Sarmal Sıcağının Mevsimindeki Kafiye gibiyim Kumruzen
hayrettin taylan
Yorgun ve yalnızdım. İki seçilmiş sözcüğün anlam şahı yapmıştın devrik cümlelerde.Yaramın yarısı kadar yardın dünyamı.
-Yarım kalmışlığın yarım elması gibiydim ademlik yolunca.
Yarim kalmış elmanın Havva’sı olarak kalmıştın ömrümce.
Ve kendimle misafirliğe yollamıştı sevdan.Şimdilerin şimendiferini sürem algılar makinistiyim.Hemzemin geçitlerinde sensizliğin işaretleri vardı.Sürgün ve süreğendi demir ağlarla dizilmiş yürek yolculuğum.
Hecenin gözleri üzerimde… Kelimelere sığışmış anlamlar cambazıyım.
İlim okyanusunda son damlanın küçük arif adasıyım. Aşk ile ilimi bir arada yürüten akılla kalbi tanıştıran tutku uzmanıyım.
-Sevdalar muhendisiyim.Onca gönlün binasını kurarken kendi sevdamın aşk plazasını yıkan yaralı bir mimarım.
-Son katımda kaldı son sözlerin.Hani, ben gidiyorum sen içindeki yaralı hayvanı taşı ömrünce demiştin.
-İçimde sonsuz bir sevda ormanı var.Sen bazen ceylandın ürkek tavırların iç mimarı gibi.
-Bazen kırlangıçtın. Ki belki bu yüzden can kırıklarının kırlangıcı olup kırılmaması gereken yürek pencereni kırdım.
Bazen, serçeydin.Bir serçenin öyküsünü taşırdın yüreğinde.Bir serçe damlasına yakın bir gelecektin. Ağlatmamalıydım.Biliyorsun sevgilim serçeler ağlayınca ölür.
-Sen ağladıkça öldün.Sen ağladıkça ağladı ağlamak.Sen ağladıkça içimde ağlak mevsimler oluştu.Şimdi bir serçenin mazisini taşıyor vebalim.
*Son damlan bende ölümsüz sözler gibi aktı durdu.Vicdanımda yuva yapan ağlak serçenin sesçil umuduyum.
Yüzme bilmem; ama yüreğinin denizindeki yunus gibiyim.Sensizliği taşırım bizli kıyılara.Kıyıların de metafizik derinliği var.Herkesin kendi kimlik kıyısı var.Herkesin benliğine dolmuş kayalar var.
-Herkes biraz denizdir; ama kirletilmiş amaçlarıyla, çıkarlarıyla, eğitilmemiş egolarıyla, kapalı kutu algılarıyla.
Bıraktığım yerin uzak saptaması olmuşum. Bırakılmış cümlelerim var, sırrını seçmemiş yarınlarım var. Sayısız nimetleri olan öznemin öz yüklemindeki yüküne kadar uğrak uğraşılarım.
-Beynime kilit üstüne kilit vuran yanılgıların simyasıyım.Kimyamı bozan
Yüreğinde kalan elemenlerdir.İyot kadar lazımsın can ekmeğime.
-Tadım yok bu sevda dimağında. Sen yoksan, yoksunlar yosun tutar, elementlerin simgesi değişir.Sembolik olur selviler şiirlerde.
-Mazmunlar ağlaşır imge dizinde.Modern bir övünç olur yaşarım seni.
Sabretmeyi öğreten her demin sözgeciyim.Süzgeçlerini kapatma uğurumun tortularında.Kapanmasın şansım.
-Her aşk bir şansın çekilişi.Piyango gibi bile değildin.Çünkü şans oyunlarını nazlarıyla, sözleriyle, algısıyla, güzelliğiyle, kadınsal ışıltısıyla
Bilen aşkı bilmişliğin sözsüz perisiydin.Gözlerinde okunurdu romanın.
-Hiç bitmeyecek bir sevda gibiydi.Serimi var; ama düğümü bir düğünde başlayan sermestliğimin azizesiydin.
Öyle nakşetmiş ki felek,çemberini bizim için yok etmiş. Şimdi işte
bütün yokların adılı, bütün yalnızlıkların adlaşmış sıfatı, bütün ben’lerin egosu, bütün özlemlerin mavisi gibi içimde, dışımda kalan peri gibi masalını okuyorsun Kumruzen
gizlenir yarınlar, yarin sarmal sıcağında
yarım kalmışlığın ömrüdür geriye kalanlar
umutlar coğrafyasında hiç bilmediğim, hep bildiğim kozmik yarlıksın
bir ben bilir, bin ben bilmezlikten gelir