- 1017 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
GIYAMET GOPÇAMIŞ 21 ARALIK 'ta
GIYAMİT GOPÇAMIŞ 21 ARALIK ‘ ta
Şu garip Ana’mı, bir göreyim, ellerini öpüp, ona bir sıkı sarılayım, istedim. Düştüm , Emektar’ la yollara.
Bu sefer, madem İzmir’e gidiyoruz, tur biraz daha geniş olsun, Denizli’ ye dalıp eski dostlara da , merhaba demek gerek.
İstanbul- Adapazarı- Kütahya üzerinden gideceğim. Kavşakta durdu eski dost, İnegöl’ün Köftesi olmadan ,billah yürümez bu araba. Hadi bakalım, dal Oğlum, İnegöl yoluna, Köfteci Metin’in yerine. O kadar acıktım ki, ızgarada pişmiş bekleyen , servis yapılacak köftelere, saldırıyorum.
Neyse ki, eski dostlarım, hemen ekmek arası yapıp, beni masaya oturtuyorlar. Bu ne güzel , çoban salata. Ekmeğimi ,bana bana götürüyorum .Yandaki masada , geyik yapan gençler var.
- Selam Abi, Nereye böyle? Çok acıktın galiba. Metin Abi’nin ,köfteleri nefistir.
- Denizli’ye uğrayıp, bir gün kalıp, İzmir’e gideceğim.
- ŞİRİNCE’ den geçecek misin Abi?
- Evet, orasının komikliğini görmeye, belki gidebilirim.
- Ah Abi, keşke biz de ,gidebilseydik Şirince’ye.
- Neden , ne var ki , Şirince’de.
- Aman Abi, bilmiyor musun? Hz. İsa , büyük bir gemiyle gelip, oradakileri alacakmış. Geride kalan bizler, yandık be Abi.
- Yahu Kardeşim, Şirince’de deniz yok ki, gemiyle gelsin?
- Olur mu Abi, denizler taşınca , orası liman olacakmış.
Pes yani, bu gençler, kafayı fena takmış ,kıyamete. Bari , şu bir buçuk köfteye, ilave yaptırayım da, ne olur ne olmaz.’’ Metin Usta, bir kaşarlı ilave, bir kaç da ,biber közle , ölmeden yiyelim , anasını satayım.’’
İnegöl’den ,tekrar Kütahya yoluna girip, Denizli’ye doğru , hareket ediyorum. Şu Özdilek Tesislerinde, mola vereceğim.
Adamın biri, daha Tesislere girmeden, arabasının arkasına bir tezgah açmış, don ve fanila satıyor. Epey insan var başında. ‘’ Kıyamete, kirli donunla gitme Vatandaş’’ . Haydaa, iyi bulmuş valla. Ben de, duruyorum merakla.
Donlar hep uzun ve paçalı. Soruyorum;
-Slip don, yok mu?
- Aman Beyim, Beyoğlu’na ,zamparalığa gitmiyorsun. Meleklerin karşısına çıkacaksın. Hiç slip don , olur mu?
İyi valla ,slip donun zampara donu olduğunu, ölürken de, paçalı don giymek gerektiğini böylece öğrendik. Kadınlara da, tanga tunga yasak yani. Analarınızdan ,birer tuman istemeyi unutmayın.
Neyse, ben Tesise girip, bir kaç lokum falan alayım bari. Sıra ,biraz kalabalık. Adamın biri, 30 küçük kutu lokum siparişi veriyor. ‘’Hısım akrabanın helalliğini almalıyım’’ diyerek.
-Hayrola Arkadaş, bu ne helalliği böyle?
-Bilmiyor musunuz? Bu gün, son gecemiz ,belki de , yarın yokuz. Huzura çıkacağız ve şikâyetçi var mı , diye soracaklar. Bari birer küçük lokumla, ağızlarını bağlayayım.
-Bunu , kim söylüyor? Böyle inanmak çok yanlış bence. Bak , Diyanet İşleri Başkanı da , açıkladı. Tanrı , Kıyametin tarihini, Peygamberimize bile söylememiş.
-Ben, Diyanet falan tanımam. Bizim Köyün İmamı, kopacağını söylüyor. Kopacak dediyse kopar , yeminle .Gençtir ,ama çok derin bir hocadır. Kırdığınız kalpleri , düzeltin demiş.
Vay be, derin köy imamı , doğruyu söylemiş de, onun için lokum yetiştiremiyorlar demek ki. Ben , yine de,sucuk ekmek dağıtanı tercih ederdim, Kayseri Belediyesi gibi.
Nihayet ,Denizli’ ye giriyorum. O da ne? Bu kadar köfteye rağmen,( üstüne lokumlar cabası) Değirmen Restoranı görünce, kuyuda kuzu kebap, karnım yine acıkıyor.
Yemin ederim ki, bu araba, beni dinlemiyor. Sol tarafta kalan Değirmen’e, ani bir dönüşle ( U ) yaparak geçip, zınk diye durmaz mı ,otoparkta.
Ulan ,utanmaz araba, öğlen olmadan bana köfteleri yedirdin, daha onları çıkartmadan , şimdi bir de ,kuzu kebabı istiyorsun.
‘’Onları yutan sensin, benim obur sahibim. Sen ,asıl benzin almazsan bana, bak görürsün , başına gelecekleri. Neyse , hadi ye gitsin be. Bak, kıyamet falan koparsa, yiyecek bir şey de, bulamazsın ‘’
- Oğlum, şöyle, sırf kaburgadan, bir kilo , kuzu çek. Böbreği üstünde kalsın. Körpe kuzu seç Aslanım.
- Ayıpsan Abem, guzunun gıralını getveyom , Abeme . Çuba isten mi Abem. Yaylı çoba vaa, Ezogelin çuba vaa, işgenbi çuba vaa,mecümek çuba vaa.
- Yok oğlum, beni çorba ile şişirme. Kuzuyu getir sen.
- -Abemi guzu çek. Gabırgadan, kiloluk osun , Ustaaa.
Biterim, memleketimin öz şivesine. Şu yemek beklemekle, yatakta kadın beklemek, beni hep sıkmıştır. Ne yapayım, sabırsızım işte. Neyse kuzu hazırlanırken, güveçte, üzerine kırmızı pul biberli, erimiş sap sarı , kızgın tereyağı dökülmüş humus geliyor. Cızır cızır , cızırdayarak, toprak kapta.
Anaam, ağzım yandı. Yavaş be Oğlum, sanki yemekler kaçacak. (Yavaş falan deme, bak Kıyamet Günü geldi diyorlar, kopar mopar da , aç gitme öte yana )
Kuzu kaburgayı, güzel bir tepside, Aşçı Ali Usta elleriyle getiriyor. Çorbacı Garson da ,yanında, içli pilav tabağını taşıyarak yaklaşıyorlar. Ali Usta ilk lokmayı almamı seyredip, yüzümdeki memnuniyeti aldıktan sonra gidiyor.
Ulan, bu kuzu nasıl, bu kadar güzel olabilir? Ne yaptınız, çıtır çıtır, lokum gibi kuzu ve yanında , ciğerli , fıstıklı , acayip bir iç pilav.
Oh be, feci halde doydum. Darısı, aç kalan milyonlarca insanıma. Aslında ben de çok hovardaca yemem ama , kıyamet falan koparsa diye ,yani.
-Gayfe ,içen mi ,Abem?
- İçelim Aslanım. Şu Ali ustaya söyle, ben hayatımda bu kadar güzel bir kuzu kuyu yemedim .
Kahve ile birlikte, henüz yemek saati tam gelmediğinden, tenha olan Restoran da , Ali Usta yanıma geliyor. Üç beş sohbetten sonra;
-Nerelisin Abem?
-Denizli doğumluyum, Ali Usta. İzmir’e gidiyorum. Ama bu gece eski dostlarımı bir göreyim dedim.
-Yaa Abem, deyola ki , Gıyamet Gopcamış. Sen bilem, İzmir’e gaçıyon. Şirence’yi mi, ney?
-Yok be Ali Usta. Bir şeyin kopacağı falan yok. Bunu, Peygamber bilemiyor da, Maya ‘ların takvimi mi bilecek?
- Yaa Abem, bu mayayı denize mi çalmışla? Hane , Nasrittin Hoca kimin?
-Yok Ali Ustam, Maya’lar, Amerika’da yaşayan , zamanında ,astroloji ile uğraşmış, araştırmalar falan yapmış, medeni bir kavim. Bu da , onların takviminin son günü.
Çorbacı Garson , lafa atılıyor.
-Gayıtları mı bitmiş Abem? Niden bırağmışla yızmayı ?
-Oğlum ,ben onu bilemem ama kıyamet hikayelerine de, çok inanma.
-Olu mu Abem, biz bilem , yarın guzu gesmecez. Barim ,ibadit eden didik.
O , ne geldi gene? Doydum yahu. Her şey ,çok nefis ama patlamak üzereyim.
–Helayı giden , sıvır çıkan,Abem. Bah ,bu pahlava, odunda pişte. Hele bi yol yisen diyom.
Ulan beni delirtmeyin, ben zaten , yemek yemeye programlanmış ve de şekeri yüksek , bir adamım. Ama bir ucundan alsam , şu baklavanın ne olur yani, adamcağız ,insan demiş, ikram ediyor. İstanbul ‘mu lan burası, adamların gönlünden kopmuş. Hem gerçekten , yarın kıyamet koparsa, öbür tarafa giderken , aklımda olacağına, midemde olsun.
Hayda, ucundan dedik be, lanet çatal. Evet çok güzel olmuş, belli ki ,tereyağı halis sütten, yufkayı açan, kâğıt gibi açmış, cevizi de , bolundan dökmüşler, İstanbul’da,böyle baklava bulunmaz mış, tatlısı da hafif miş . Dur ulan dur. Koca tabak, bitti be.
Kuzu ile baklava karışınca midede ne olur? Bana ne yahu, ne olursa olsun. Zaten biraz sonra tuvalette , nasıl olduğunu gözlerinle göreceksin.
Kalkamıyorum, göbeğim şişmiş. Ali Usta beni çıldırtmaya çalışıyor. Kuzunun kellesinin yanak etlerinden, lavaş ekmeğine doldurmuş, yolluk hazırlamış bana. Allah kahretsin, bu gece kokar , arabada bu. Neyse , giderken yolda yerim artık bunu da. Hesap, İstinye Park’ta, porsiyon döner parası neredeyse.
Geceyi, Pamukkale’de , dostum Feyyaz’ın otelinde geçireceğim. Yıllardır görmemiştim Feyyazı. Göbeklenmiş, gıdıklanmış, ağartmış iyice saçları, birazını dökerekten. Gel Oğlum diyor, rakı sofrasına oturuyoruz. Boğazın taze lüferi ve masa örtüsünün , engini göremeyeceğim kadar ,çok meze var.
-Yahu Feyyaz, sanki Sarıyer’de , balıkçı lokantasında gibiyim.
-Oğlum , burası , adı üzerinde Denizli. Öyleyse, denizde ,ne varsa Denizli’de de , o olacaktır.
Ne güzel bir sohbet, ne hasret kaldığım bir şey, dostlarımın , Pamukkaleye gelip beni ziyaret etmeleri. Ah bir de ,şu eski sevgili de ,olsaydı karşı sandalyede. Gözleri gözlerime, elleri ellerime kilitlenmiş, küçücük ayaklarını masa altında , ayaklarımla hapsettiğim. Neylersin ki ,evli ve iki oğlu var , boyunca.
Yolum, Aydını geçince, ben çöp şiş yemezsem Ortaklar’ da , arabamın lastiği patlar, su kaynatır, benzini bitebilir. Zaten yıllardır tanıdığım ,Çöp ‘çü Ahmet, hemen sağda. Arabaya da ,bir su dökerler hem.
-Abem, gopça mı Gıyamit?
-Lan Ahmet, kopçak, koptu, kopuyor derken , benim donun lastiği koptu be. Boş bir oda var mı, şunu değiştirivereyim?
Karısı Hatice Bacı, gülerek yaklaşıyor. Bilim adamını bulmuş gibi gayrı.
-Abem, Gıyamit Gopunca, çocukları ney , neydelim ki? Vamı bi yolu gutamanın?
-Bacım, kıyamet falan kopmaz korkmayın.
-Dellal , gelecemiş deyola da. Du bakali ne olucek Abem.
-Ahmet Usta, az ekmek getir masaya, yeşillik falan da , koyma. Bu gün , 80 çöp yemek istiyorum.( Yuh be, 60 şiş yeterdi sana, nereden çıktı 80 çöp? Neyse, sabah tuvalette sifonu çekerken , kuzular, köfteler, sucuklar, baklavalar ,ahenk içinde ,dans ederek gittiler. Karnım boş yani. Bir sürahi ayranı da, götürürüm yanında. Hani Kıyamet falan ,oldu ki koparsa diye, canım. )
-Maya deyola, bi adam vamış Abem. Len sen , heç yimedin içmedin, tavim mi yapıvedin? Bu Millet , seni yuzüden, mecbır mı Len, alayıp, zızlamayı. Bah emiçe olunun evledı, esker Ezincanda da , haber ney alemacem deyin , alayıp durula. Gevır Deyyus.
-Uf be Ahmet Usta, neden bu kadar güzel ,senin çöplerin be?
-Eee Abem, gagı vaa , gagıcık vaa, Edincik gagısı vaa, bi dem Ortağla gagısı vaa.(Yani, Ortaklar çöp şişinin, üzerine yokmuş)
Yola koyuldum. Oğlum bak ne güzel kilo vermiştin . bu ne kadar yemek yedin be. Yaşından başından utan. 80 Kargı yenir mi ?
Ama ne kargıydı değil mi? Ahmet Usta , özel bonfileden yaptıklarını , saklı tutuyor kerata. Bu kargılar onlardan dı. Kuyruk yağı da ne lezzet be.
Kıyamet , kurtulacaklar arasında , neden Gev ur İzmir’i seçmiş anlayamadım. Bir mesaj mı ,vermek istedi yoksa , bu haksız ithama?
Neyse, Validemin evine gelebildim. Kapıyı , yine ağlayarak açtı. Ne kadın ama, canım annem. Babam ölürken , ‘’Evinden çıkma, kimseye yük olmayacaksın ‘’dedi diye, misafirliğe bile gitmez ,Garibim .
Aha , şimdi hapı yuttum. Sekiz kişilik yemek masasının da ,yemekler dop dolu ,bir kıyamet . Pilav üzeri , nar gibi kızarmış, köy tavuğu. (Kadıncağız, taa nerelerden getirtmiş kim bilir) Etli biber dolması, sarımsaklı ezme yoğurt ve üzerinde eritilmiş kızgın biberli tereyağı ile, Zeytin yağlı fasulye ve zeytinyağlı yaprak sarma, Tereyağlı kıymalı su böreği ve çok sevdiğim, anamım bol çeşit aşuresi.
-Anacığım, vallahi ben tokum.
-Ama oğlum , ben bunları ,sen seversin ,diye yaptım. Bak sıcak sıcak, Aslan Oğlum, sen yersin .
-Haklısın Anam, Ben önce bir tuvalete gireyim.
Hem nasıl olsa , yarın kıyamet falan kopar da, Anamın yemekleri, kalırsa yani, değil mi?
Söz tamam , kıyametten sonra rejime giriyorum.
Aynı yoldan da, geriye dönmeyeceğim.
E.Yaşar Ovalı 19.12.2012
YORUMLAR
21 Aralık ta kıyamet kopar mı?Bunu bizleri ve 18 bin alemi yaradan bilir; ancak sizin bu yazınızı okuyan herkes en yakın restorana kendini atıverir. Çünki öyle bir anlatmışsınız ki; yutkunmaktan okuyamadım...
kukurikuu
Kıyamet kopmadı ve yediklerimden ,çok rahatsız olarak yatıyorum.
Saygılarımla.