıracak olabilir. Ama ben bunların asıl sebebinin Irak için olabileceği ihtimalini de düşünmek istiyorum. Zira Irak'ta Kürtler ile Şii ler arasında bir sürtrüşme var. Türkiye'nin Şii lerle arası iyi değil,İran faktöründen dolayı. Kuzey ırakta kürtlerle beraber yaşayan Türkmenler de var. Ve Irak'ın en kıymetli yeri Kuzeyi, yani Kürt ve Türkmen nüfusunu bol olduğu yer. Türkiye enerji politikası doğrultusunda Kuzey Irak'tan vazgececek gibi gelmiyor bana. Olası Şii saldırısına karşı Patriotları istemiş olabilir.
Bence bu konu da dikkatlice takip edilmeli ve göz ardı edilmemelidir.
Bizim NATO üyeliğimiz sadece onların istedikleri yere istedikleri zamanda asker göndermekle sınırlı olmamalı, NATO da bize karşı olan sorumluluklarını yerine getirmelidir.
Biraz komplo senaryolarıyla soslandırılmış görüşler gibi geldi bana. Esad Suriyesi ile Türkiyenin arası güllük gulistanlık iken, Suriyedeki muhalif gösterilerde esad rejiminin kand dökmesinden sonra ilişkilerin gerilediğini az çok hepimiz hatırlıyoruz. Kendi halkını eziyormuş, zulum uyguluyormuş, diktatörmüş, vesaire konuların da farkında olarak, komşuluk ilişkilerini sıcak tutmaya çalışan, geliştirmek isteyen biz olmadık mı hep? Ama tankıyla topuyla uçağıyla kendi halkını bombalayan eli kanlı bir diktataöre dönüştüğünde Türkiyenin fazla tercih şansı yoktu. Ya katliamcı esad ile samimi görüşmelere devam edecek, ya da esadı uyaracak, masumm halkın katledilmesinin yanlışılığı anlatmaya çalışacak, kan dökmekten vazgeçmeye ikna etmeye çalışacak falan. E bunları da zaten aylarca yaptı Türkiye, ama Esad halkın üzerine bomba yağdırmaya devam etti.. BM kararlarına rağmen, defalarca sözler vermesine rağmen ısrarlı katliamlarından, fırsat bulmuşken muhalifleri toptan imha etmekten kaçınmadı mı ? Kaçınmadı değil mi? Oradaki halkın yanında olmayı tercih etmesi bu süreçten sonradır Türkiyenin.Yani, düşünün ordusunnun çoğu subayı kendi halkına yapılan katliamlara tepki olarak ikballerini bırakıup muhalşiflerin saflarına geçiyorlar. Onca Rusya İran Çin desteğine rağmen, onca katı BAAscı, rejime rağmen, onca güçlü istihbarat ağı muhaberatına rağmen muhalif hareketin bu kadar yaygınlaşması, tankları uçakları ağır ailahları olmamasına rağmen gittikçe esadın zayıflaması ve hakşimiyetini kaybetmedi de bu muhalefetin bir başka deyişle esad zülmünden yılan suriye halkının azmini gösteriyor. Çevremizdeki, baascı, rus çin çıkarlarına uşaklık eden eski tüfek marksistlerin ve onların medya uzantılarının çarpıtmalarına rağmen fiili durum bu. Şİmdi hatta o derece ki bu bahsettiğiniz Patriotlar da Esadın olası bir çılgınlığında "kimyasal silah" kullanması ihtimaline karşı. Nükleeer bombalar değil. Uzaktan atılan füzelere karşı savunma sistemimiz maalesef o kadar etkili değil. Olası boşluklardan sızacak kimyasal bir bombanın tahribatı düşünülemez bile. Yıllardan beri birşekilde NATO üyesi olan Türkiyenin, Natonun başka yerlerdeki operasyonlarına destek verirken, kendi burnunun dibindekji tehlikelerde Patrotlar ile savunmasını güçlendirmesi çokm doğal değil mi? Niye nato üyesiyiz ki madem biz, bu sistemlerden faydalanmayacaksak? Başka nato operasyonlarında da görev yaparken zaten bir ölçüde kendi ihtiyacımız olduğunda da Nato imkanlarından faydalanmak zaten olması gereken birşey. Buradaki itirazların daha çok Rusya Çİn güdümündeki zihinsel üretimlerin etkisiyle dillendirildiğini düşünüyorum. Natoda ne işimiz var, natodan çıkalım vesaire türü düşünceler ayrı bir tartışma konusu olabilir belki, ama bşzer aklın söylediği şudur; Natoya üye isek, imkanlarından da faydalanmamız haktır.. Buralardaki Esad sever dostlarımızın, içimizde muhalefet partilerinden ciddi yandaşları destekçileri de olmasına rağmen, bir kimyasal saldırıda sadece Esad karşıtlarının mı zarar göreceğini düşünüyorlar acaba? Bu itimatları nereden kaynaklanıyor? Onları hatırına kimyasal saldırıdan vaz mı geçer yani? Kendi ülkersinde kontrolu olmayan, askerleri generalleri, üst düzey bürokratları bile zalimliklerden katliamlardan dolayı rejime sırt çevirirken, etrafındaki çember gittikçe daralırken, Kaddafi, Mubarek, Saddam gibi bir son için çok uzakta olmadığını hissederken, kendi ülkesinde bile kendisini koruyacak saklayacak, barındıracak halk desteği kalmamışken bir Kİmyasal saldırı çılgınlığı yapmayacağından nasıl emin olabiliyoruz? hadi yapmadı diyelim, tedbirli olunması kimi niye rahatsız etsin ki?